Kimin yumruğu
TBMM çatısı altında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk atılır atılmaz olağanüstü bilgi kirliliği yaşandı. Öncelikle failin seçilmiş kriminal bir tip olduğunun altını çizelim. “Çok özel görev yüklenen” fail ile ilgili magazin tarzı haberlerin de bilgi kirliliği ve gerçekleri gizlemek amacıyla özel olarak yayıldığı kanaatindeyim. Yumruklama hadisesi neredeyse canlı yayında gerçekleşiyor. Saldırgan daha yakalanıp gözaltına alınmadan TV ekranlarının alt yazılarından failin “CHP, Yenimahalle ilçe örgütü üyesi” olduğu haberi yayınlanıyor. Ardından Kayseri nüfusuna kayıtlı olduğu haberi “flash” olarak duyuruluyor. Bir kaç dakika geçmeden “Alperen Ocakları üyesi” balonu patlatılıyor. Olay yerinin seçilişi de tesadüf değil. BDP Grup salonunun tam önü.. Sırrı Sakık orada.. Hasip Kaplan orada.. Saldırgan kaçarken BDP Grup salonuna sığınmaya çalışıyor. İlk etapta saldırıyı BDP’li birinin yaptığı imajı verilirken tam o sırada CHP milletvekilleriyle BDP’liler tartışıyor. Kelimenin tam anlamıyla kafaları karıştırmak için kurgulanmış senaryonun sahneye konması gibi bir durum yaşanıyor. Her biri bilgi kirliliğini körükleyen görüntülerin eşliğinde Meclis’te güvenlik zaafına yönelik çok bilmiş yorumlar yapılıyor. Oysa söz konusu yorumların sahibi gazeteci kimliği taşıyanlar en çok güvenlik önlemlerinden şikayet edenlerin arasında. Emniyetin ve partililerin koruma görevlilerini “görev yapmamızı engelliyorlar” diye şikayet edenler bir anda korumanın yetersizliğinden dem vuruyor. Yıllar önce Süleyman Demirel’in burnunun kırılmasını hatırlatıp, diğer örneklerle böylesi vakaların siyasetin cilvesi olduğunu ima edenler de var. Koruma işini abartan bazı görevlilerin varlığını inkar etmiyoruz. Liderlerin halk ile temas kurabilmesini zorlaştırdıklarına tanık olduk. Emniyetin sivil kıyafetli koruma memurları ile parti yöneticileri arasında sıkça rastlanan tartışmalar güvenlik zafiyetini sergilemiş olsa da bu saldırıyı sadece zafiyete bağlamak zafiyetin en büyüğüdür.
Her şeyden önce failin kişiliği mercek altına alınmalıdır. GBT’si, yani sicili oldukça kabarık. Failin sosyal medyadaki profili de tutarsızlıklarla dolu. Hemen aklıma Ergenekon davasının ünlü “Osmanım”ı, Osman Yıldırım geliyor... Osman Yıldırım da cezaevindeyken kendisini ziyaret eden birileri tarafından keşfedilip Silivri’de görülmekte olan davanın çuvalı içine atılmıştı. Ödül olarak tahliye edilip, kendisine yeni kimlik ve miktarı bilinmeyen paralar verilmişti. Mahkeme heyetinin “Osmanım” dediği Yıldırım’dan haber yok ama onun yalan ifadeleriyle ceza alanlar halen içeride yatıyor.
Ankara kulislerinde failin attığı yumruğun arkasında 30 Mart seçimleri olduğunu savunanların sayısı hiç de az değil. Malumunuz Ankara’da seçime düşen gölge henüz aralanmış değil. Daha önce MHP’den aday olmasına rağmen toplumun tüm kesimlerinin kabullendiği Mansur Yavaş ile beraber, sadece başkentte değil tüm yurtta CHP ile MHP seçmenleri arasında doğal birliktelik oluşmuştu. Bu birlikteliğin kimleri rahatsız ettiği belli. Yüzlerce yıllık dedektif mantığında bir olayı çözebilmek için “bu olaydan kim kazançlı çıkar” sorusunun cevabını aramak durumundayız. Sonuç olarak kötü ve acemice bir kurgu.. Üstelik deşifre olmuş aptalca metotlar tekrarlanmış.. Ucuz mafya yöntemi.. “Gir içeri arslanlar gibi birkaç yıl yat.. Biz geride kalanlara bakarız.. Çıktığında işin gücün hazır” teklifine hayır diyebilecek kriminal tip yoktur. İçeride bunlardan binlercesi zaten var. İnsanımızın zeka seviyesi ile alay edercesine kurgulanan bu olayın perde arkasını tüm boyutları ile araştırmak gerek. Ancak, failin ilişkilerini ortaya çıkaracak olan kamera kayıtlarında “arıza” çıkarsa şaşırmayalım. Telefon irtibatlarının silinmiş olduğu ya da bulunduğu yerlerden sinyal gelmediği iddia edilirse gülmeyelim. Ne de olsa minareyi çalan kılıfını hazırlıyor.