Kılıçdaroğlu kafa buluyor!
Uludere’de sigara kaçakçısı 34 köylünün terörist zannedilerek vurulmasını Twitter hesabında gündeme getiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “İsrail Büyükelçisine sorun, belki cevap alırsınız” dedi ya, bütün televizyon ve internet sitelerinde, “Kılıçdaroğlu’ndan Uludere’de İsrail iması” başlığı ile özetleyebileceğimiz haber ve yorumlar çıkmaya başladı.
Evet, her kirli işin arkasında İsrail olabilir. Uludere hadisesinde de İsrail’in olma ihtimali hiç de az değildir. Mavi Marmara’da dokuz Türk’ü katlettikten sonra savaş uçakları ile sınır ihlalinde bulunabilen bir İsrail’den her şey beklenir. Hele o İsrail, koynuna kadın ajan soktuğu PKK’lıları Türkiye’ye gönderip askeri üs bastırarak altı Mehmetçiği şehit etme cüreti göstermiş bir İsrail ise..
Lâkin Kılıçdaroğlu’nun Twitter’de söylediği bir hakikati yansıtmayı amaçlamaktan ziyade AKP iktidarının Uludere’deki hadise karşısında düştüğü pozisyona ironi yapmaktan başka bir şey değil. Çünkü Kılıçdaroğlu, “İsrail Büyükelçisine sorun” demeden önce, “Amerikan Büyükelçisine Uludere’yi sormuşlar. Cevabını üstü kapalı vermiş” diyor ve ekliyor: “Basın mensuplarına bir önerim var; bir de gidin İsrail Büyükelçisi’ne sorun, belki açık bir cevap alırsınız!”
Bu tam bir “kafa bulma” metodu gibi geldi bana... Öyle ya, bir devlet, bir şahıs kabahat işlerse ve siz de gidip ona, “Siz bu haltı yediniz mi?” diye sorarsanız, herhalde, “Eee, acıkmıştım, yedim!” demez Zaten ciddi ve istihbaratı güçlü devletler de gidip, alacağı cevabın olumsuz olacağını bile bile, bunu yoksa siz mi yaptınız falan diye sormaz. Kılıçdaroğlu’nun da kastettiği işte budur. Yok, gerçekten bu işin içinde İsrail’in olduğuna dair bir kanaat ve bilgisi varsa bunu kendine saklamamalı, saklayamaz. Saklarsa, İsrail’e yardım etmiş, kendi vatandaşlarının katillerine kol kanat germiş olur. Erdoğan, sözü döndürüp dolaştırıp partisi ve şahsı lehine çevirmekte ustadır. İlk grup toplantısında Kılıçdaroğlu’na, “Ne biliyorsan bana söyle. Bana söylemiyorsan, savcılarla, güvenlik güçleri ile paylaş. Biliyor da söylemiyorsan İsrail’in adamısın demektir. Bilmeden konuştu isen, bu senin her zaman yaptığın şeydir” mealinde verip veriştirme ihtimali hiç de az değildir.
Çok merak ediyorum, Twitter’da başlayan bu polemik bakalım nasıl sonuçlanacak...
“Kemik mi fışkırıyor, yoksa tıynetiniz mi?”
Son günlerde canımı sıkan ve her vicdan sahibi insanı utandırması gereken bir hadise de, hemen bütün gazetelerde, “Kazdıkça kemik fışkırıyor” başlıklı haber ve köşe yazılarının bol miktarda arzı endam ediyor olması... Diyarbakır’da Jitem karargâhı olarak kullanıldığı söylenen bir mekânda 23 kişiye ait kemikler bulunmuş, bu köşe yazıları ve haberler işte bu yüzden çıkıyor, biliyorsunuz. Bütün kalbim ve vicdanımla söylüyorum ki, bir kişinin bile iddia edilen şekilde öldürülüp gömülmesi insanlık için “yüksek” bir sayıdır. Bir insan, “Kendisine yapılmasını istemediği bir şeyin başkasına yapılmasına razı oluyorsa” benim o insanla işim olamaz.
Fakat kardeşim...
Sen “bir dönemi” ve “birkaç kişiyi” suçlamak için milletin tamamını “ceset fışkırtıcısı”, vatanın her karışını “kemik fışkıran topraklar” olarak tükürüğe boğarsan, evet sen, “Kendine yapılmasını istemediğini” milletin tamamına ve vatanın her karışına yapıyorsun da farkında değilsin.
Yahut bilerek yapıyorsun, öyleyse sen kimsin, niyetin ne, Allah’tan korkmuyor, kuldan utanmıyor musun?
Daha ne diyeyim bilmem ki!
BİR KİTAP
Necdet Pekmezci’nin
“Derin Devletin Üvey Evladı: YEŞİL”in
genişletilmiş yeni baskıs Kripto yayınları
arasında çıkmış; haberiniz olsun.