Kıbrıs’ta “kıyamete” kadar anlaşma olmaz...
2012 yıl başında Rum Yönetimi Başkanı Faşist Hristo-fiyasko yayımladığı yeni yıl mesajında her zaman yaptığı gibi Kıbrıs anlaşmazlığına çözüm bulunamamasının suçunu, Anavatan Türkiye’ye ve biz Kıbrıs Türklerine yükleyerek sorumluluktan kurtulmaya yeltenmiş, hilekarca ve onursuzca bir tutum sergilemekten kaçınmamıştı.
Hristo-fiyasko Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak, “Yaşanan gelişmelerin ne yazık ki kısa zaman içerisinde Kıbrıs sorununun çözümüne varılması konusunda iyimserlik meydana getirmediğini” vurgulayarak, “Türkiye’nin olumsuz politikasının ve Kıbrıs Türk yönetiminin müzakere masasındaki erteleyici tutumunun; özlü bir ilerleme yaşanmasını engellemekte olduğunu” ileri sürmüştü. Mesajına “sadece bu da değil” diye devam eden Hristo-fiyasko, “Türk tarafının daha önceleri müzakerelerde varılan görüş birliklerinden geri çekildiğini, aynı zamanda iki kesimli, iki toplumlu federasyon çözümünden ayrılan öneriler sunmakta olduğunu” iddia etmişti. Bununla birlikte “olumsuz koşulların ne morallerini bozduğunu ne de kendilerini Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin çabalardan döndürdüğünü” dile getiren Hristo-fiyasko, Kıbrıs sorununun çözümünün kendileri için “ilk öncelik olduğunu” yinelemişti.
İstenen şeyin; “Türk tarafının olumsuz tutumunu gözden geçirmesi olduğunu” savunan Hristo-fiyasko, Türkiye’ye “komşularıyla sıfır problemler” söylemini pratikte de ispatlama çağrısında bulunarak Türkiye’yi “yayılmacı politikalarda, aynı zamanda yasadışı işgal ve kolonizasyonun devam etmesinde ısrarcı olmamaya” davet etmişti.
Görevini bırakmaya sayılı günleri olan Hristo-fiyasko’nun 2013 yılına girerken, önceki yıllara benzer, saldırgan ve Türk düşmanlığını ön plana çıkaran bir mesaj daha yayınlaması şaşırtıcı olmayacaktır.
Rum liderliğinin son elli yılın tüm yılbaşı mesajlarını yan yana koyarsanız ortak paydanın “Türk düşmanlığı” olduğu görülecektir. Rum tarafında Türk düşmanlığı hakim olduğu sürece anlaşma beklemek mümkün müdür?
Zaten daha geçtiğimiz günlerde yayınlanan Kıbrıs 2015 Girişimi’nin 500 Kıbrıslı Rum ve 500 Kıbrıslı Türk’ün katılımıyla gerçekleştirdiği bir araştırma, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik olası bir referandumda çoğunluğun “hayır” diyeceği sonucunu ortaya koymuştur.
KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ise bir açılışta yaptığı konuşmada Kıbrıs konusunda olası bir anlaşmanın ancak bugünün gerçeklerine dayalı olması halinde yaşayabilir olacağına dikkat çekti. Eroğlu, “Rumlar gasp ederek Türk tarafının aleyhine kullandıkları Kıbrıs Cumhuriyeti’nden vazgeçerek, yeni bir ortaklık devleti kurma anlayışından uzaktır” diyerek Rumların anlaşma arzusu içerisinde olmadıklarını vurgulamıştır.
Durum böyle iken, yani taraflar arasında uzlaşma konusunda herhangi bir olumlu hava esmezken, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’in saçma sapan önerileri gündemi meşgul etmektedir.
Downer’in geçtiğimiz Kasım ayında Kıbrıs konusuna ilişkin Kıbrıs, Yunanistan, Türkiye ve İngiltere’de gerçekleştirdiği temaslarda Güney Kıbrıs’taki başkanlık seçimleri sonrasında başlaması öngörülen müzakere sürecine ilişkin ayrıntılara girdiği ve birçok öneri sunduğu bildirilmektedir.
Politis gazetesi, Downer’in temasları sırasında gündeme getirdiği bu önerilerden birinin, Yunanistan Başbakanı Andonis Samaras’ın Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’yla, buna paralel olarak da Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni seçilecek Kıbrıs Rum lideriyle görüşmesi olduğunu iddia etti.
Habere göre Downer, “Kıbrıs Türk tarafının düzeyinin yükseltildiği ya da Kıbrıs Rum tarafının düzeyinin düşürüldüğü mesajının verilmemesi için” bu görüşmelerin nasıl gerçekleştirileceğine ilişkin de öneri sundu. Bu öneride görüşmelere İngiliz hükümeti ve AB yetkililerini de dahil eden Downer’in, bu görüşmelerin çok taraflı konferans ortamını ve kamuoyunu hazırlamak için bir çeşit ön çalışma olması düşüncesini taşıdığı bildiriliyor. Avustralyalı diplomatın fantezilerinin sınır tanımadığı ortadadır. ABD, Çin ve Rusya da Downer’in hayal ettiği toplantılara davet edilmeli ki işin içinden hiç ama hiç çıkılmasın!
Bütün bu yıl sonu veya yeni yıl değerlendirmem ışığında Kıbrıs’ta “kıyamete” kadar anlaşma olmayacağını söylemem yanlış olmayacaktır.