Kılıçdaroğlu, tuzak, boykot!..
Türkiye'de yandaşlaşma çarkı içerisinde muhalefeti ezmek, hedef göstermek, yıpratmak, erozyona uğratmak için kirli bir yayıncılık anlayışı dayatıldı ki, basın özgürlüğünün de artık adından söz edilemiyor...
Ancak pervasızca yandaşlaşmak yetmedi Türk medyasına...
Medyadaki "yandaşlaşmak" sözcüğü bile kendine ihanet ediyor artık...
Çünkü yalnızca iktidar için tetikçilik yapmak, AKP'nin yanlışlarını örtbas etmek, halktan gerçekleri gizlemek ve artık her açıdan cehenneme dönmüş bir ortamda, her şeyi güllük gülistanlık göstermek çabasının tek adı var; Uşaklaşmak...
Sansüre, kirli yayıncılık anlayışına karşı duran ve bu sırada iktidarın yanlışlarını cesurca ve korkusuzca yansıtmaya çalışan gazeteci ve yazarların susturulması için de çaba harcıyor uşaklaşmış medya...
İktidardan tv stüdyolarına uzanan sansür koridorlarında; televizyona çıkartılmayacak, konuşturulmayacak, ambargo uygulanacak gazeteci-yazarlar ve siyasetçilerin listesi de var yıllardır...
İşte bu listenin varlığı ambargo uygulanan Atatürkçü-cumhuriyetçi-ulusalcı-solcu figürlerin yıllardır ekranda görünmemesinden de anlaşılıyor zaten...
Peki; onlarca kanalda, 365 gün- her gece zırvalarıyla-yılışıklıklarıyla dolaşanlar kimler?..
Diplomaları kuşkulu, akademik duruşları tartışmalı, adı sanı belirsiz sözde akademisyenler...
Yalılarda- köşklerde oturan, siyasetçilerin uçağında caka satma uğruna kiralanmış gazeteci-yazar kılıklılar...
Ve koltuklarını korumak için saniyede on takla atan siyasetçi havasındaki zavallılar...
Bir de bizden görünüp vitrin malzemesi olmaktan kaçınmayan birkaç gafil!!!
Çanak soru ve ihanet!..
Türkiye'de adı büyük, reytingi düşük CNN ve benzerlerinin son yıllarda gelenek haline getirdiği yayıncılık anlayışı, sadece iktidarın yanlışlarını, muhalefetin gerçeklerini gizlemek, halkı uyutmak değil...
İşte yandaş kanalların bir görevi de her gece televizyona çıkardıkları işbirlikçi-ikinci cumhuriyetçi bir sürü haine, cumhuriyete ve laikliğe küfür ettirmek...
Atatürk'e bile her türlü iftirayı atmaktan çekinmeyen bir güruh ne yazık ki yandaş televizyon kanallarında saatlerce konuşturuluyor ve toplumu infiale sürüklemek için her türlü çaba harcanıyor...
Yandaş televizyonlarda sunucu-moderatör-spiker kılığında oturanlar da; aldıkları talimat gereği bir yandan muhalefet partilerini hedef alırken, diğer taraftan da toplumun Atatürk-Cumhuriyet gibi hassasiyetlerini hançerleyenlerle, çanak sorularla işbirlikçilik yapmaktan kaçınmıyorlar...
Televizyonda birkaç dakika görünmek için, üç beş tane ikinci cumhuriyetçinin ortasında vitrin mankeni olarak kullanılmaktan çekinmeyen sözde muhalif kılıklı zavallılar ise düşürüldükleri tuzağın farkında bile değiller...
Bu tuzağa basın özgürlüğü uğruna uzun süre sessiz kalan CHP, nihayet yandaş yayıncılık ihanetine isyan etti ve CNN Türk'ü boykot kararı aldı...
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu haklı boykotla ilgili açıklaması da tam yerindedir;
"Bu bizimle ilgili eleştirel haber yapılmasına tahammülsüzlük değil ama CNN Türk'ün tarafsız yayın yapıyormuş gibi yaparak A-Haber tarzı yayın yapmasını kabul etmiyoruz. Tartışma programlarında CHP'lilere nasıl 'tuzak' kurabiliriz diye özel bir yayın politikası izlendiğine tanık olduk."
Yandaş televizyonları, haber ve tartışma programlarını 8 yıldır izlemediğini daha önce de açıklamış biri olarak, CHP'nin CNN Türk gibi yayıncılık anlayışına karşı başlattığı boykot kararını benzer kanallara karşı da hiç çekinmeden genişletmesi ve uşaklaşmış medyayı kendine getirmesi kaçınılmaz...
CNN'de bir tezgah anısı...
Mehmet Ali Birand'ın yayın yönetmeni olduğu dönemde, CNN Türk'te en çok görünen gazetecilerden biriydim...
Kanala danışman yapmak için çaba gösteren sevgili Rıdvan Akar da buna tanıktır...
Birand'ın vefatının ardından CNN Türk çok değişti, muhalif kesimlere ekranları kapattı...
İktidar mensupları ve onların borazanı olmaktan çekinmeyen zavallılar o kanalda sadece hükümet propagandası yapmadı, bu propagandaya karşı duran aydınlara saldırmaktan da kaçınmadı...
Kılıçdaroğlu'nun "tuzak" diye tanımladığı yayıncılık anlayışına ne yazık ki ben de hedef yapılmak istendim...
O dönemde Birand'tan boşalan CNN Türk'ün Yayın Yönetmeni koltuğuna
Barış Tünay oturtulmuştu!..
2014 yılının Ağustos ayı ortalarıydı;
Ne yazık ki CHP'de milletvekili yapılan Faik Tunay adlı şahıs, yurtdışındaki tarikat okullarını dolaştığı ve adının cemaatle anıldığı bir dönemde iyice yıpranmış olmalıydı ki, CNN'deki ahbaplarıyla göstermelik bir yayın "tezgah"lamış ve beni de davet etmişlerdi...
O günkü yayının amacı şuydu; Fethullah Gülen'i dört kez ziyaret ettiğini itiraf eden ve "Said Nursi'yi rahmetle anıyorum" diyerek parti tabanında infial yaratan Tunay'ı yakın zamanda yapılacak genel seçim öncesi parlatmak ve yeniden CHP listelerine sokmak...
Tuzağı fark etmeme rağmen, kaçtı demesin diye Tunay'ın karşısına çıktım ve hem Akif Beki'nin taraflı yönettiği yayındaki tuzağı tersine çevirdim hem de Tunay ile onun arkasındakilere haddini bildirmekten çekinmedim...
Oldukça sert atmosferde, tartışmalı geçen programın sonunda Tunay'ın gerçek yüzü iyice deşifre oldu ve Kılıçdaroğlu da üzerini çizerek, bir daha onu milletvekili yapmadı...
Bu şahsın bana açtığı davaları da mahkeme reddetti...
Evet; o gün bugün CNN ekranları birçok gazeteci ve yazara olduğu gibi, bana da kapandı... Peki kim kaybetti?..
17 Ocak 2000'deki Hizbullah operasyonundan itibaren, Ferhat Boratav'ın dikkatini çekmesiyle birlikte yüzlerce kez beni yayına alan CNN mi, yoksa doğruları korkusuzca yansıtan ve izleyici arasında da büyük ilgi gören ben mi?..
Kaderin cilvesi midir bu acaba; muhaliflere ambargo uygulayan CNN Türk'ün ta kendisi de ambargoya uğradı... Boşuna, "alma mazlumun ahını" dememişler...