Kıbrıs'a tarihi mektup...
Kuleli Askeri Lisesi'nde Tabur Komutanım dünya görüşüme olağanüstü ufuk açmıştır. Mezun etmiştir. 12 Eylül'den hemen sonra Atatürk üzerine hazırladığı kitabı, Kenan Evren tarafından "Laiklik bölümünü biraz esnetsin" diye geri gönderilir. Hasan Peker Günal: "Laiklik don lastiği değildir. Esnetilmez!" kararlılığı ile projesini geri çeker. Hasan Paşamı anlatmak için ayrı bir kitap yazmam şart oldu. Ne de olsa kitaplarımın esin kaynağıdır. Geçtiğimiz gün Kıbrıs Cumhurbaşkanlığına seçilen Ersin Tatar'a bir mektup yazmış. Mektuplar kişi ve kurumlar asanda özeldir. Lakin tarihe geçen mektuplar millet ile paylaşılmalıdır. Bakın ne diyor:
"Sayın Ersin Tatar
KKTC Cumhurbaşkanı
Ben emekli Tümgeneral Hasan Peker Günal: 11'nci KKTC Güvenlik Kuvvetleri (GKK) Komutanı (1996-1998). Cumhurbaşkanlığınızı tekrar candan kutluyorum. T.C. heyetinin 15 Kasım ziyaretini TV'lerden izledim.
Gördüğüm manzaralar ve Kıbrıslı arkadaşlarımdan gönderilen bilgiler ışığında, KKTC'ye hizmet etmiş ve gönül vermiş biri olarak, üstlenmiş olduğunuz kutsal davanın başarısı için, karşı karşıya kalabileceğiniz birkaç riski anımsatmak istedim.
Birincisi ve en yaşamsal olanı laiklikle ilgilidir. Görevde olduğum süreçte, (Polis Genel Müdürlüğü de GKK'ya bağlı olduğu için) KKTC'nin güvenliği bağlamında adada tarikatların, özellikle Gülen Cemaatinin yerleşmesini ve kökleşmesini önlemek için verdiğim mücadeleyi o yılların siyasileri, bürokratları ve rektörleri anımsayacaktır. Bu konuda, T.C. Cumhurbaşkanı Sn. Demirel'in ricasını -gönülsüz de olsa- kırmak istemeyen Sn. Denktaş'ta bile sıkıntı yaratmıştım. 1997 yılında "Laiklik Günü" nedeniyle kadın örgütlerince AKM'de düzenlenen ve devlet protokolünün de yer aldığı geniş katılımlı (muhtemelen siz de vardınız) panelde yaptığım sunumu şöyle bitirmiştim:
'Konuşmamı bir gözlem ve -belki de haddimi aşarak- bir tavsiye ile bitirmek istiyorum. Gözlemim şu: Kıbrıs Türk Halkı ezici çoğunlukla gerçek anlamda laikliği yakalamış, kavramış, benimsemiş ve özümsemiştir. Ancak son yıllarda bu güzel hasletinizi yıkma gayretleri başlamıştır.
Aman laik yapınızın, bu muhteşem hazinenin kıymetini bilin ve onu kıskançlıkla savunun. Kıbrıs Türkü'nün en güçlü yönü laik yapısıdır. Hiçbir siyasi hesaba, hiçbir ekonomik çıkara, hiçbir şahsi hırsa bu güzelim hasletinizi feda etmeyiniz, ettirmeyiniz. İnanınız ki, geçmişteki özgürlük mücadelesinden başarıyla çıkabilmenizin en önemli etkenlerden biri olan bu laik yapı, gelecek mutlu günlerin de müjdecisi, dinamiği ve sigortasıdır.'
Konuşmam dakikalarca ayakta alkışlanırken, başta Cumhurbaşkanı Sn. Denktaş, Meclis Başkanı Sn. Atun ve Başbakan Sn. Eroğlu olmak üzere, bakanlar tek tek hararetle elimi sıkarak, 'Hiç endişeniz olmasın komutan; KKTC ilelebet laik kalacaktır' demişlerdir.
Sonraki yıllarda, Türkiye adım adım laiklikten uzaklaştıkça, aynı anlayışın KKTC'ye de ihraç edilmekte olduğunu üzülerek izledik. Bu son ziyaretteki manzaralar, bu ihracatın giderek daha da yoğunlaşacağı bir döneme girileceğini göstermektedir. Laiklik giderse demokrasi de gider, bilim de gider, üretkenlik de gider Sayın Tatar.
Gidenlerin yerini kutuplaşma, biat ve kulluk alır. Kıbrıs Türklerinin özgür ve çağdaş demokrasi standartlarında yaşayabilmesi ve katma değerli ürünler üreterek ekonomik olarak kendine yeterli hale gelebilmesi için, laiklik konusunda ödün vermemenizi salık veririm. Biz ağır bedel ödüyoruz; bari sizler ödemeyin.
İkincisi, israf, şatafat ve halktan kopuş ile ilgilidir. Mesai sonrası sık sık karargâhımdan Girne'deki konutuma (12 Km.) koşa yürüye giderdim.
Yılan Adası'ndaki konutuna aracıyla giden Sn. Denktaş beni gördüğünde bazen aracından iner, bir süre beraber yürür ve sohbet ederdik. Aldığımız bir istihbarat nedeniyle Sn. Denktaş'ın koruma sisteminde bir yoğunluğa gittiğim günlerden birinde, birlikte yürürken bana bunun gerekçesini sordu. Anlattım.
Bana verdiği talimat şöyle oldu: 'Hasan paşam, ben bu halkın lideriyim. Aldığınız bu tertipler halk üzerinde 'halkından korkan bir lider' izlenimi yaratır; hoş karşılanmaz. Lütfen değiştirin.' (Çok özel düzenlemelerle, halkın fark edemeyeceği koruma önlemleri aldık.)
Halkımıza mevcuttan daha da acı bir reçete sunmaya hazırlanan T.C. hükumetince oluşturulan heyetin 7 uçakla (üçü korumalar/koruma araçları içinmiş) ve 'itibardan tasarruf edilmez' denilerek nasıl bir şatafatla adaya geldiğini gördünüz. (1998'de adaya ziyarete gelen T.C. Cumhurbaşkanı Sn. Demirel'in araç ve koruma hizmetinin KKTC hükumeti ve GKK tarafından karşılandığını da belirtmeliyim.)
Duyduğumuza göre size de bir saray yapılması önerisi getirilmiş. Ne yanıt verdiniz bilmiyorum; umarım teşekkür ederek hayır diyebilmişsinizdir. Eğer halkla aranıza bir saray ve uçsuz bucaksız korumalar koyarsanız, ezici çoğunlukla eğitimli olan Kıbrıs Türk halkını kaybedersiniz; sizi candan destekleyenleri bile.
Üçüncüsü, ülkenin kurucu önder ve değerlerine vefa ve saygı ile ilgilidir. KKTC'nin kuruluş yıldönümüne denk gelen dünkü ziyarette, ülkemde kurucu önderlerimize gösterilen vefasızlığın bir örneği yaşanmış; -aldığım bilgilere göre (umarım yanlıştır)- Dr. Fazıl Küçük'ün ve Rauf Denktaş'ın anıt mezarları ziyaret edilmemiş ve Kıbrıs Türkünü tutsaklıktan kurtaran Barış Harekatı'nın siyasi mimarı Bülent Ecevit'in adı bile anılmamıştır. Siz programladınız da kabul mü edilmedi, yoksa gelen heyetin bu vefasızlığına bilerek sessiz kalarak bunun bir parçası mı oldunuz, bilemiyorum.
Ama bildiğim, bu vefasızlığın, size gönülden destek veren Türkiye ve Kıbrıs Türklerinde çok üzüntü uyandırmış olduğudur. Bunu yapmayın; her ne pahasına olursa olsun yapmayın Sn. Tatar.
Hem ülkesini hem de KKTC'yi çok seven emekli bir asker olarak haddimi aştıysam ve sürçü lisan ettiysem affola.
Başarılar diler, saygılar sunarım."
Evet, laiklik don lastiği değildir, KKTC'de buna dikkat etmelidir...