Kılıçdaroğlu İngiltere'ye gidiyor...
Türkiye'nin giderek içine kapandığı bir dönemde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dış politika çerçevesinde daha atak bir tutum sergilemeye başladı. AKP iktidarı, AB'den tarih için tarih aldığı günlerde gündüz saatlerinde sokaklarda yaptığı havai fişekli kutlamalar gibi Avrupa Konseyi'ne büyük donör olma kararını da benzer bir hava içinde kamuoyuna sunmuştu. Ancak, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland'a bir mektup göndererek Türkiye'nin bundan böyle teşkilat bütçesine en fazla katkı yapan devlet statüsünden vazgeçmek ve bu amaçla gerekli işlemlerin başlatılmasını istediğini kararını Kılıçdaroğlu'nun Strazburg'da gerçekleştirdiği temaslar sayesinde öğrendik. Biz de burada şok olduk!.. İlk akla gelen soru; "acaba iktidar bunu Türkiye'den neden saklama ihtiyacı duydu?"
Daha da vahimi, Türkiye'nin ana muhalefet partisi lideri bile bu kararı yurtdışında yabancı birinden öğreniyordu. Böyle bir durum, kabile devletlerinde bile söz konusu olabilir mi?.. Kılıçdaroğlu ile birlikte Strazburg'a giden CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz'a iktidarın bu kararının Avrupa Konseyi çevrelerinde nasıl yankılandığını sordum. Yılmaz, "olumsuz" dedi ve ekledi;
"Hükümet sadece olumlu görüşleri kabul ediyor. Eleştiriye kapalı. Türkiye'deki gelişmeler ise olumlu bir cümle söylenmesini zorlaştırıyor. Böyle bir gerçeklik var. Biz burada gerçekçi olmak zorundayız. Türkiye'deki yaşanan gelişmelere hiçbir uluslararası örgütün, kuruluşun, kişinin, şahsın olumlu bir cümle kurduğuna şahit olmuyoruz. Hükümet de aslında buradaki durumun farkında. OHAL var bir sürü uygulamalar var. Ve demokrasinin kurumsal yapısı ile ilgili ciddi bir erozyon söz konusu. Böyle bir durumda, neden bizi eleştiriyorsunuz hep bize destek olun, vermezseniz cezalandırırız şeklinde bir yaklaşım sergilemeyi doğru bulmuyorum. Türkiye'nin, eleştiriyi yapan çevrelerin eleştirilerini buradaki eleştiriye konu unsurları çözüp kapatmak yerine, eleştiriyi yapanları susturmaya dönük veya onları cezalandırmaya dönük hiçbir şeyi burada yapmadan bunları siz susun demesi şahsen bir karşılığı olmayan yaklaşım ve doğru da değil. Şu an itibariyle Türkiye dışarıdan, daha otokratik, daha içine dönük ve daha çevreyle sorunlar yaşayan bir ülke imajı veriyor. Ve Türkiye olumsuz tartışılıyor. Yani eskiden de tartışılırdı ama hiçbir dönemde Türkiye'nin algısı bu kadar eleştiriye konu olmadı. Eskiden Rum lobisi vardı, Ermeni lobisi vardı, PKK lobisi vardı ama şimdi bakıyoruz buna ilaveten Türkiye kendisi malzeme üretmeye başladı. Bu defa sistem ile ilgili eleştiriler yapılıyor. Demokrasi ile Avrupa'nın en hassas noktaları bu defa Türkiye'ye karşı harekete geçiriliyor. Demokrasi bitti, gazeteciler hapiste, şu var, bu var. Bu da marjinal çevreleri ciddi manada Türkiye'ye karşı ellerini güçlendirecek bir noktaya getirdi."
***
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu 5 Aralık'da da İngiltere'ye gidiyor. Kılıçdaroğlu, ana muhalefet İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn ve iktidar partisi temsilcileri ile de görüşecek. CHP lideri, başta Chatham House olmak üzere bazı düşünce kuruluşlarında konuşmalar yapacak, iş adamları ve yatırımcılarla bir araya gelecek. Öztürk Yılmaz'a Kılıçdaroğlu'nun dış temaslarını sıklaştırmasının sebebini sordum. "Önceden görmek ve daha kapsamlı görüş alışverişi ve o çerçevede Hükümete uyarılarda bulunmak" diye özetledi. Öztürk Yılmaz, planlanan İngiltere temaslarının amaçlarını ise şöyle anlattı;
"Ana teması şu; orada Türkiye ile İngiltere arasında ikili ilişkilerle ilgili bir genel değerlendirme yapmak. İkincisi de İngiltere ile birlikte yine bölgedeki konular ile ilgili görüş alışverişinde bulunmak. Üçüncüsü de elbette hiç şüphesiz hem oradaki durumu anlamak hem de Türkiye'deki iç gelişmeler ile ilgili bilgi alışverişinde bulunmak. Burada biz karar alıcı noktasında olmadığımız için bir partinin pozisyonunun ve genel gidişat ile ilgili değerlendirmelerde bulunmak. İki, orası ile ilgili bazı şeyleri daha yakın alabilmek. İngiliz İşçi Partisi de bugün bazı sorunlar yaşıyor. Siyaset çok belirsiz bir ortama giriyor. İspanya gibi orada da bazı olumsuzluklar yaşanıyor. Belki İngiltere tekrar referanduma gidecek . Hatta Kuzey İrlanda ile ilgili de belki yeni bir süreç başlayacak bu yeni durum Brexit sonrası. Dünyada hiçbir şey diğerinden bağımsız gelişmiyor. Katalonya'daki referandum ile Kuzey Irak'taki referandum sadece iki ayrı yerde gelişti ama bakın sonuçları açısından üniter yapıları güçlendirecek yönde bir gelişme oldu. Farklı alanlarda oldu ama orada Katalonya'nın özerkliği kaldırıldı ilga edildi, diğer taraftan Bölgesel Kürt yönetimi Irak anayasasındaki sınırlarına çekilmek zorunda bırakıldı. Domino etkisi gibi. Bunu unutmayalım. Bir de Avrupa ile her ne kadar şu an sorunlar da yaşıyor olsak bir kere dünya ile entegreyiz. Herkes entegre her şekilde etkileniyoruz. Ticaret, yatırım başka konular açısından. Bir de İngiltere ile de ilişkilerimiz var. Genel bir değerlendirme yapacağız orada."