Kiminin adaleti kiminin cinayeti
Dünün en konuşulup tartışılan haberlerinden biri, Pınar Gültekin davasında uygulanan ceza indirimiydi.
İşkence gördüğü, konulduğu varilin içinde diri diri yakıldığı ve üzerine beton döküldüğü sabit olan Pınar Gültekin''i öldüren Cemal Metin Avcı''ya verilen müebbet hapis cezası, 23 yıla indirildi.
Gerekçe; "haksız tahrik" indirimi.
*
Avcı, davanın başlamasından bir süre sonra Gültekin''in kendisine tuzak kurduğunu, ilaçla uyutup, iki erkeğin cinsel istismarına uğrarken görüntülerinin çekildiğini ve bunlarla tehdit edildiğini iddia etmişti.
Ortada bir cinayet olunca…
Ortada, her bir detayında ayrı bir dehşet izi barındıran, insanın ne konuşmaya, ne dinlemeye tahammül edemediği öyle tüyler ürpertici bir cinayet olunca, hiçbir hükmü olmadı tabii;
Kamu vicdanında.
*
Hukuk çevreleri isyan etti.
Kadın dernekleri isyan etti.
Siyasiler isyan etti.
En haklı isyan elbette ailesininkiydi;
Gültekin''in acılı, acılı olduğu kadar da öfkeli olan babası kameraların karşısında feryat ederken şöyle dedi;
-Adaletin olmadığı yerde adaletini kendin sağlayacaksın; böyle mi olması lazım!
*
Pınar Gültekin''in, dünyası başına yıkılmış halde olan ve hukuk devletinin kızı için adaleti tecelli ettiremediğine inanan babası veya herhangi başka bir yakını, dediği gibi "adaletini kendi sağlamaya" kalksa…
Nasıl sağlardı acaba?
Kısasla mı?
Kızına yapılanın aynısını yaparak, suçlunun canını aynı kendi canının yandığı şekilde yakarak mı, onun da canını alarak mı aynı hunharlıkla?
*
Diyelim yaptı…
"Adalet"ini sağladı.
Ne derdi "kamu vicdanı" buna?
"Hak etmişti" mi?
"O katile az bile" mi?
"Elleri dert görmesin" mi?
Kendi adaletini sağlama biçiminin "cinayet" olmasını ve "cinayet"in de suç olduğunu es geçer miydi mesela?
Kahraman bile çıkar mıydı o baba "algıda" bu işin sonunda?
*
"Kendi adaletini sağlarken" işlediği ve şekil olarak Avcı''nın işlediğinin aynı olan suç dolayısıyla yargılandığında, Avcı gibi bir nefret uyandırır mıydı toplumda?
Hâkimin, cinayetin ağır tahrik altında işlendiği gerçeğine vurgu yapması, bunu karara yansıtması infial yaratır mıydı?
*
Hepimiz biliyoruz ki, yaratmazdı.
Hatta elimizden gelse cezaevine sokmadan salıversin isterdik "adalet" o babayı!
*
Çünkü iyi ve kötü cinayetlerimiz var bizim.
Cani katillerimiz ve kahraman katillerimiz…
Meşru suçlarımız var; hak verdiğimiz, suç değil de erdem gibi sahiplendiğimiz.
Yasalardan önce bir zihniyeti değiştirmeliyiz; o zihniyetin yeşerdiği adaletsizliği gidermeliyiz.
İnsanları "kendi adaletlerini sağlamaya" terk etmeyen bir hukuk düzeni inşa etmeliyiz.
Biri için adalet olanın diğeri için cinayet olmadığı bir düzen…
SORU-YORUM
----
Avukatların görevlerini yaparken "kamu inancını zedelememe" sorumlulukları nerede başlar, nerede biter? Avukatların, "adaletin tecelli"sindeki rolü nedir?
Çelik alarm…
++++++++
Kırmızı alarm!
Yok, yok…
Çelik alarm!
Herkes alarm durumuna geçsin!
*
Sanırsın ki Vincenzo Peruggia''dan Leonardo tablolarını, Veerapan''dan dişlerini sökmesin diye filleri saklamak zorundalar;
Yahut, şehre Bill Mason''un geleceği haberini aldılar.
Öyle bir tehlike altındalar!
O nevi bir korku, panik, endişe, telaş aldı ortalığı…
Marketler, bebek ürünlerinin, özellikle bebek mamalarının bulunduğu raflarda eşi benzeri görülmemiş güvenlik önlemlerine başvuruyorlar; utanmasalar özel güvenlik tutacaklar. Hatta belki "tehdit" gerekçesiyle işi resmîleştirir, koruma polisi talebinde bulunurlar.
*
Mamalar, biliyorsunuz çoğu yerde "alarmlı" kutularda satılıyordu; bir ayıbın üzerine nasıl tüy dikeriz diye düşünülmüş olunmalı ki, çelik kafes uygulamasına başlandı.
Yetmez; kurşun geçirmez camların arkasında sunsunlar!
*
Dünyanın en azılı hırsızları mı muhatapları; kimden korkuyorlar bu kadar?
Annelerden.
*
Seçimi ister erken, ister geç, ister zamanında, ister baskın; ne zaman, nasıl yaparlarsa yapsınlar, iktidarın akıbetini belirleyecek; işte bu en yalın gerçek.
Mama reyonlarının önüne hendek kazıp içini gözü dönmüş timsahlarla doldursalar yeridir; o denli!
*
Ama keşke…
Keşke bebek mamalarını annelerden korudukları kadar, keşke vaktiyle devleti korusaydılar; belki vatandaşlarının çaresizliğinden böylesine korkmazdılar.
SMA PAYI
---
Bir twitter aforizmasında karşıma çıktı ve hiç de kötü fikir değil.
Yıllarca elektrik faturalarında TRT payı ödedik. Herhangi bir faturaya illa bir pay yansıtılacaksa, Türkiye bir "sosyal devlet" olmanın hakkını verebilir hale gelene kadar SMA payı yansıtılsın; toplumun yüzde birine bile karşılık gelmeyen bir kesiminin çok iyi yaşaması yerine çocukların yaşaması sağlansın.
Destekliyorum.