Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Kıbrıs Türkünün Ata’sı...

“Toros”un susması okyanus ötesini rahatlattı. “Digital terör” ün maşaları O’nu “bir numara” yapabilmek için yeni suç üretimleri uydurma zahmetinden kurtuldu. Hasta yatağında aldığı nefesten korkanlar derin soluklar alıp ne de rahatlamışlardı. Ama yağma yok... Denktaş’ın ruhu Kıbrıs’ta dolaştığı sürece teslimiyetçiler hedeflerine ulaşamayacak. O’nu Silivri’ye tıkmayı kafasına koyanlar zil takıp oynayamayacak...
Türk Dünyasından bir yıldız kaydı. Kıbrıs Türk’ü Ata’sını kaybetti. 6 Ocak 1991’de babamı, 4 Nisan 1997’de Türkeş’i yitirdiğim gibi Denktaş ile bir kez daha öksüz ve yetim kaldım. Ankara Mehmetçik Rehabilitasyon Merkezinde tedavi görürken ziyaret ettiğimde kısmi felç yaşıyordu. Çoğu zaman uyuyor, yılların yorgunluğunu atıyordu. Torunu Raif, el ve ayaklarını oynatışını işaret ederek, “Sizi, Yeniçağ gazetesini görünce heyecanlandı” demişti. Gözlerinde nem ile Silivri ve Hasdal’daki askerleri sormuştu. Türk Ordusuna kurulan pusuyu affetmiyor, bunun doğuracağı sonuçlardaki endişelerini paylaşmıştı. O’nun üzüntüsünü hafifletmek ve moral verebilmek adına yalana sığındım. “Merak etmeyin her şey iyi olacak... Bu iftira sürecinde yıprandılar ama bundan zaferle çıkıp daha da güçlenecekler” dediğimde, kaşlarını kaldırıp, gözlerini kısarak umutsuzluğunu yansıtmıştı...
Anavatan Türkiye’de kendisini çok sevdiği “ordu” ya emanet etmiş, GATA’daki ameliyatlardan sonra “asıl mevzi” si olan Kıbrıs’a dönmeyi istemişti. “Bir direnişçi, bir savaşçı son mevzisinde son nefesini vermeli” diye düşünüyordu. Dedemin tabiri ile toprak çekmişti O’nu...
Vakti, saati geldiğinde emr-i Hakk’ın yerine geleceğini biliyorduk. Lakin Kıbrıs Türkü ve Türk Dünyası için ölümün O’na yakışmayacağına inandırıyorduk. Kendimizi. yine de herşeye hazırlıklı olma adına Kıbrıs’a gidip, O’ndan sonra neler yazacağımı toparlamak istedim. Bir yazarın ömrü yetmezdi O’nu anlatmaya... Dualarla yeniden kendine geldiğinde “Türk Düşmanlarını Sevindirmeyecek” inancıyla bayram etmiştik. En son Namık Kemal Zeybek ziyaret etmişti. Evinde elinden tuttuğu fotoğrafı görünce yüreğim sızladı. Sayın Zeybek, “Gölgesi Kıbrıs’a bedel” diye özetleyerek Denktaş’ın Türk Dünyasına nasıl örnek oluşuyla ilgili konferans vermişti.
Silivri duruşmalarında uzaktan da olsa görüşebildiğim Engin Alan, her fırsatta Denktaş’ın sağlık durumunu sorardı. Tarihi Erenköy Direnişindeki Toros kod adlı silah arkadaşı Denktaş’tan, gizlice geldiği Kıbrıs’ta mücahitleri eğiterek Bozkurt sembollü Türk Mukavemet Teşkilatı’na direniş ruhu veren Engin Alan’ın efsanesini dinlemiştim. Komando Teğmeni Engin Alan’ın Türkiye’den geldiğini bilenlerin sayısı bir elin parmağını geçmiyormuş. Kıbrıs Rum Alayının tanklarına karşı direnen Erenköy Mücahitleri olmasa nelerin yaşanabileceğini ifade ederken bir devlet adamının kurmay zekasına tanık olmuştum.
Kıbrıslı iki Türkün mücadele hayatı hep direnişte kesişmiştir. Alparslan Türkeş ile Rauf Denktaş Türk Dünyasının ölümsüzleri arasında yerlerini aldılar. Erenköy direnişinden, terörle mücadeleye ve sonunda küresel emperyalizme karşı Silivri’de direnen Engin Alan’ın mücadelesi de aynı kavşakta birleşiyor. Öksüz ve yetim kalmanın karmaşık duygularını yaşarken ozanların piri telefonla aradı. Ozan Arif ile Rauf Denktaş arasında çok özel bir köprü olduğunu biliyorum. Son görevi için Almanya’dan Kıbrıs’a gelmekte olan Ozan Arif ile Denktaş’ı uğurlamak için buluşacağımızı hiç aklıma getirmemiştim. Uçak bileti bulabilme uğraşmalarım esnasında can dost Vedat Çınaroğlu imdadıma yetişti. DP Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, heyetinden bir arkadaşını çıkarırken “Yavuz Selim gitmeyecek de kim gidecek” sözleri ile Denktaş’a son görevimi yerine getirmemi sağladı. Siz bu satırları okurken biz Kıbrıs’ta Türk Dünyasının liderini uğurluyor olacağız. Kıbrıs notları ile O’nun son yolculuğundan duyguları bu sütunlardan iletmeye çalışacağım. Dualarınızı esirgemeyeniz...

Yazarın Diğer Yazıları