Kim kimi Affedecek?
Olağanüstü Din Şurasında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şöyle diyordu:
"Bundan dolayı hem rabbimize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de milletim de bizi affetsin. Daha önce ötekileştirilmiş tüm kesimleri merkeze taşıma çabamızdan bu kesiminde istifade etmesini sağladım. Yaygın eğitim, yardım faaliyetleri hatırına, hatta Allah dedikleri için müsamaha gösterdik."
Hızını alamıyor ve "FETÖ'nün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içindeyim" diye devam ediyor. Ardından; "Şarlatana hala inanan bedelini öder" sözleri ile mücadelenin süreceğini ifade ediyor. Erdoğan geçtiğimiz günlerde kendisine hakaret edenlerin büyük bölümünü bir defaya mahsus affettiğini beyan ederek, davaları geri çekeceğini söylemişti. Anayasa Cumhurbaşkanı'na af yetkisi vermiştir. Ancak milletin bir bireyi olarak benim af yetkim yasal olarak yok. Dolayısı ile affedemiyorum. Vicdani anlamda affa gelince… Söz konusu terör örgütünün ne kadar yürek yaktığını yıllardır yazıp-çiziyoruz. Bu örgüte yardım ve yataklık edenleri de asla affetmeyeceğiz. Hukukta suça iştirak etmekte, yardım ve yatak fiilini "bilmeyerek işlemek, çok safmışım, kandırıldığım için yardım ettim" savunmasında suç ortadan kalkmaz. Hakim belki bir miktar indirim yapabilir ama asla affetmez. Sonuç olarak "yaygın eğitim, yardım faaliyetleri hatırına, Allah dedikleri için müsamaha gösterdik" sözleri bir nevi itiraftır. Ve mutlaka bir bedeli vardır! Nitekim "Şarlatana hala inanan bedelini öder" diyor Erdoğan. Daha önce inananlar bedel ödemeyecek mi? Diye sormadan da geçemiyorum.
Gelelim "Daha önce ötekileştirilmiş tüm kesimleri merkeze taşıma çabamızdan bu kesiminde istifade etmesini sağladım" sözlerine… Öncelikle "ötekileştirme"ye taktım kafayı. Anayasanın vatandaşlık hakkı verdiği bir kişi olarak "kim, kimi ötekileştirdi?" sorusunu yöneltme hakkımı kullanıyorum. Sahi, kim, kimi ötekileştirdi de siz merkeze taşımaya gayret ettiniz? 15 yıldır bu memleketi yöneten, iktidar erkini elinde bulunduran, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı makamını doldururken "ötekileştirme"yi ortadan kaldıramadınız mı?
Tayyip Erdoğan'ı tanırım. Geçmişte hukukumuz vardır. Öfkelendiğinde ağzından çıkan sözleri kontrol edemediğine daha önce de tanık oldum. FETÖ ile mücadelede kararlı olduğundan da eminim. "Milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum" diyen Erdoğan'ın bu hesabı ayrıntıları ile verdikten sonra af talep etmesini tavsiye ediyorum. Hatta bu hesabı verirken, kendisini daha önce uyaran, bu Haşhaşilerin ne kadar tehlikeli olduğunu belirtenlere, "Siz de çok büyütüyorsunuz" dediğini de ifade etmelidir. Zira geçtiğimiz gün CNNTürk'de Ahmet Hakan'ın sorularına cevap veren eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, görevi esnasında Erdoğan'ı defalarca uyardığını, karşılığında "Siz de bunları çok büyütüyorsunuz. O kadar güçleri yok" cevabı verdiğini belirtti. Ahmet Hakan ile beraber İlker Başbuğ'u da tebrik ediyorum. Bu tozlu-dumanlı ortamda cesurca düşüncelerini açıklayıp, endişelerini dile getiren Başbuğ önemli bir misyonu yerine getirdi. Aynı programda çetenin TSK'ya nasıl sızdığına dair fikirlerini beyan ederken "İmamların Öcü" adlı kitabı ve beni referans gösterdi. O kitap yayınlanalı 2 yıl oldu. Keşke etkili ve yetkililer 15 Temmuz'dan önce okusaydı. Önlem alsalardı. Belki de 15 Temmuz'u yaşamazdık. Recep Tayyip Erdoğan "açılım" adına sofrasına "akil" denenleri davet edeceğine, FETÖ'ye dikkat çeken düşünürleri çağırsaydı bugün milletinden af dilemeyebilirdi.
Bir döneme damgasını vurmuş, dertli gençlerin ağzına pelsenk olmuş şarkı da ki; "Tanrım, kötü kullarını sen affetsen, ben affetmem" sözlerini hatırladım. Bu konuda vebali olanların hiç birini affetmiyorum.