Kimse kızmasın hakikati yazdık!

ABD Irak’ı işgal etti, Afganistan’ı işgal etti. Bu iki ülkede Beyaz Saray’dakiler ne diyorsa o oluyor. Şimdi siz bize, “Türkiye iyi ki işgal altında değil” diyebilir misiniz?
Derseniz biz de size, “Afganistan’da, Irak’ta ABD’nin dediği oluyor da, Türkiye’de ABD’nin dediğinin dışında bir şey oluyor mu?” diye sormak zorunda kalırız.
Askeri silah ve teçhizat bakımından yüzde 80’in üzerinde ABD’ye bağımlı, yönetenler ABD’den icazetli, ekonomik sistem ABD ve cümle Batı’nın sömürme manivelası olan bir sistem ise elbette “bağımsızlıktan” söz etmek komik olur. Zaten herkes Türkiye’nin “bağımlı” olduğunu biliyor, bildiği için de, “Bağımsız Türkiye” demeye kimsenin cesareti yok, meseleyi, “Karşılıklı bağımlılık” olarak ortaya koyup halkın gözünden halkın acı gerçeğini kaçırıyorlar. Neresi “Karşılıklı bağımlılık” bunun? Ne ABD, ne AB ülkeleri hiçbir kararında “Türkiye ne der, ne tepki verir?” endişesi taşımıyor. Onlar karar alırken Türkiye “yok” mesabesinde. Amma Türkiye askerî, siyasî, ekonomik bir karar alırken ABD ne der, Avrupa Birliği ne der hesaba katmak durumunda. Oluk oluk kanın aktığı, ülkeyi parçalanma noktasına getiren PKK ile mücadelede bile Türkiye onların gözlerinin içine bakmak zorunda. Yok öyle bir şey demeyin, var böyle bir şey...
İsterseniz konuyu biraz daha derinleştirelim...
Sömürge olup olmadığımızı anlayabilmek için eğitim kurumlarımızdan geçen nesillerin bilgi ve düşünce yapılarına bakmak en önemli ölçütlerden biridir. Milli Eğitim çarkında on yıllarca yontulan ve sonunda kamuda görev alan ve özel sektörde risk yüklenen, kültür hayatında beyin üretimi yapan nesiller söyleyin Batı karşısında bir aşağılık haletiruhiyesi içersinde değiller mi? Avrupa’nın her şeyini övüyor, kendi değerlerini küçümsemiyorlar mı? Bu iki can alıcı soruya da verebileceğimiz cevap kocaman bir “evet”tir. İşte bu bile tek başına bir ülkenin sömürgeleştiğinin en bariz göstergesidir. Çünkü sömürgeci ülkelerin sömürmekte oldukları ülkelerde sürdürdükleri eğitimin tabii sonucudur bu “evet”.
Niçin mi böyle söylüyoruz? Çünkü sömürgeci ülkeler bu gerçeği itiraf etmişler, itiraf etmek ne kelime, yazılı metin haline getirmişler. Bakınız, İngiltere’nin Hindistan’da uyguladığı “Talim ve Terbiye”nin esasları nelermiş:
l. İngiliz kültürünü yüksek tabakadan başlayarak halk tabakalarına indirmek, onlarda eksiklik duygularını derinleştirmek.
2. İlköğretimi yerli dillerle, yüksek öğretimi İngilizce yaptırmak. (Türkiye ilköğretimi bile İngilizce yapmaya başladı neredeyse)
3. İmtihanları kolay ve sudan tutmak. Kalite buhranını tahrik ederek ezik, yenik yarı aydınlar yetiştirmek.
4. Avrupa’ya yalnız ’hanedanların’ (Türkiye’den Batıcılığı tek kurtuluş çaresi olarak görenlerin) çocuklarını göndermek, ülke kadın ve kızlarını cehalete terk etmek.
5. Sömürge ahalisini “misyoner okulları” ve “kolejler” açarak Hıristiyanlaştırmak.
Yani sömürgeci İngilizler, “Sömürdüğümüz Hindistan’da biz böyle yaptık” diyorlar.
Ne “talim” ne “terbiye!”
Bu ülkede de benzer şeyler yapılmadı mı?
Türkiye’den başka, matematiği, fiziği, kimyayı İngilizce öğreten bir ülke var mı? Var tabii, İngiltere ve ABD?!
Fransa bunu yapar mı?
Hayır!
Almanya bunu yapar mı?
Hayır!
İtalya bunu yapar mı?
Hayır!
Japonya bunu yapar mı?
Hayır..
Türkçeyle bile zor öğrenilebilen bu dersleri İngilizce bilmeyen bu vatan evlatlarına Türk Milli Eğitimi hangi mantıkla İngilizce ile öğretmeye kalkıştı? Tabii ki “sömürgeci mantıkla” oldu, oluyor bütün bunlar..
Demek ki ne kadar inkâr edilirse edilsin, biz, maalesef, bir sömürge ülkesiyiz.. Bakkallarımız “market” oldu, rafları yabancı mallarla doldu. Gıdada bile bağımlı, yani sömürge haline geldik.
“Ne olup bitiyor yahu bu ülkede” diye başımızı kaldırıp çevremize bakmak istediğimizde, “Başkaldırdı!” diye başımıza gelmedik şeyin kalmaması da işte bu yüzden!..

Yazarın Diğer Yazıları