Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Kıbrıs’ta yeni Haçlı planı ve kuduran papaz

11 Şubat’ta KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis arasında imzalanan ‘Ortak Metin’ 1.5 yıldır ara verilen müzakere sürecini yeniden başlatmıştı. Geçtiğimiz hafta Türk müzakereci Kudret Özersay, Atina’da Yunan Dışişleri yetkilileri, Rum müzakereci Andreas Mavroyannis ise Ankara’da Türk Dışişleri yetkilileri ile görüştüler. Görüşmeler sonunda oluşan olumlu hava birçok kesimi yeniden umutlandırdı ve bu kez anlaşmanın sağlanacağı hususunda kısmen de olsa ikna etti. Bir kez daha tekrarlıyorum; müzakere sürecinden olumlu bir sonuç alınması Rum tarafının bilinen duruşu yüzünden mümkün değildir. Üstüne üstlük Rum tarafının anlaşma yapmak için fazla nedeni de yoktur. Tüm dünya, Rumların biz Kıbrıs Türklerinden gasp ettikleri “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” tek meşru temsilcisi olma statüsünü kabul etmektedir. Uluslararası camia, ada gerçeklerinin hilafına, Rumu adanın tek egemen gücü olarak görmektedir. Rum tarafı sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti” unvanıyla Avrupa Birliği’ne tam üye olmuştur. Yine bizden çaldıkları haklarla adanın etrafında münhasır ekonomik bölgeler ilan ederek petrol ve doğal gaz çıkarmak üzere İsrail ve Amerikan firmalarıyla anlaşmalar imzalamıştır. Rum tarafı iflas etmiş ekonomilerini düzeltmek için bu petrol ve doğal gazı paylaşmak istememektedir. Ülke yönetimini paylaşmak istememektedir. Durum böyle olduğuna göre sırf Amerikan Yönetimi istedi diye yeniden masaya gelen Rum’un anlaşmak için samimi olduğunu söylemek saflıktır. Rum-Yunan-İsrail-ABD-İngiltere ve hatta Rusya ile AB’nin kapalı kapılar arkasında, Kıbrıs’ın Yunan yapılması projesi çerçevesinde yeni bir plan hazırladıkları açıktır. Bu arada müzakerelerin yeniden başlamasıyla oluşan olumlu havanın ne kadar yapay olduğunu onaylayacak şekilde Rum tarafının tahrikkar tutumu da giderek artmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde gazetemiz Yeniçağ’a da yansıdığı üzere Rum tarafındaki başpapaz yine kudurmuş ve düşmanca tavırlarına devam etmiştir.
Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos; başta Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı olmak üzere Türk devlet adamlarını hedef alarak küstahça ve hiçbir din adamına yakışmayacak bir şekilde hakaretler yağdırmıştır. Başpiskopos II. Hrisostomos yaptığı aşağılık konuşmasında, “Hepimiz Türk Başbakanı’nın, Cumhurbaşkanı’nın ve Dışişleri Bakanı’nın utanmadan iki devletten söz ettiğine şahit oluyoruz. Türkler akıllarını başlarına almazlarsa müzakereler çöker” tehdidinde bulunmuştur.
Küstah II. Hrisostomos Kıbrıs konusunda misyonlarının farkında olduklarını her zaman olduğu gibi bu ülkenin iyiliği için görevlerini yaptıklarını savunarak, Kıbrıslı Türklere Rumlarla bir arada yaşayabildiklerinin görülmesi için müzakerelere daha önceden başlanması gerektiğini ifade ederek, müzakerelerin çok yakında bataklığa saplanacağını iddia etmiştir. Rum lider buna gerekçe olarak da “Türkler ve Ankara net bir federasyondan söz etmedi, etmiyor, etmeyecek” diyerek “İki devlet federasyon değildir. Akıllarını başlarına almalarını diliyorum. Akıllarını başlarına almazlarsa, çözüme gideceğimizi zannetmesinler, müzakereler çöker. Kilisenin tutumu budur” diye tehdit yağdırmıştır.
Rum tarafında kiliseye rağmen siyasi karar alabilecek bir siyasi güç,bir lider yoktur. Anastasiadis tarafından kurulmuş bulunan hükümet, koalisyon ortağı faşist DİKO’ya mensup bakanların istifası nedeniyle dağılmıştır. Güney’de iç siyasi kışkırtmalar ve buna bağlı Bizans oyunları sahnelenmektedir. Papaz II. Hrisostomos tüm siyasi partilerin ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Anlaşma olmaması için Haçlı güçler hem içte hem de dışta çalışmalarına hız vermiş durumdadır. Kıbrıs sorununun Hristiyan Rumların lehine sonlandırılması için Papa bile devrededir.
KKTC’de ise maalesef güçsüz bir hükümet yapısı, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun elini güçlü tutacak nitelikte değildir. Koalisyon ortakları ayrı tellerden çalmaktadır. Buna bir de Anavatan Türkiye’deki 17 Aralık operasyonu sonrası ortaya çıkan çirkin tablo ve buna dünya kamuoyu tarafından konan tepkiler de eklenince müzakere masasına eskisi gibi güçlü oturmamız oldukça zordur.
Bizim adımıza oluşan bu olumsuz konjonktürden faydalanmak isteyen şer ittifakına karşı -özellikle kilise destekli Rum-Yunan-İsrail-ABD-İngiltere-Rusya ve AB- özel stratejiler geliştirilmez ve bu yönde çalışmalar başlatılmazsa sıkıntılar kapının önünde bizi beklemektedir.

Yazarın Diğer Yazıları