Kılavuzu Mustafa Armağan olanın…
Bir Ramazan ayını daha, dini ve dine dair ne varsa; camiden ezana, namazdan oruca, ahlaktan imana her şeyi yalnızca kendileri hak, dahası "ait" zanneden, buyurgan bir üslupla topluma kendi inanma "biçimlerini" dayatan, ve tabii bir de seviyeyi bir türlü belden yukarıya çıkaramayan zevatın karanlık gölgesi altında sonlandırıyoruz; bundan ala zulüm mü olur "Müslüman" olana!
***
"Cumhuriyet'in, Türk Milleti'ne, Fransız işgalcilerin yapmadığı zulmü yaptığı"nı savunan seri yazılarında insanların "şapka diye bir gavur adeti yüzünden asıldığını" iddia eden, Şemsettin Günaltay'ı "din düşmanlığı"yla yaftalayan hatta 27 Mayıs'ın ve Menderes'in idamının "Ezanı değiştirmenin" faturası olduğunu ileri süren, her satırı çarpıtma ve yönlendirme dolu yazısını "Allah'ım bu nasıl bir zulümdür, Müslüman kalpler buna nasıl dayanır…" gibi "ajitasyon" yüklü, ağdalı cümlelerle süsleyen Nuh Albayrak'a tek söyleyeceğim, "Bana referansını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" olacaktı. Zira, koca yazısının yegane dipnotu Mustafa Armağan'ın, 2010'da Timaş Yayınları'ndan çıkan Türkçe Ezan ve Menderes kitabıydı!
Klavuzu;
Öyle yanlışlıkla üç yıl-beş yıl değil tam 21 yıl boyunca "FETÖ'yle iltisakından dolayı kapatılan" Zaman'da yazmış…
"FETÖ'yle iltisakından dolayı kapatılan" Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı yöneticiliği yapmış…
Silahlı Terör Örgütü Kurmak ve Yönetmek suçundan 19 yıl 6 ay hapse çarptırılan Ali Ünal ile birlikte Medya Aynasında Fethullah Gülen (Kozadan Kelebeğe) kitabını hazırlamış…
Gülen için Diyaloğa Adanmış Hayat kitabını hazırlamış…
DA (Diyalog Avrasya) dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapmış…
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Gülen Cemaatinin arasının bozulmaya başladığı dönemde açıkça cemaatten yana tavır alarak, "Haşhaşilerin yaptıklarını Hizmet Hareketi mensuplarına yakıştırmak anakronizme düşmek bir yana, hakkaniyetle bağdaşmamaktadır" yazmış…
"Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret"ten hükümlü Mustafa Armağan olan biri, ya ne yazacaktı ki!
***
Bunlar netameli konular; "bir bilen"e danışmakta her zaman fayda var. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Raportörlüğü, Mushafları İnceleme Kurulu Başkanlığı ve Başkanlık Vaizliği de yapan ilahiyatçı Ahmet Okutan'ın bilgisine başvurdum.
Bu "kafa"nın, mevzu bahis "Atatürk" olunca "kendi mahallesinde" bile ne kadar insafsız olabildiğine örnek bir olayı aktardı.
İlahiyatçı Mustafa İslamoğlu, sosyal medyadan Kadir Gecesi mesajı paylaşmış. Takipçilerinden biri "O günün, Kurtuluş Savaşı'nın ilk adımı olan 19 Mayıs" olduğunu hatırlatınca, İslamoğlu, Kurtuluş Savaşı'na emeği geçenleri de anmış ve rahmet dilemiş.
İşitmediği küfür, hakaret kalmamış.
"Keşke Yunan işgal etseydi' desem, Amerika'ya methiye döşenen makale kaleme alsam, ihale anlaşmazlığı halinde İngiliz mahkemelerini yetkili kılsam böyle saldırmazlardı" dediği uzun bir mektubu var; "anlayana davul zurna" deyip birkaç satırını paylaşayım:
"Geçmişte, idrakime geçirilmiş 'ideolojik deli gömleği' ile yaşadığım yıllarım oldu…"
"O yıllarda inandırılmıştım ki:
Allah "bizim Allah" idi.
O "bizden" idi yani; bizim ideolojiden, bizim inançtan, bizim partiden, bizim mezhepten, bizim takımdandı…"
"Şöyle inanırdık:
Biz kimi seviyorsak Allah da onu severdi, biz kimden nefret ediyorsak O da onlardan nefret ederdi…"
"Sevip kul olduğumuza "evliya/Allah dostu" adını koyar, O'nun yerine geçip rütbe dağıtırdık. Sanki biz O'nun kulu değildik de, -haşa- O bizim kulumuzdu, emirler yağdırırdık: sevileceek, sev! Dövüleceek, döv! Öldürüleceek, öldür!.."
"Meğer O'nun alemlerinin içine sadece bizim ulus, ırk, kabile, mahalle, taraftar, parti, takım değil ötekiler de girermiş.
Kinini din edinenlerin sevdikleri değil, sevmedikleri de girermiş.
Sadece Necip Fazıl değil Nazım Hikmet de; sadece Abdülhamit değil Mustafa Kemal de girermiş.
"Atatürk'ü put edinenler var, bundan böyle de olacak.
Atatürk'ü şeytanlaştıranlar ve Deccal ilan edenler de var ve olacaklar…"
"O da sen, ben her insan gibi bir insan. Sevabıyla-hatasıyla tarihe mal olmuş bir kişilik. Zor günlerde ölümü pahasına risk almış, çok ter dökmüş. 10 yıl savaşmaktan yorulmuş bir halkı harekete geçirmiş. Bu ülkeyi işgal eden emperyalizme karşı kelle koltukta savaşmış.
- Eleştirilemez mi?
- Elbet eleştirilir, kul kusursuz, kul işi hatasız olmaz.
- Şeytanlaştırılır, Deccallaştırılabilir mi?
- Asla! Yanlıştır, hadsizliktir, emeğe haksızlıktır. Hepsinden öte ölmüş olan bir kişinin -haşa- Allahı olmaya kalkışmaktır. Onu Allah yerine yargılamaktır."