Kim öle, kim kala...
Gazi Meclis'in kendisini inkar edercesine anayasa değişikliklerini onaylaması kelimenin tam anlamı ile kahredici. Bu konuda oylama öncesi tahminlerimizde yanıldık. Daha doğrusu bazı milletvekillerini faşizan baskıya boyun eğebileceklerini düşünemedik. Ateşten günler olarak tanımladığımız 1980 öncesinin gençlik önderlerinin o dönem ki mücadelelerinin samimi olduğuna dair kanaatimiz ne yazık ki yanlışmış. Demek ki o yıllarda da samimi değillermiş. Aksi halde "Pulları teslim etme" gibi onur kırıcı bir işleme boyun eğmezlerdi. Evet; "Pul teslim etme" işlemi kamuoyuna tüm çıplaklığı ile yansıyınca aslında kralın da çıplaklığı bir kez daha tescil edilmiş oldu. Oylama öncesinde parti gruplarının anayasaya, iç tüzüğe, demokrasiye ve hatta insanlığa aykırı önlemler alarak milletvekillerinin iradelerine ipotek koyacaklarına dair duyumlarımızı bu sütunlarda yazıp, vekillerin yüzüne de söylemiştik. Defalarca aday olduğu halde ya baraj altında ya da az farkla milletvekili olamayan bir dönemin abisi: "Kim benden pul isteyecekmiş. Buna nasıl cüret ederler... Hadlerini bildiririm" diye efelenmişti. Gördük ki ömründe ülkücü olmamış, kızı yaşındaki vekile kuzu kuzu pulları teslim etti. Sadece abilik titrini değil bir çok şeyi de kaybetti. Demek ki onlar için ceylan derisi koltukta bir süre daha oturmak ülkücülükten, vatandan, milletten bile önemliymiş... Şimdi lejyonerlerden farklarının kalmadığını ifade edenler haklı çıktı vesselam.
***
Gelelim seçimden kaçarak, vakit kazanma telaşına... 3 Kasım'da seçim ilan ederek MHP'yi baraj altında bırakan Bahçeli Bey 7 Haziran seçimlerinden sonra koalisyon hükümetini elinin tersi ile çevirip 1 Kasım'a "hodri meydan" çekişi de geride kaldı. Seçimden korkmayan MHP, bu defa seçimden kaçmak için Türkiye'yi uçuruma sürükleyecek anayasaya "evet" diyerek aynı zamanda işgal ettiği koltukları koruma telaşına düşüyor. Yazık! Hani önce ülkemdi! Bahçeli Bey'in, Tayyip Erdoğan, başkanlık ve partili cumhurbaşkanlığı ile sarf ettiği sözler ortada. Ama amacının farklı olduğu iddialarını, yardımcısı teyid ederek "İçimize sinmese de seçim riskini göze alamadık" itirafında bulunarak acziyetlerini de sergilemiş oldu. Dahası "Yeni anayasa 2019'da yürürlüğe girecek. Henüz 2 yıl var. O zamana kadar durumu toparlarız" diye tabana mesajlar veriyorlarmış. Yersen tabi...
***
Bu durumla ilgili Ali Uzunırmak Ağabeyim müthiş bir kıssa anlattı:
Padişah tedbili kıyafet denetlemeye çıkmış. Sarayın ahırında seyisin biri eşeğin kulağına bir şeyler söyleyip, seviyormuş. Padişah şüphelenmiş: "Bre melun, bu saatte eşeğe ne yapıyorsun!" diye çıkışmış. Telaş içinde seyis: "Devletlüm ben eşeğe konuşma öğretiyorum" diye yeminler etmiş. İnanmasa da Padişah "Nasıl yani?" demiş. Seyis, kellenin gideceğini anlayınca yalana sarılmış. "Aman devletlüm, bu eşek konuşmayı öğrenince insanlığa faydalı olacak, ordumuzun seferlerinde zafer kazanılmasını sağlayacak..." türünden bir ton yalanı sıralamış. Padişah düşünüp, taşınmış. "Sana 6 ay müddet veriyorum. Eğer bu eşek konuşmayı öğrenmezse kelleni alırım" diyerek mabeyncibaşına seyisin 6 aylık giderlerinin de karşılanması emrini vermiş. Kurnaz seyis pek mutlu olmuş. Ancak Seyisbaşı şüpheli... "Sen ne yaptın! 6 ay sonra bu eşek konuşamazsa kellen gidecek!" diye azarlamış. Pişkin seyis keyif ile: "Seyisbaşı; ne cellalleniyorsun. 6 ay az zaman mı? Bu 6 ay da belki eşek ölür, belki padişah ölür. Kim öle, kim kala..." demiş.
Bahçeli Bey de kendisine yüklenen gizemin arkasına sığınıp etrafındakilere "2019'a kadar kim öle, kim kala..." diyor galiba. Ne de olsa etrafında üç-beş inananı var. O'nun gölgesinde geçimini sağlayan, vaziyeti idare edenler var. 2019'a kadar memleket batmış, parti sıfırı tüketmiş kimin umrunda! Kralın çıplak olduğunu söylemeye cesaret edemeyenlerin arasında eşeğin konuşacağına inananların çıkması da şaşırtıcı olmasa gerek.