Kıbrıs’ta çözüm!!! maskaralığı 2010’a sarktı...
Önce uzlaşacak, anlaşacak sonra da Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuracaklardı. Rumlar ve Türkler yeniden ‘barış’ ve ‘mutluluk’ içerisinde bir arada yaşayacaklardı. KKTC’de Mehmet Ali Talat, Güney Kıbrıs’ta da Dimitri Hristo-fiyasko emperyalizm icadı bu ‘kutsal’ nedenle iktidar koltuklarına yerleştirilmişlerdi. 2009 çözüm yılı idi. Tıpkı 2008 ve daha önceki yıllar gibi. Şimdi ise 2010 çözüm yılı!!! Ve de ‘son fırsat’!!! Anlaşma olmazsa ‘yandığımızın günü’ olduğu sık sık bize söylenmeye başlandı bile. Bir taraftan anlaşma için sahte gayretler sürdürülürken diğer taraftan müzakerelerin boşuna yürütüldüğünü de bilmeyen yok gibi.
Hristo-fiyasko geçtiğimiz günlerde “Federasyon çözümünün zor bir çözüm olduğunu ve Kıbrıs’ın doğal koşullarına uygun olmadığını” söylememiş miydi?Hani çözüme ramak kalmıştı!..
Ya KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Hristo-fiyasko’nun bu açıklamasına karşılık “Bunlar çok kötü şeyler. Bırakın uygun değildiri, tam tersi federasyon Kıbrıs’a en uygun çözüm şeklidir. Ne yani ayrılmak mıymış en iyisi? İki ayrı devlet mi en iyisi? Onu istiyorsa, onu da konuşuruz sorun yok ama eğer o değilse bileşmenin bir tek yolu federasyondur. Yani iki devlet veya konfederasyon istemediğine göre eğer federasyon da uygun değil diyorsa demek ki üniter devlet istiyor, o asla olamayacak bir hayaldir. 1960’da bile üniter devlet yoktu, fonksiyonel federatif devlet vardı. Dolayısıyla Hristofyas’ın bunu ne amaçla söylediğini doğrusu bilemiyorum, yine Rum tarafındaki havaya bağlıyorum. Ancak bu tür açıklamalar Türk tarafındaki havayı çok olumsuz etkiliyor. KKTC bayrağına karşı kullandığı sözler çok kötü sözler. Biz Rum tarafının hiçbir şeyi için böyle sözler kullanmıyoruz.” değerlendirmesine ne yorum yapmalı?
Sürdürülmekte olan müzakerelerden sonuç alınamayacaktır. Taraflar sırf emperyalist batıyı memnun etmek uğruna masadadırlar. Masayı terk eden tarafın kaybedeceği kuşkusu her iki tarafta da hakim düşüncedir. Müzakereler aslında bu açıdan bakıldığında da samimiyetsizlik üzerine kurulmuştur. Müzakereleri sürdüren liderler de artık çözüm olamayacağını gayet iyi görebilecek durumdadırlar. Birbirlerine olan inançları ve dayanışmaları oldukça zedelenmiştir. Ne var ki yine de çözümü yakalamak için ‘ellerinden geleni’ yaptıklarını ve yapacaklarını söylemekten geri kalmamaktadırlar.
2009 yılında gerçekleştirilen müzakerelerde arzu edilen ilerleme sağlanamamıştır. Kıbrıs’ta kalıcı ve yaşayabilir kapsamlı bir anlaşmaya varma hedefine oldukça uzağız. Türk tarafının iyi niyetine rağmen, Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle müzakereler süratle çıkmaza doğru sürüklenmektedir.
Bildiğiniz üzere elli yıla yakın Kıbrıs’ta çözüm hedefiyle müzakereler yapılmaktadır. Rum tarafının adayı “Helen Adası” olarak görme idealinden hiç vazgeçmemiş olması nedeniyle müzakerelerden sonuç alınması mümkün olamamaktadır. Türklük düşmanlığı her geçen gün artan Ortodoks Kilisesi de anlaşmanın önündeki en büyük engeldir.
Ayrıca başta ABD ve AB olmak üzere uluslararası toplumun, 1963’den beri Kıbrıs Cumhuriyeti’ni gasp eden ve adanın ikiye bölünmesinin tek sorumlusu olan, tüm çözüm planlarını elinin tersiyle iten Kıbrıs Rum tarafını, adadaki “tek meşru temsilci” olarak tanıma yanlışından vazgeçmedikçe sorunun çözülmesi mümkün olamayacaktır.
Faşist Hristo-fiyasko iyi niyetli değildir. İki kesimliliğin sulandırılmadığı, iki Kurucu Devletin eşit statüsüne, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarının siyasi eşitliğine dayalı yeni bir ortaklık ile Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devam ettiği kapsamlı bir anlaşmaya kesinlikle karşıdır. Dolayısıyla kimse 2010’da veya daha sonra Kıbrıs sorununun bir anlaşma ile çözüleceği beklentisine girmemelidir. Bizi yönetenler enerjilerini Devletimiz KKTC’nin kalkınması ve tanınması için harcamalıdırlar.