Kil ise, Kilis'e, Kilise!

Bugün İsviçre halkı sandık başına gidecek, Wohlen’deki camiye minare yapılsın mı yapılmasın mı diye karar verecek.
Bize İsviçre’yi dünyanın en demokratik, en modern ülkesi olarak anlatır dururlar. Demek ki demokrasinin adı “Halka sormak” oluyor? Biz, “Türkiye’deki kiliselerden çanlar sökülsün mü sökülmesin mi?” diye referanduma gitsek, Avrupa gözü ile bunun adı da “demokrasi” olur mu? Böyle bir şey yapsak Türkiye’yi tükürükle boğanların başında İsviçre’yi yönetenler gelir, diğerleri de, kenara çekil biraz da biz tükürelim diye, İsviçre yöneticilerine omuz atarlar. “Ermeni soykırımı olmuş mu olmamış mı” diye İsviçre’nin göbeğine bir sandık koysak, sonuç, soluğu mahkemede almak olur, çünkü İsviçre adama, “Soykırım yok” bile dedirtmiyor.
Bir yerde kilise varsa çanı, cami varsa minaresi de olacak. Ama İsviçreli politikacılar minareyi kırmızı zemin üzerine ortasında beyaz haç olan o İsviçre bayrağına saplanmış siyah bir füze gibi algılıyor. İsviçre Halk Partisi üyesi Walter Wobmann, “Minareler kabul edilirse bunun arkasından müezzinlerin ezan okuması gelir” diyormuş, ben bu satırları okuduğumda ezanla ilgili hadisi şeriflerden birini hatırladım. Müezzin “Allâhu Ekber, Allâhu Ekber” dediğinde şeytan kaçabildiği kadar uzağa kaçar, kaçarken de af buyurun eşek gibi yellenirmiş.
İsviçrelinin ettiği şu lafa bak: “Camilere minare yapılırsa, İsviçre’ye şeriat gelir!” Allah akıl fikir versin. Bu tiplerden Türkiye’de de mebzul miktarda mevcut. İsviçre dediğin 8 milyona yakın nüfusa sahip bir ülke. Bunun yüzde 65’i Alman, yüzde 18’i Fransız, yüzde 10’u İtalyan. Müslümanların oranı ise %4 civarında. O %4’ün arasında oylama yapıp, “Şeriat istiyor musunuz?” deseniz çok yüksek bir oranda “Hayır” çıkacağından emin olabilirsiniz? İsviçre’yi yönetenlerin aklından zoru olabilir mi derseniz, mümkündür deriz. Çünkü ilim öyle söylüyor. Ahi Evran ve Amasya Üniversitelerinden akademisyenler lise öğrencileri arasında bir araştırma yapmış, bu araştırmaya göre bilgisayarlardaki savaş oyunları gençleri paranoyak yapıyormuş. Avrupa’nın işi gücü İslâm’la savaşmak, savaşın oyunu bile insanı paranoyak yapıyorsa, İslâm’la fiilen savaş halinde olan İsviçre yöneticilerinin paranoyak olmaması düşünülebilir mi?
Sanki diğerleri güvercinmiş gibi adı “şahin”e çıkmış İsviçreli siyasetçi Ulrich Schlüer, “İsviçre adım adım İslâmlaşıyor. İsviçre halkı olarak buna dur demenin zamanının geldiğini görmeliyiz. Minare dinî bir sembol değil. Şeriat kanunları ile İsviçre yasalarını aynı noktada buluşturmak için kullanılan siyasi bir simge. Ancak şeriat kanunları İsviçre hukukuna çok büyük bir tezat oluşturur. Asıl tezat bu” diyormuş. Paranoyaklıkta zirve diye dense ancak bu ruh haline denebilir. İstenen minare dikme değil de kanun yapma yetkisi sanki...
Evet, bugün İsviçre halkı sandığa gidiyor, Ülke nüfusunun yüzde 4’ünü oluşturan Müslümanlar camilerinden birine minare yapsınlar mı yapmasınlar mı diye. Sokaklar, “İslamlaşmayı durdurunuz” ve “Geleceği düşünün/Hıristiyan değerlere sahip çıkın” afişleri ile dolu.
Benzer bir şeyi Türkiye yapsa “Avrupa değerleri” ve “demokrasi” diye yer yerinden oynardı. Şimdi siz, “Yazı başlığı ile anlattığın konunun ne ilgisi var?” diyor olabilirsiniz. Peki, İsviçre’deki bu referandumun “demokrasi, din ve vicdan hürriyeti” ve “insan hakları” ile ne ilgisi var?
Her şeye rağmen hayırlı bayramlar!

Yazarın Diğer Yazıları