Kimin parasını kime dağıtıyorsun?

Şahin, koltuğunun asıl sahibi olan vatandaşa sorsun: İlk 100’e bile giremeyen Mithat Bereket’e ayda 60 bin YTL vermeme razı mısınız?

Ensonhaber.com adlı sitenin haberine göre TRT’nin 60 bin YTL maaş artı prodüksiyon masrafları gibi cazip bir teklif götürerek transfer ettiği Mithat Bereket, artık iş yapmayan ‘Pusula’ programı dolayısıyla CNN TÜRK’ün kurtulmaya çalıştığı isimlerden biriydi. Şu soru kafamı kurcalıyor: Yoksa bu transfer Taha Akyol’un CNN’ine dost kıyağı mı?
İddiaya göre, tam CNN “bu adamdan nasıl kurtulurum” diye düşünürken, İbrahim Şahin hızır gibi yetişmiş.

Söz konusu site, Bereket’in ’Pusula’nın ilk bölümü için masraftan kaçınmayıp ABD’deki mali krizi yerinde incelemek üzere Amerika’ya kadar gitmesine karşın’, günler öncesinden ’flaş transfer’ olarak reklamları dönen programın reyting listelerinde ilk 100’e bile giremediğini yazdı. Ödediği ABD faturası TRT’nin yanına kar! kaldı.

Şahin hesap vermeli
Bu olayla ilgili ensonhaber.com’un değerlendirmesi şöyle: “ TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, göreve geldiği günden bu yana yüksek bütçeli transferlerle TRT’nin ratingini arttırmaya çalışıyor. Buna rağmen TRT, beklediği rating başarısını yakalayamıyor. Peki bu durumda halkın ödediği vergilerle giderleri karşılanan TRT, kimin parasını kime dağıtıyor? Yıldızı sönmeye başlamış magazin ünlülerine 5 şarkı için yüzbinlerce dolar ödenirken, ayda 60 milyar maaş+masraflar olmak üzere yapımcılar transfer edilirken buralara ödenen para vatandaşın cebinden çıkıyor. Her gün yayınlanan rating rekorlarından da anlaşılıyor ki, vatandaş parasını kendi ödediği kanalın programlarını izlemiyor. Bu durumda o koltukta oturan İbrahim Şahin’in hiçbir özel televiyon yöneticisinin sahip olmadığı imkanlara rağmen TRT’nin bir türlü başarılı olamamasının hesabını vermesi gerekmiyor mu?”

+++++

Ağızımızda bıraktığı kekremsi tattan dolayı
herhalde...

TRT, TART oldu

TRT bayramdan sonra hayata geçirilen operasyonla bir gecede fiilen TART (Türkiye Araştırmacı Radyo Televizyon Kurumu) oldu!
TRT Genel Müdürlüğü’ne atanması, Ahmet Necdet Sezer tarafından iki kez veto edilen İbrahim Şahin, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasıyla muradına ermişti... İlk işi TRT’de büyük bir kadrolaşma harekatı başlatmak oldu.
TRT Kanunu’nu değiştiren yasa taslağı, dört ay önce kabul edildi. Şeker Bayramı’ndan sonra ise sendikaya göre yaklaşık 600, TRT yönetimine göre ise 431 üst düzey yönetici ve denetçi, bu yasa uyarınca bir gecede “araştırmacı” kadrosuna atandı.
Önemli bir bölümü başka kentlere tayin edilerek istifaya zorlandı!
Yaptıkları işler, aldıkları eğitimler, nitelikleri, yayıncı kimlikleri bir kenara bırakıldı hepsine ortak bir ad takıldı: “Araştırmacı!”
Şimdi bu iyi yetişmiş, alanlarında deneyimli uzmanlar ne yapacaklarını bile bilmeden TART koridorlarında boş boş dolaşıp duruyor!
Bu düzenlemelerin kadrolaşma amacıyla yapıldığını görmek için Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı’na bakmak yeterli! Bu Kurulun 43 üyesinin çoğu araştırmacı yapıldı!
Sadece geçmişte propaganda içerikli programları reddetmeyen birkaç isim, koltuğunu koruma şansı buldu.
* Mustafa Mutlu / Vatan

+++++

İKİNCİ CUMHURİYETÇİLER OSMANLI TERCÜME MEMURLARI GİBİ

Misyoner kardeşliği

“Ulus devletin sonu gelmiştir... Türk ordusu dokunulmaz bir kurum değildir... Türkiye’yi daha demokratik kılacak olan, Türklerin hayatından devletin ve ordunun rolünü azaltacak reformlardır...”
Soner Yalçın Türkiye’deki solcu-liberallerden duyduğumuz bu cümlelerin gerçek sahiplerini yazdı: New York aydınları!
Yasemin Çongar, Altan kardeşler, Eser Karakaş, Etyen Mahcupyan, Murat Belge, Cengiz Çandar... gibi isimlerin evrimleri Neo-Con’lara benziyor “Önce sosyalist, sonra hümanist solcu ve en son ulus devlete karşı anti-emperyalizme inanmayan, solcu liberallik!”
Papağanlığın daniskası
İşte Yalçın’ın teşhir ettiği aşırmalar ve kaynakları: “Neo-Conların teorisyeni Robert Kagan, son kitabı ”The Return of History and the End of Dreams“te, yeni yüzyılın en önemli çatışmasının liberal demokrasiler ile otokratik devletlerin çatışması olduğunu yazdı. Ulus devletler yıkılmadan özgürleşme olamazdı!
New York Times’ın ”şahinler“ arasında saydığı Daniel Fried, İsrail’in bir ulus devlet olmasından rahatsız değildi. Ama söz konusu Türkiye olunca çok sert konuşuyordu: ”Sorun Türklerin nasıl bir ülkeye sahip olmak istedikleridir. Milliyetçilik/ulusalcılık özünde defansif bir tutuma, gurursuzluğa dayanır. Gururlu insanlar milliyetçi/ulusalcı olmaz, gururlu insanlar dünyaya açık olur.“
Neo-Conları sadece sivil olarak düşünürseniz yanılırsınız: Sözü, Amerikan ordusundan Yarbay Patrick F. Gillis’e bırakalım: “Tarihe baktığımızda, Türkiye’deki siyasal yapının, ordunun etkisini sınırlamada kifayetsiz ve isteksiz olduğunu görürüz. Ancak bu durum, 2003 yılı itibarıyla değişmeye başlamıştır.”
CIA eğitimli senaristler
Bu çağda hala “ABD’lilerin işi gücü yok da Türkiye ile mi bozmuşlar” diyen varsa Yalçın’ın uzun uzun yazdığı senaryonun özeti şu :
“Türkiye’yi soğuk savaşın ardından yeni dünya düzeninde oynayacağı role CIA Ortadoğu Masası eski şefi Graham Fuller hazırladı: ”Kemalizm öldü. Halkın büyük bir parçası İslam için daha hürmet görmeyi, Osmanlı tarihiyle kucaklaşmayı istiyor.”
Pentagon, Rand Corporation adlı kuruluşa hazırlattığı ”The Prospects for Islamic Fundamentalism in Turkey “ raporunda Türkiye’nin yolunu çizdi: Ilımlı İslam!
“Uygarlıklar çatışması” kuramcısı Samuel P. Huntington “laik olmayan demokrasi” açılımına uygun konumu önerdi: İslam liderliği!
CIA Türkiye masası şefliğini de yapmış Paul Henze Ilımlı İslam için uygun idari sistemi açıkladı: ”Federalizm.“ Kapsamı belirlendi: ”İstanbul başkentli Yakındoğu Federasyonu!”
TSK rolünü beğenmedi
Bu filmde rolüne itiraz eden tek kurum TSK oldu. Dönemin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç, Harp Akademileri Komutanlığı’daki konuşmasında ABD’ye “Böyle dostluk olmaz. Rusya var, İran var bize dost çok” deyince gerisi çorap söküğü gibi geldi: Dinlemeler.... Günlükler... Darbe iddiaları... Lahikalar... Ümraniye soruşturması... Terörle mücadele sırlarının sızıdırılması ... Aktütün iddiaları!...
Mesele üniter devlet
Sayısı sanılandan çok olan aklıselim aydınların vurguladığı gibi “bütünü görmek gerekiyor”.
Hürriyet’te Soner Yalçın imzalı araştırmanın sonuç kısmı önemli. Yandaş medyanın manşetlerini okurken, aklımızdan çıkmaması gereken birkaç cümleden oluşuyor:
“Mesele, Cumhuriyet’in kurucu ideolojisine sahip çıkma meselesidir. Mesele, Ortadoğu’da taşeron olmayı reddetme meselesidir. Mesele, dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip Irak ve İran’daki petrol kuyularının bekçiliğini yapmama meselesidir.”
O’nun için İkinci Cumhuriyetçiler’in CIA ajanları ve Soros kuryeleriyle yaptığı gizli Bebek görüşmesinde ne konuşulduğu ortaya çıkmalıdır.

+++++

Seçilmemeyi
başarmamız imkânsızmış

Afrika’dan bir tek Uganda aday olmuş, mecburen Uganda’yı seçmişler. Asya’dan Japonya ve İran aday olmuş; İran’ı bugün yarın vuracaklar, seçecek halleri yok. Latin Amerika’dan sadece Meksika aday olmuş, Meksika’yı seçmişler. Avrupa’dan da, biz, Avusturya ve İzlanda aday olmuş; e İzlanda battı zaten, internette açık artırmayla satıyorlar ülkeyi, Avusturya’yla bizi seçmişler.
Toplam 7 ülke vardı, biri battı, biri İran; 5 koltuk için geriye zaten 5 ülke kalmıştı! Mesela, Avusturya çıkıp “Ben aday değilim kardeşim, vazgeçtim” dese, Birleşmiş Milletler tarihinde görülmemiş bir skandal yaşanacaktı...
İlk kez, geçici üyeler eksik kalacaktı!
Veto yetkin var mı?
Yok.
Veto yetkisi, sadece 5 daimi ülkede; ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere’de...
Bu arkadaşlar, dünyada “barışı” ve “güvenliği” koruyorlar; dünyanın en çok silah üreten ve satan ülkeleri!
Pekiiii... Tırışkadan bir makam olduğu için, koskoca dünyada güç bela 5 adayın anca bulunabildiği oylamada, biz nasıl seçildik? Antigua’ya, bize oy versin diye, 50 tane bilgisayar hediye etmişiz. Zimbabve’ye pazar yeri, Moritanya’ya ahır kurmuşuz. Filipinler’e, iki hemşire göndermişiz, Etiyopya’ya su kuyusu açmışız. Afganistan’a lağım şebekesi, Zambiya’ya tarım kooperatifi, Gambiya’ya dökümhane yapmışız. Palau’ya devlet başkanı binsin diye VIP otomobil, Sudan’a inekleri taşısınlar diye kamyon vermişiz. Doğu Timor’a aşı, Komor’a ilaç göndermişiz. Ben kendi payıma nerde olduğunu bilmiyorum, Tuvalu diye bir ülke var, bizimkiler “Neyiniz eksik” diye sormuş, bunlar “Bizim çocuklar futbol oynamayı çok seviyor ama, futbol topumuz yok” demiş, bizimkiler de, Tuvalu’ya en yakın ülkedeki büyükelçiliğimize talimat vermiş: “Çabuk gönderin, yanına pompa da koyun!”
Özetle... Bizimkiler girdi, çıkmaz! Bakın görün, kömür bulgur takviyesi başlasın, iki sene sonra Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olmazsak, ne olayım...
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

+++++

Amerikan muhibi Çongar
“Hayır, tarihimiz temiz değil!.. Hayır, milliyetçiliğin iyisi olmaz!.. Hayır devletimiz tertemiz değil!.. Hayır, askeri darbelerin iyisi olmaz...”
Bu satırlar kısa bir süre önce Taraf gazetesinin kurucusu, yöneticisi, yazarı, Amerikan Muhiplerinden Bayan Yasemin Çongar tarafından yazılmıştı...
Hemen her yazısında başlıca hedefi neydi, bir zamanlar Cumhuriyet’te de çalışmış bu bayanın? Mustafa Kemal Atatürk ve devrimleri, Silahlı Kuvvetler, Kemalist basın, Anayasa Mahkemesi...
“Taraf” belli bir amaçla yayımlanmaktadır. Altan Kardeşler ve Çongar Hanım’ın parasıyla mı, yoksa Soros’ların yardımıyla mı, yoksa daha başka kaynaklardan yararlanarak mı?
* Oktay Akbal / Cumhuriyet

+++++

Ah Fehmi Amca ah!
Biz yaşına hürmet edip amca dedikçe sen bizi iyiden iyiye çocuk sanmaya başladın.
Yok efendim “BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmek büyük bir başarıymış da, AKP iktidarının yeni dış politika çizgisinin eseriymiş de, aylardan beri hazırlanmışız da, örnek-belirleyici-kolaylaştırıcı.... ülke olmuşuz ondanmış da...” Peki Uganda niye seçildi Fehmi Amca?
Şimdi ukalalık olmasın; kerli ferli, okumuş yazmış adama ben anlatmayayım bunu, buyur yukarıdan oku da öğren!

+++++

MİNİ YORUM
“İkinci Türkiye” ne demek?

Ümraniye soruşturması kapsamında gözaltına alınan, tutuklanan, salıverilen halihazırda sanık durumunda olan kişilerden ‘iddianamesi hazırlanabilmiş’ kısmı bugün ilk duruşmasına çıkacak. Ergun Babahan ‘iddianamenin hazırlanması bile Türkiye’de insanların dönen dolapları anlamasına, kimi cinayetlerin nasıl farklı kılıflara sokulduğunu görmesine yaradı’ diyerek sığınacak bir liman bıraksa da korkunun dağları sardığı belli: “İkinci Türkiye yanlıları için en büyük hayal kırıklığı bu davanın fos çıkması olacaktır.” İyi de niye ‘İkinci Türkiye’? Niye ‘Türkiye’de yanlış varsa, çarpık varsa, sapkın varsa düzenlenmesi, düzeltilmesi, cezalandırılması’ değil de, ikinci bir Türkiye’dir arzulanan? Kültür, ideoloji, din... İnsanın maddi ve manevi dünyasını düzenleyen bütün sistemlerin başlangıcı niyettir. Senin niyetin nedir Ergun? İkinci Türkiye nedir, neresidir, kimlerdendir, nasıl yönetilir?

ST

Yazarın Diğer Yazıları