Kin ile besleniyorlar

Hey gidi Serdar Turgut! Bir de ‘zeki adamım’ dersin. ‘Kintanlar’ın, senin romantik yazından etkilenip milletle barışacağına inandın mı?

Hey gidi Serdar Turgut hey! Bir de zeki adam olacaksın. Kime ne anlattığının farkında bile değilsin!
Tepeden tırnağa kin yüklü bir insana, “Topluma kin aşılamamasını” söylemeye çalışmak boşuna bir çabadır.
O kini o kişilerden almaya kalkışsan, iki ayakları üzerinde bile duramazlar. Yere yıkılırlar. Çünkü başka hiçbir şeyleri yok.
Millet kavramını ayakları altında ezmiş, bağımsızlık kavramını hafızadan silmiş şahıslara, romantik yazılarla seslenmek trajikomik oluyor.
“Bu vatanı bir çift kadın memesine satarım!” diyebilen Ahmet Altan gibi birine, yüksek fedakarlık isteyen duygulardan söz etmek hatadır.
Sadece kopkoyu bir kin duygusu onları tatmin edebilir. Zihinsel, psikolojik ve parasal açıdan böyle beslenirler.
Bu ülkeye ve bu millete duydukları kini bir çeşit zanaat haline getirdikleri için, aksine bir davranış aç kalmaları anlamına gelir.
Abdullah Gül, cumhurbaşkanı seçilir seçilmez, Çetin Altan. “Bu ülkeye, ‘nihayet ak sakallı bir cumhurbaşkanı babası ve nihayet başı bağlı bir cumhurbaşkanı annesi geldiği için’ ne derece sevinç içinde olduğunu(!)” yazmıştı. Sanki önceki cumhurbaşkanlarının aileleri, İngiliz Kraliyet ailesi mensubuydu!
Prof. Yalçın Küçük, Mehmet Altan hakkında şunu söyledi, “Abuk sabuk isimlerden profesör diye bahsedip durmayın benim karşımda. Taksi şoförü profesörleri!”
Biz onlara rağmen, kendine aydın diyen soytarıların alay ettikleri Bursa Nutku’nu unutmayacağız.
Referanslarımızı, yabancı ülkelerin tarihinden değil, kendi tarihimizden alacağız.
Cumhuriyete ihanet etmeyeceğiz.
Ülkemize, tarihimize kin tutar hale gelmeyeceğiz.
CIA TARAF’ı gibi satılık ve aciz zavallılardan olmayacağız.
Kin duygusunun yarattığı psikolojik bozukluklara para ödeyen, kini satın alarak kin yayan yabancı örgütlerin 5. kol elemanı olmayacağız.
İsyan Günlerinde Aşk, Osmanlı’da 31 Mart Vak’ası olarak anılan olaylar çerçevesinde gelişen ve bu arada sıkıntıdan patlamış birilerinin seks tecrübelerini de içeren bir romandı!
Bir açık oturum programına katılan Ahmet Altan, Hulki Cevizoğlu’nun sorularını cevaplıyordu. Bazı seyirciler de telefonla canlı yayına katılıyordu.
Bir ara Ayşe Emel Mesçi adlı tiyatrocu aradı. Bazı açıklamalar yaptıktan sonra, gramofona kayıtlı olan Hareket Ordusu komutanı Mahmut Şevket Paşa’nın askerlere hitap eden sesini dinletmek istediğini söyledi.
Telefon aracılığı ile Mahmut Şevket Paşa’nı hitabı stüdyoda ve ekranlarda çınlarken, o ana kadar seyircilerden gelen sorular karşısında iyice sinir basmış olan Ahmet Altan’ın suratının adeta yumruk yemiş gibi dağıldığını ve renginin attığını hatırlayanlar hatırlar.
İşine gelmeyenler hatırlamaz.
Ya da hatırlamak istemez.
Hey gidi Serdar Turgut!
Sen de oturmuş, bu tayfanın topluma kin aşılamamasını umut ediyorsun ve bir de adeta bunu rica eden romantik bir yazı döşeniyorsun.
Bu beklenti kendi zekânıza da hakaret sayılmıyor mu Serdar Bey?
* Deniz Mehmet Gezmiş


++++++

Yeni bir din doğuyor
Öyle bir din ki; kim katılırsa arabası, çiftliği, arsası, evi, holdingi, gemisi, pırlanta ve özel fabrika ortaklığı oluyor. Şeref, helal ve haramın sorgulanmıyor, yolsuzluk ve hukuksuzluk hoşgörülüyor, rüşvet bahsiş sayılıyor, yalan, talan, adam kayırma ve hırsızlık bile savunuluyor. Kul hakkı sorgulanmıyor. Bu dine girebilmek için tek bir şart var, sadık köle olacaksınız!
Dinin adı: Ilımlı İslam!
* Recep Kibaroğlu



++++++

Medyada istismarcılar
“Ilımlı İslam gelecek, laiklik elden gidiyor” gibi söylemlerle bir yere varılamıyor. Çünkü toplumunumuzun çoğunluğu okumuyor, araştırmıyor.
Bu insanlara da din istismarı yapan, biat etmiş medya ulaşıyor. Bu topluluk, şartlanmışcasına bu medyayı takip ediyor. Sonuçta da, AB - ABD yanlısı, Türk milli-manevi değerlerine karşı olan liberaller, 2. Cumhuriyetçiler, din riyakarları, Mehmet efendinin, Ayşe teyzenin evine rahatça giriyor.
Altanlar mı, Mahcupyanlar mı, Herkül Miraslar mı, Elif Şafaklar mı, Şahin Alpaylar mı, Eser Karakaşlar mı, Bejan Maturlar mı istersiniz. Dini ve millli duygulardan yoksun yazarların cirit attığı gazeteler başköşelerde. Bunları ‘günah olur’ düşüncesiyle yere koymayanlar bile var...
Çünkü insanların olmazsa olmazı dindir. Ve medyanın bir kısmı din istismarında çok başarılı.
* A. Akbulut



++++++


Bayağı ve ırkçı tavır
Murat Bardakçı, Habertürk’teki programında, bir iki haftadan beri, Bizans müziğini, Mevlevi müziğinin temeli(!) olarak kabul eden ve bu konuda makaleler, abuk sabuk kitaplar yazan örgütlü kliklerin terbiyesizlikleri ile uğraşıyor.
Rum-Yunan ırkçılığının en ucuz ve bayağı örneklerinden biri işte!
Türk tarihini ve Türk kültürünü onlar kendi kafalarına göre
yeniden yazıyorlar! Sonra da bunun adına bilimsel araştırma diyorlar!
“Sizin aslında kendinize ait bir kültürünüz yok! Her şeyinizi bize borçlusunuz!” tarzında bir ırkçılık sürüp gidiyor.
Ellerinden gelse, dünyanın neresinde Türk kültürü ve Türk tarihi ile ilgili olumlu ve gurur duyulacak belge varsa hepsini toplayıp imha edecekler.
* Derya D. Deryaoğlu



++++++

Kömür de verilir
Tenkit ediyorlar her an her yerde
Bilmezler yoğurdun bolluğu nerde
Sadaka kültürü diyorlar bir de
Kömür de verilir beyaz eşya da

SEKBAN der her taraf paklaştığında
Bilumum kadrolar AK’laştığında
Hele de seçimler yaklaştığında
Kömür de verilir beyaz eşya da
* Av.Selahattin Sekban / Trabzon



++++++


Atatürk’e en büyük hakaret açık olan mason localarıdır. Tarih yapmaktan, yazmaya zaman bulamayanlar, bu utanç hepimizin...
* Levent Kalem



++++++


İnanç sorunu
Cüneyd Zapsu ABD’ye kadar gidip, ‘Kullanın bu adamı, deliğe süpürmeyin’ diyerek ABD’li yetkililere adeta yalvarmıştı! Başbakan’ın diğer danışmanı Egemen Bağış ise çuval olayında Erdoğan’ın ABD’ye en az Davos’taki kadar sert çıktığını ve Dick Cheny’e diklenerek, ‘Hemen çuvalı çıkarın’ sözlü notası verdiğini ileri dürdü! İyi ama biz tosun gibi Zapsu’ya mı yoksa bağışlayın beni Egemen beye mi inanacağız?
* Engin Balım



++++++


Okuyucu gözüyle

Halkın arasında dolanıp birçok vaatler veriyor. Konuştukça burnu uzuyor. Bir yerden çıkaracağım ama nereden?
* Zekai Durmuş


‘Onları tanımam ne kanımdan, ne mezhebimdendir’ diyen Başbakan hangi meheptendir?
* Mevlüt Kalaycı



++++++

Bu çocuklar nereye gitti?
Son zamanlarda çocuk bahçelerinde AKP’li amcaların çocukları yok! Hepsi kendi holdinglerinin, şirketlerinin başında... İş adamları, (pardon) iş çocukları oldular...
Meğer ne kadar akıllı çocuklarımız varmış. “AKP iktidar olsun da, ondan sonra görün bizi !” der gibi, birden “AK atağa” geçtiler...
Bir yanda gemiciklerin AK efendileri... Bir yanda yüzüklerin AK efendileri... Bir tarafta mısırların, yumurtaların AK efendileri... Bir yanda sanal ticaretin AK efendileri... Daha dün harçlık isteyen Harun gibiydiler...Bugün Karun gibi oldular...
* İmdat Aslan / Bolu Ekspres



++++++

Patronlar
Piyasa patronu: Kriz var! Çoğunu işten çıkarın!.
Medya patronu: Kriz var! Yemek programları yapın!.
Banka patronu: Kriz var! Yerken içerken bana mı sordular, icrayı basın!.
* Ahmet Güran



++++++


Garip bir muhasara rüyası
Kar yağışı olmamış, kış turizmi olumsuz etkilenmişti. Konu acil kodu ile Başbakan’a bildirildi. Başbakan, Dışişlerindeki monşerlere güvenmediği için özel bir tim oluşturdu. Davos’ta çok kar olduğu istihbaratı edinilmişti.
Davos’a geleceğini haber alan forumcular ‘Başbakan çoluk çocuk, kadın ve yaşlılara acır’ diye kasabanın önüne bir yaşlı Yahudi ve onun arkasına da bir moderatör yerleştirdiler. Yaşlı adam arkasındaki moderatörün verdiği uzun zamanlı gaz ile Başbakan’a diplomasi nezaketine uygun olmayan
tonda hitap etti. Duruma çok sinirlenen Başbakan, yaşlı adamı bir güzel payladı. Bunu izleyen necip milletimiz hep bir ağızdan haykırıyorlardı: “III. Abdülhamit Han, Davos Fatihi, II. Atatürk “ diye.
Olup bitenleri televizyondan endişeyle izleyenler de vardı. Gariban Bahama adası ve Cayman adası başkanlarını bir korku aldı. Ya Dünya Başbakanı bizim adalarımızı da kuşatırsa diye. Tez vakit haber yolladılar. Adalarımızı muhasaraya gerek yok şehrin anahtarlarını teslim edeceğiz...
* Turan Çavuş



++++++


MİNİ YORUM
Türköne ‘federasyon’ mu istedi?

Abant Platformu’nun gediklisi Erbil’de şöyle dedi: “Türkiye’nin Kürt sorunu biraz da sizin sorununuz. Devletimizin ulus-devlet yorumundan kaynaklanan bir sorun.” ‘Ulus-devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın bölünmez bütünlüğünü koruyacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin etmiş’ olan bir iktidar milletvekilinin eşi, niye Kuzey Irak yönetimine “Türkiye’nin ulus-devlet yapısı sizin de sorununuzdur” desin? ‘Sorun’ vurgusu niye yapılır? ‘Çözülsün’ diye ise, ‘ulus-devlet’i sorun sayanların çözümü nedir? Federasyon mu? Mümtaz’er Türköne, Erbil’de Türkiye’nin ulus-devlet sorununu çözmek için elinizi taşın altına koyun mesajı mı verdi? Yoksa biz mi yanlış anladık?

Yazarın Diğer Yazıları