"Kılıçdaroğlu istifa edecek!"

Vatandaş, “Şu yaşa geldim, böyle seçim görmedim!” diyor, sözlerini şöyle sürdürüyordu:
“- Başbakanından bakanlarına kadar, gözümüzün içine baka baka, Tunceli’de, evine su bağlanmamış insanlara bulaşık ve çamaşır makinesi dağıtılmasını, ’Bu bir seçim yatırımı değil, sosyal devlet uygulamasıdır’diyor; lütfen bakar mısınız, bizim anlımızda, o kötü kelime mi yazıyor!”
Kastettiği kelime, “enayi” olsa gerekti..
Bu ses, müşteri beklemesi sinek avlamasına dönüşmüş bir esnafın başına toplanmış küçük bir grup arasından yükseliyordu.
Vatandaş devam ediyordu:
“- Doğru söylemiyorlar, bunu herkes görüyor, herkes biliyor. Eğer bir ülkede, seçimi doğru söylemeyenler, bir ülkede bir seçimi, devlet imkânlarını parti çıkarları için kullananlar, hem de bütün bunlar halk tarafından görülüyor, biliniyor almasına rağmen kazanırsa, o ülkenin başına gelmedik şey kalmaz! Yalanda ittifakın meyvesi nifak, nifakın gıdası da, zehirlenmektir..”
Sözlerin sahibi, belli ki, mürekkep yalamış biriydi..
Seçtiği kelimeler ve kurduğu cümlelere bakılırsa, İslâmî bir derinliği, hatta yüksek bir ihtimalle de, tasavvufa yönelmişliği söz konusuydu..
Söze dahil olan kasadaki şahıs, biraz da gülerek...
“- Kılıçdaroğlu istifa edecek!” deyiverdi.
Kısa bir sessizlik oldu..
Herkes, gözlerini, “Sen ne diyorsun, yahut, şaka mı yapıyor, yoksa bildiğin bir şey mi var” anlamında, iddia sahibini yüzüne dikmişti.
Biz de bu arada tezgâhtar vasıtasıyla alışverişimizi sürdürüyor, bir yandan da konuşulanlara kulak kabartıyorduk.
Kısa bir sessizlikten sonra, kasada oturan adam, gülümseyerek:
“- Veli Bey haklı, dedi, öyle görünüyor ki, Ankara’da Gökçek’in durumu sallantıda. İstanbul’da da, CHP adayı Kılıçdaroğlu kazanacak gibi..”
“- Hani, istifa edecek diyordun!”
“- Kazanacak, kazanınca da milletvekilliğinden istifa edecek. Espri olsun istedim. Adam daha şimdiden icraata başladı baksanıza, katakulliye getirilen trilyonluk arsayı devlete bağışlattı. Kardeşim, hısım akraba bir araya gelmiş, belediyenin arsasını satın almışsınız, siz bu arsada onca imar değişikliğini Futbol Federasyonu’na bağışlamak için mi yaptınız ve onca paraları bu bağışı yapmak için mi, belediyeye ödediniz; hikâye..”
Biraz daha bekledik ve aldığımızın bedelini ödeyerek, ortamı terk ettik..
29 Mart’ta sandıktan ne çıkar, bilemiyoruz.
Amma, konuşulanlar haklıydı.
Tunceli’deki, apaçık bir seçim yatırımıydı. Bu satırların yazarı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının nasıl çalıştığını çok iyi bilir, çünkü, bir Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nda yıllarca müdürlük yapmıştır.
Bu kadar katakullinin, bu kadar haksızlığın, bu kadar devlet imkânlarını parti çıkarı için kullanmanın neticesi “demokrasi” olamaz; olsa olsa, “gasp” olur..
Bu arada sol kökenli ve farklı bir partinin yönetiminde olan bir büyüğüm aradı.
“Oyum Ankara’da Karayalçın’a da, MHP’ye de değil, Mansur Beye” dedi..
Görünen o ki, 29 Mart akşamı, bozulmuş ezberlerin sabahı, olacak gibi...

Yazarın Diğer Yazıları