Kıbrıs ve Devlet Bahçeli'nin siyaseti (3)
25 Aralık 2001 tarhinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in himayelerinde ve o tarihte KKTC Cumhurbaşkanı olan Rauf.Denktaş’ın katılımıyla 9.Türk Kurultay’ı İstanbul’da gerçekleşmişti. Türk dünyasını biraraya getiren bu kurultaya MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli katılmamıştı. Bahçeli, bu Kurultay’ın ve bundan önceki Kurultayların da gerçekleşmesinde önemli payı bulunan Devlet Bakanı Abdülhaluk Çay’la ters düşmüştü. Bahçeli’den kurultay için destek istemiş olan Çay,Bahçeli’nin “ekonomik sıkıntılar içerisindeyiz, bu kurultaya para ayıramayız” cevabı alması üzerine Cumhurbaşkanı Demirel’i devreye sokarak işadamlarından maddi kaynak sağlamış ve kurultay gerçekleşmişti. Gerçekleşen kurultayda açılış konuşmasını da Cumhurbaşkanı Demirel’in yapması Bahçeli’yi çileden çıkarmıştı. Bahçeli; kalbi Türk dünyası için atan ve Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı (TÜDEV) Genel Başkanı ve aynı zamanda da Devlet Bakanı olan Çay’ın istifasını istemiş; Çay istifa etmeyince de Bahçeli, Çay’ın görevden alınmasını sağlamıştı.
9.Kurultay sonuç bildirgesinde KKTC’ye sahip çıkılması ve daha sonraki kurultaylardan birinin de KKTC’de gerçekleşmesi yönünde karar alınması ABD’yi kızdırmıştı. Bahçeli’nin ABD’nin kızdırılıp, ökfelendirilmesine seyirci kalmasını kimse beklememeliydi. İşte Bahçeli’nin ’Türkçülüğü’ ve ‘Dış Türklere’ verdiği önem de bu kadardı...
Demokrasiyi içine sindiremedi...
Eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ile Bahçeli’nin kurduğu ilişkiler kime hizmet etmektedir? Diye de sorulmalı ve araştırılmalıdır.
Bahçeli’nin AB ve ABD’ye karşı çıkan, emperyalizmle savaşan parti mensuplarına karşı tahammül gösteremediği, parti içi demokrasiyi dahi içine sindiremediği gerçeği örnekleriyle ortadadır. Cumhurbaşkanlığına aday olan Sayın Sadi Somuncuoğlu’na yaptırılan saldırıları hangi gerçek MHP’li ve ülkücü içine hazmedebilmiştir .Daha once de belirttiğim üzere Sayın Prof.Dr.Abdülhaluk Çay’a, Eniz Öksüz’e, Ali Güngör’e, Mehmet Gül’e, Ozan Arif’e ve kalbi Türklük Ülküsüyle atan daha nice değerli kardeşlerimize, büyüklerimize reva görülenlere ne demeli?Bahçeli kendine rakip olabilecek birçok değeri partiden ustaca bir maharetle tasfiye ederek ’tek adamlığını’ilan etmiştir. Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtiren Devlet Bahçeli işte yukarıda bahsettiğim emperyalizmin onu yüklediği önemli rollerin adamıdır. Bahçeli’nin ABD kuklası Barzani Devleti’nin kuruluşuna yaptığı hizmetler, Anavatan Türkiye’yi AB kapısına bağlayarak Kıbrıs ve Ege’deki haklarımızdan vazgeçilmesi, ikiz sözleşmeler imzalayarak çıkarlarımızın korunmaması, Apo’yu asacağım diyerek milliyetçi tabanı kandırması, IMF’ye teslimiyetçilik, Anavatan Türkiye’yi parçalama haritaları ilan edilirken susması ve emperyalizmle savaşanları susturmaya çalışması gibi belgelerle ortadadır.
Son söz olarak şu uyarıyı yapmamda fayda vardır. Bahçeli’nin aldığı rollerdeki sorumluluk tamamen Bahçeli’ye ve onun birkaç yakın çalışma arkadaşına aittir. MHP tabanını ve Ülkücü’leri Bahçeli’nin kusurlarından, işbirlikçiliğinden ayrı tutmamız gerekmektedir. MHP tabanı ve Ülkücüler artık gerçekleri görmüşlerdir. Gerçekten kusursuz ve samimi Türk Milliyetçisi olan MHP tabanı artık Bahçeli’ye karşı tepki göstermektedir. Elimiz kırılsaydı da ona oy vermeseydik diyenler çoğunluktadır. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde MHP’nin gereken varlığı gösterememesi tamamen Devlet Bahçeli’nin yanlış siyasi tutumundan ve yetersiz kalışındandır. Ancak bu konu başka bir yazının konusudur...
Ülkü Ocaklarını kapatma çalışmaları yaptıran ve Erciyes’te,Tekir Yaylası’nda düzenlenen geleneksel kurultaya da katılmama kararı alan Bahçeli’nin, MHP’yi ABD güdümünde bir parti yapma sürecinin ve partideki iktidarının sonlandırılması zaruridir. Devlet Bahçeli idaresinde uyuyan dev, MHP derin uykusundan uyandırılmalıdır...