Kiminle?
Türkiye'nin İslamcıları ve Solcularının yumuşak karnı "Kürtçülük"tür. "Ezilmiş halklar" metaforuna dayanak teşkil edecek bir topluluk olarak gördükleri Kürt vatandaşlarımızı umdukları siyasi zaferlerine malzeme yapmak isteyen solcularla, Kürt oyları üzerinden iktidarlarını muhkemleştirmek isteyen İslamcılar Kürtçülüğün değişik formlarına (İslamcı ve Devrimci) hep "müsamaha" gösterdiler.
İslamcılar için Türkçülük veya Türk Milliyetçiliği "küfür" sebebi iken Solcular için basbayağı "Faşizm"den başka bir şey değildi. Türk'ü inkâr etmeye çıkan bu tavır ile "güya" memleketteki diğer etnik gruplara "saygı" göstermiş oluyorlardı.
İslamcıların "çoklukta birlik" olarak lanse ettiği şeyin Mevlana ile alakası yoktu tabii, toplumu ayrıştırmanın dik alası idi. Devrimci/Komünist çevrelerin "halkların kardeşliği" retoriği ile memleketi etnik havuza dönüştürme rüyası da benzer bir durumu işaret ediyor.
Memleketin Milliyetçileri buna "etnik tuzak" demişti de sol ve İslamcı koro bu uyarıya "vay Faşistler vay!" diye cevap vermişlerdi.
Bu iki siyasi cenahın yaklaşık 40 yıldır yaptığı şey, Kürtçülüğü Türk baskısına maruz "mazlum" bir gurubun hak arayışı olarak görerek bölücülüğün zemin tutmasına katkı sağlamak olmuştur. Meseleye bombalamalar veya kamuoyu baskısı ile yapılan operasyonlar sonrası ortaya çıkan iklim sebebi ile yapılan açıklamalar zaviyesinden değil bir de bu zaviyeden bakalım.
**
Ankara'da ve İstanbul'da patlayan bombalar, ağlayan analar ve toprağa verilen gencecik vücutları görünce "toplumsal birlik" ruhunu hatırlamak işin en kolayı. "Zor günlerde dayanışma" adı altında sırt sırta vermek güzel bir şey.
Lâkin…
Onyedi yaşındaki çocuğunu, altmış küsür yaşındaki babasını toprağa veren ana, baba, eş veya evlat "o durağa iki dakika sonra gelseydi" düşüncesi ile kendini yerken, "engellenemez miydi?" soruları beyninde uçuşurken birilerinin tanımlarla meseleyi çözeceğini zannetmesi, devlet/millet ayrışmasında yeni bir evreye geçtiğimizin kanıtı değil de nedir?
Evet, "terörist" tanımının yenilenmesinden bahsediyorum. Birileri için meseleyi çözmenin yolu bu kadar basit; yeniden tanımlayalım, "yardakçıları", işbirlikçileri içeri atalım.
Peki, dün basına "teröristbaşı, bebek katili" demeyin, yazmayın diye baskı yaptığınız teröristi nasıl tanımlayacağız?
Tamam "işbirlikçileri" içeri atalım…
Peki "işbirlikçi"yi aramaya nereden, ne zamandan başlayacağız?
**
Terörü kınayan bildirilere imza atalım, herkes PKK'yı, İŞİD'i kınasın, Sonra HDP'yi Meclis'ten atalım.
Tamam, yapalım.
"Peki, Terörü cesaretlendiren, teröristin şehirlere yerleşmesine zemin hazırlayan icraatlara imza atanlarla, terör elebaşılarına methiye düzenlerle bu işler nasıl olacak?"
Hatırlayın…
"Devlet özür dileyerek işe başlamalıydı" diyenleri.
"Örgütün elinden silah hiç düşmedi. Her şeyden haberimiz vardı. Silahlı teröristler karakolun önünden geçip el sallıyordu… Beş kuruşa simit devri geçti." sözlerini.
"Öcalan ve Kandil BDP'ye göre daha makul yerdeler" sözlerini.
"Öcalan'ı diri diri oraya gömdüler. Daha önce ben dedim. Bunlar Erdoğan karşıtlığı yapıyormuş gibi görünüp, Öcalan'ı batırmaya çalıştılar." itirafını.
"PKK terör örgütü değil, kendi topraklarında belli bir siyasi programı hayata geçirmeye çalışan bir politik harekettir"' hezeyanının sahibi iktidar milletvekilini.
"PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim, sıkıntısı olan bana söylesin." diyeni.
"Çözüm Süreci içerisinde tabi valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı şu andaki operasyonlara girmiyorlardı" açıklamasını…
Hatırladınız değil mi?
Hadi biz unutalım bu itirafları, doğmamış çocuğunun tabutunu kucaklayıp kabre götüren o babaya nasıl unutturacaksınız?
Üniversite sınavından çıkmış çocuğunu akşam yemeğine beklerken parçalanmış bedenini karşısında bulan anneye nasıl unutturacaksınız?
**
Kiminle elbirliği içinde teröre karşı mücadele edeceğiz?
Yukarıdaki "itirafların" sahibi İslamcılarla mı?
PKK'lı teröristlere "çevreci" muamelesi çeken, vekil kompozisyonunu oluştururken Kürtçü kotasına özen gösteren sosyal demokratlarla mı?
Kiminle?