Kim demiş 'kurgu' diye...

ürkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı Genel Yayın Yönetmenliği yapıyor:
- Bedava PKK propagandası yapmak olur mu? (Parasıyla olur sanki!) Baskın yok, pusu yok, tuzak yok, saldırı yok, patlama yok... Şehit haberi yok... Cenaze fotoğrafı yok... Ağlayan aile görüntüleri yok... Ağıt yok... Hele bir göreyim yıkarım o manşetleri başınıza!
Hal böyle olunca işsiz güçsüz kalan Genel Yayın Yönetmeni de ne yapsın toplamış tası tarağı, Meclis açılmadan (yeni sezon öncesi) fırsattan istifade kafa dinlemek üzere; doooğru bu ara pek bir tenha olan Şemdinli dağlarına!
Malum;
Başkomutan hasta; yatıyor. (Biraz gücünü topladığında iki tweet atıyor ama kendini fazla yormadan... Sonra istirahata devam.)
Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinde görevli, terörle mücadelede saha tecrübesi olan askerlerin (Orgeneralden başla Amiral, Albay, Yarbay hangi rütbeyi ararsan) büyük bölümü Silivri ve Hasdal’da “tutuklu”.
Sivilleşiyoruz ya; ordu zaten “kışlada” ...
Böyle olunca, ooohhhh mis, değmesin yağlı boya... İn-cin top oynuyor ülkemin dağlarında! Elini kolunu sallaya sallaya gir-çık, Kandil’den gidip gelmek yorucu oluyorsa kamp bile kurarsın valla!
Genelkurmay Başkanı mı?
Adaletin firarda olduğu ülkede, silah arkadaşları “hukuk” eliyle zulme uğratılırken nasıl oluyor anlamadım ama zat-ı alileri Adli Yıl açılışı yapıyor Ankara’da!

***

“Manzara”nın tamamını görebilmeniz açısından birkaç minik hatırlatma:
Milletvekilleri cezaevindeyken PKK’lıların kardeşleri, abileri, ablaları TBMM’de cirit atmakta...
Koooca Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten kafa, beş kıtayı fethettikten sonra hızını alamayıp bir de Mars’a çıkarma yapmışçasına, devletimiz sınırlarında bulunan Goman Dağı’nın zirvesine bayrak dikmekle övünürken;
Aynı bayrak, tıpkı Goman gibi devletimiz sınırında bulunan on ayrı şehirde, öyle tanklar, tüfekler, jetler yardımıyla değil, senin benim gibi insanlar, gençler, çocuklar, yaşlılar, kadınlar, kızlar tarafından sessiz sedasız asılmakta; on ayrı evin balkonuna, çatısına, kapısına...

***

Kurgu-murgu diyor ama...
Enis Berberoğlu’nun Şemdinli’de çektirdiği o fotoğraf var ya; bizim gerçek manzaramız aslında!
Tam Baş Genel Yayın Yönetmeninin tasarladığı gibi:
Terör örgütü diye bir şey yok; iktidar-ı ali var...
Yüzü gözü karalara bulanmış, elleri-ayakları parçalanmış, yüzü yüksek rakım yanığı kamuflajlı çocuklar, et ve kan kokusuna doğru iz süren it sürüleri yok; az sonra Beyberbeyi Sarayı’ndaki düğüne iştirak edecekmiş gibi duran bir papyonu eksik salon beyefendileri var!
Kirli dişleri sivrilmiş, kana doymayan vampirler yok; sabah kahvesinden küçük yudumlar alan narin dudaklar var!
Toz duman yok, uzak tepelerin üstüne konmuş pamuk şekeri kıvamında bulutlar var!
Mayınlı yollar yok; dalından koparıp vazomuza yerleştirdiğimiz kır çiçekleriyle döşeli bereketli topraklar var!
Sen şimdi 10 şehit verdik sanıyorsun ya mesela!
Yeniden bak etrafına, ne var?
Bir şey yok!
Koli bantıyla şehit tabutuna iliştirilen devletimiz dimdik ayakta; cami avlularında!

***

Dolayısıyla...
Ellerine sağlık Sebati Karakurt! Bravo Enis Berberoğlu!
“-mış gibi” bir devletin, onun kurumlarının ve toplumun halini hiçbir şey bu fotoğraftan iyi özetleyemezdi!
Truman Show setine dönen bir ülkede tek gerçeğin “medya”ya ihale edilen “kurgu” olduğu daha nasıl anlatılabilirdi ki!

+++

Dizine dayadığı fotoğraf makinesi ve masanın üzerindeki ipad’le Enis Bey, bir gazeteciden çok her gördüğü “manzara” da durup facebook fotoğrafı çektiren gençleri (veya Abdullah Gül’ü) andırıyor...
Mehveş Evin / Milliyet

+++

Hoşgeldin Petraeus
CNN Türk’te Özge Uzun’la gündemi değerlendiren Radikal yazarı Murat Yetkin, CIA Başkanı’nın Türkiye ziyareti sonrası yaşanabilecekleri tek cümle ile özetledi:
“Son gelişinden sonra neler yaşandıysa onlar...”
İşgal coğrafyaları Irak ve Afganistan’daki misyonunu tamamladıktan sonra Amerikan devletinin (Obama’nın dahi müdahalede bulunamayacağı bir pozisyon olduğu düşünülürse) zirve görevine yani CIA Başkanlığına getirilen Orgeneral David Petraeus’un 6 ay önceki Türkiye ziyaretinin ardından yaşananları dün Ruhat Mengi bakın nasıl özetledi:
“Terör bugüne kadar olmadığı kadar azdı, gencecik askerimizi, sivilleri, çocuk ve bebekleri kaybettik. Suriye deseniz o günden bu yana tam bir iç savaşa sürüklendi, hayatını kaybeden halk kitlelerini saymak mümkün değil. İyi de gelmesi, gitmesi felaket getiren bu “samimiyetsiz ülkenin samimiyetsiz ajanı” neden bu kadar itibar görüyor, nasıl açıklayacağız?”
Ve dün, 10 şehit!
Hoşgeldin Petraus!
Bilmem bu açıklama yeter mi!

+++

Cami avlusundaki yetim gibi
Deyimin aslı; “cami avlusuna terk etmek” diye yazılıp söylenir. Yalnız, kimsesiz, bakanı olmayan çocuklar kundak halinde cami avlusuna sabah ezanından önce bırakılır.
Polis bulur.
Adını “Yetim” koyarlar.
Türkiye “Kilise avlusuna terk edilmiş” sahipsiz, tek başına bırakıldı. Başbakan Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun eline “güneşli havada şemsiye verdiler, yağmur başlayınca şemsiyeyi” aldılar.
Bir yıl öncesine kadar; itibar bin beş yüz görünüyordu.
Türkiye yıldız ülke olmuştu.
Ortadoğu’yu o sallayacaktı.
(...)
Bir yıl nasıl geçti, gördük.
ABD’nin her dediğini yaptı.
NATO’nun her kuralına uydu.
Yine de yaranamadı.
Necati Doğru / Sözcü

+++

Tanıdığımız Erdoğan Davutoğlu’nu harcamaz çünkü bu eylemin kendisini inkar ve temel politikalarının iflasını ikrardan başka bir mana taşımayacağını bilir. Davutoğlu’nun tasfiyesi, AKP’nin manevi çöküşü demektir.
Tek başına Davutoğlu için “yolun sonu” yok. Mamafih dış politikadaki derin stratejik iflasın zararından geriye dönüşün de imkanı yok.
“Son” artık neresiyse, oraya Davutoğlu’yla birlikte gidiliyor. Hep birlikte gidiyoruz. Maalesef.
Kadri Gürsel / Milliyet

+++

Bu işte bir tuhaflık yok mu
Murat Karayılan’la görüşmeyen gazeteci kalmadı ama hâlâ gözden “ırak”...

... Medyada yer alan bilgilere göre eylemlerin neredeyse tamamında emri “PKK Merkez Komitesi” veriyor. Onlarca olayda, binlerce cinayete karar verenler de bunlar. Peki kim bu adamlar? Hayaletlerden bahsetmiyoruz. Adları sanları belli bu kişilerin: Murat Karayılan, Cemil Bayık, Sabri Ok, Sofi Nurettin, Fehman Hüseyin, Duran Kalkan, Mustafa Karasu... 30 senedir örgütün başında bu adamlar var. İsimleri, kod isimleri, fotoğrafları, arkadaşları vs. biliniyor. İnternete girseniz bu adamları tek tek görürsünüz. En kritik soru şu: Bunca cinayetin, bombalamanın, adam kaçırmanın vs. emrini veren bu kişiler için 30 yıldır herhangi bir şey yapılamadı mı?
KCK operasyonlarında yakayı ele veren ve MİT mensubu olduğu anlaşılan “foto muhabiri” Mustafa Özer’in hafta içinde İstanbul’da davası vardı. 17. Ağır Ceza’da başlayan davadan öğreniyoruz ki Fransız Haber Ajansı (AFP) kimliğiyle görev yapan “gazeteci ajan” Murat Karayılan’la defalarca görüşmüş, PKK’nın Avrupa Merkezi’ne sızmış, örgütün Avrupa beynine girmiş ve bin 500 kişinin ismini MİT’e bildirmiş. Peki sonra? Sonrası meçhul. Sadece MİT görevlileri değil ki! Murat Karayılan ile görüşmeyen gazeteci yok neredeyse. Bu kadar sık görüşülen bir insanın bu kadar gözden ırak tutulması tuhaf gelmiyor mu size de? Bir de şöyle düşünün: Amerika ya da Avrupa ülkelerinden biri, 30 senedir bir örgütle silahlı mücadele veriyor ve o örgütün beyin kadrosu biliniyor olsun; lider kadro bu kadar rahat olabilir miydi? (...) Daha da kritik bir soru var: Örgüt lideri teslim edilmesine rağmen bu fırsatı iyi kullanamayan Türkiye, nerede hata yapıyor? Kendi planı olmayan başka planlara mı tabi oluyor?
Terör aslında global bir sorun; o yüzden uluslararası işbirliği yapılıyor. Pek çok terör örgütü için gerçekleştirilen uluslararası işbirliği, neden söz konusu PKK olunca bir anda etkisiz hale geliyor?
Ekrem Dumanlı / Zaman

+++

Bahçeli’ye Çin işkencesi
Uzun süredir içten içe kaynayan MHP’deki rahatsızlıklar dışa vurdu. 4 Kasım’daki büyük kongre öncesi, Devlet Bahçeli’nin karşısına “Olmaz, böyle gitmez” diyen 5 Genel Başkan adayı çıktı. Koray Aydın, Mesut Türker, İsmail Hakkı Küpçü, Ahmet Çakar ve Yusuf Ziya İlbeç.
Koray Aydın geçtiğimiz Cumartesi, Mesut Türker de Pazar günü aynı salonda peş peşe adaylıklarını açıkladı. MHP’de değişim isteyen binlerce insan da onları destekledi. Koray Aydın’ınki büyük bir gövde gösterisiydi. Mesut Türker’in yaptığı toplantıda ise kadın ağırlığı göze çarpıyordu.
Özellikle Koray Aydın’ın yaptığı gövde gösterisindeki görüntüler ilginçti...
Muğla İl Başkanı Osman Güven, Edirne İl Başkanı Mehmet Tolga Akalın, Çankırı İl Başkanı Arif Soysal, Rize İl Başkanı Zeki Salih Mayi, Manisa İl Başkanı Taner Akkal, Kütahya İl Başkanı Salim Ay, Konya İl Başkanı Hasan Kaya, Bartın İl Başkanı Sezai Bilgin ile Düzce İl Başkanı Abdullah Danışmaz, Aydın’a açıktan destek verdiler.
Konya İl Başkanı Hasan Kaya, hayli iddialı konuştu: Bizim 30 delegemiz var. 30’u da Koray Aydın’ın yanında.
Salonda, 20’nin üzerinde belediye başkanı vardı. MHP MYK üyelerinden Safter Kaya ve Yavuz Temizel de oradaydı. Geçmişte, MHP’nin pek çok “yan kuruluşu” bulunuyordu. Zamanla çoğu kapatıldı; geriye sadece Ülkü Ocakları, Ülkücü İşçiler Derneği ve Ülkü Tek olmak üzere 3 yan kuruluş
kaldı.
Şimdi, bunlardan ikisi Koray Aydın’ın yanında. Ülkücü İşçiler Derneği Genel Başkanı Refik Üstün ve Ülkücü Teknik Elemanlar Derneği Genel Başkanı Ekrem Aksay, yönetim kurulu ile birlikte Bahçeli’nin karşısında. Ülkü Ocakları’nın ise Genel Başkanlık koltuğu boş. Ancak, eski genel başkanlardan Alişan Satılmış ile Hakan Ünser, Koray Aydın’la birlikte hareket ediyor.
Bu fotoğraf da gösteriyor ki, büyük kongre öncesi Devlet Bahçeli’nin önüne çıkan muhalefet dalgası oldukça büyük. Adaylık açıklamasının ardından Koray Aydın’la görüştüm...
Şimdilik kamuoyuna fotoğrafın çok küçük bir kısmını gösterdiklerini belirtti. Kongre yaklaştıkça fotoğrafın netleşeceğini söyledi.
İddialı konuştu, ilginç rakamlar verdi: MHP Meclis Grubu’nda, dengeler 35’e 15 Devlet Bahçeli’nin lehine. MYK’da, 40 kişi benim yanımda. Sadece 18 kişi Devlet Bahçeli’yi destekliyor. Kurucular Kurulu’nun içinde ise Devlet Bahçeli ile birlikte hareket eden yok. 23 kişi de benim yanımda. MHP’de adaylar ortaya çıktı. Gereken mesajlar verildi. Kongre öncesi gövde gösterileri yapıldı. Böylece ilk perde kapandı.
Şimdi, sırada 2, 3, 4 ve 5. perdeler var.
Ramazanda Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki iftar yemeklerine katılan Koray Aydın, yeniden tura çıkıyor...
İlk gösteri Sakarya’da. Aydın’ı destekleyen, ancak adaylık açıklaması sırasında Ankara’ya gelmeyen MHP Sakarya İl Başkanı Mehmet Erdoğan, orada fotoğrafa girecek.
Üst kurul delegelerini bir araya toplayıp, Koray Aydın’ı desteklediklerini açıklayacak.
İkinci durak Konya. Orada da bir gövde gösterisi yapılacak. Bu defa MHP Konya İl Başkanı Hasan Kaya ve delegelerle birlikte, başka önemli isimler de fotoğrafa dahil olacak.
Koray Aydın, her gittiği ilde yeni isimler açıklayacak...
MHP’de muhalefetle birlikte hareket edecek isimler, birer birer şekillenecek. Her durakta Genel Merkez’le yollarını ayıran, yeni MYK üyeleri ve milletvekillerinin isimleri ortaya çıkacak.
Tıpkı Çin İşkencesi gibi!
Çünkü, bu açıklanacak kişiler arasında MHP Genel Merkezi ve Devlet Bahçeli’nin şu an için “olamaz” diye düşündüğü ve çok güvendiği isimler de var! Kamuoyu fazlaca farkında değil, ama...
MHP’de ciddi bir Genel Başkanlık çekişmesi yaşanıyor. 4 Kasım günü yapılacak Büyük Kongrede, Devlet Bahçeli tahmin ettiğinden çok daha büyük bir muhalefet dalgası ile karşılaşacak.
Benden söylemesi.
Emin Pazarcı / Takvim

Yazarın Diğer Yazıları