Kıbrıs sorunu 2016 sonunda bitecekti ama bitmedi-bitmez
2017'yi umutla karşıladığımız dakikalarda İstanbul'da gerçekleşen terör saldırısında şu ana kadar 39 kişinin hayatını kaybetmesi ve 65 kişinin de yaralanması, millet olarak karşı karşıya bulunduğumuz tehlikenin boyutlarını bir kez daha göstermiştir. Bu arada Kıbrıs Türklerinin geleceği için önemli bir yıla girilmiştir. 9-11 Ocak tarihinde Rum ve Türk tarafları 2'li, 12 Ocak'ta ise garantör devletlerin de katılımıyla 5'li Konferans, Cenevre'de toplanacaktır. Tabii ki son dakikada Rum-Yunan ikilisi yan çizmez ve yeni uzlaşmazlık konularını bahane ederek masadan kaçmaz ise.
Rum tarafı son dönemde saçma sapan konuları gündeme getirerek Kıbrıs anlaşmazlığının esasını sulandırmaya, kafaları sorunun özünden başka tarafa yönlendirmeye ve gereksiz tartışma konularını ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu eski bir Bizans taktiğidir.
Rum tarafı hâlâ daha çözüm bulmak adına samimiyetsizliğini ve uzlaşmaz tutumunu korumaktadır.
Amaç AB'yi taraf yapmak
Faşist Rum lider Anastasiadis'in Cenevre Zirvesi'ne günler kala, Rum basınına verdiği yeni yılın ilk röportajında söyledikleri yapıcı olmaktan, anlaşmaya yönelik ılımlı mesaj vermekten oldukça uzaktır. Anastasiadis 1 Aralık'ta BM zabıtlarına geçtiği şekli ile Cenevre görüşmelerine kimlerin, hangi konumda/statüde katılacakları hususundaki mutabakatın dışına çıkarak anlaşmazlık yaratacak açılımlarda bulunmaktadır.
Anastasiadis, garantör Türkiye, İngiltere, Yunanistan, Türk ve Rum taraflarından oluşacak görüşmelere AB'yi taraf yapmaya çalışmaktadır. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinin de toplantıya katılımını talep etmektedir. Bu nedenle 5'li Konferans'a aylardır "uluslararası konferans" diye atıfta bulunmakta ve bozgunculuk yapmaktadır. Kıbrıs sorununun uluslararasılaştırılması eski bir Rum-Yunan oyunudur. 50 yıla yakın sürdürülmekte olan müzakerelerde ne zaman ki sonuç alınabilecek bir ortam doğmuştur, Rum, konunun uluslararası boyutta ele alınmasının şart olduğu fikrini ortaya koyarak yan çizmiş ve masayı dağıtmaktan çekinmemiştir. Yüzsüz Anastasiadis bugüne kadar Rum toplumu adına katıldığı müzakerelere bu kez sözde Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak katılacağını söylemektedir. Cenevre Konferansı'na Türk ve Rumlardan oluşan "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin" ve 3 garantör ülkenin katılacağını ve dolayısı ile konferansın dörtlü olacağını söylemektedir. Anastasiadis hakikaten şaşırmıştır ve bu kışkırtıcı söylemler çözüm istemediğinin kanıtıdır.
Hatırlanacağı üzere, en son 2004 yılı Mart ayının son günlerinde Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla referanduma sunulacak Annan Planı'na son halini vermek üzere ilgili taraflar Burgenstock'ta bir araya gelmişti. O tarihte de Rum lider Papadopulos bugün Anastasiadis'in ortaya koyduğu argümanları öne sürmüş fakat günün sonunda masaya Rum toplumu lideri olarak oturmuştu. Anlayacağınız "Kıbrıs Cumhuriyeti" Zirve'de taraf değildi. Şimdi nereden çıktıysa, ortalığı karıştırmak ve uyumsuzluk yaratmak adına Rum tarafı Cenevre'de "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin" de katılımının şart olduğunu öne sürmektedir.
Dünya bu gerçeği görmek istemese de "Kıbrıs Cumhuriyeti" 1963-64 olaylarından sonra, Türk tarafının Anayasal haklarını kullanmasının engellenmesi nedeniyle ortadan kalkmıştır. Fiiliyattaki yönetim bir Rum devletine dönüştürülen "Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'dir". "Kıbrıs Cumhuriyeti", 'de jure' vardır; hukuken ve kağıt üstünde tarafların hak ve hukuklarını belirlemek üzere vardır. Gerçekte dünya kabullenmese de "Kıbrıs Cumhuriyeti" yoktur. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bu gerçek nedeniyle çeşitli defalar "Kıbrıs diye bir devlet yoktur; adanın güneyinde Rum Yönetimi, kuzeyinde de KKTC vardır" diye vurgulamak zorunda kalmıştır.
Rum, almak için masada
Anastasiadis'in "Mont Pelerin'den sonra ne oldu da 1 Aralık'taki yemekte uzlaşmaya varıldı?" sorusuna, "Çıkmaz ilanından ve sorumluluğun Kıbrıs Rum tarafına yüklenmesinden kaçmak istedim" net yanıtını verdiğine ve Cenevre'de anlaşmazlık olması halinde sorumluluğun Türkiye'ye yükleneceğini vurgulaması sahnelenmekte olan oyunun ve çirkinliğin boyutunu göstermektedir. Anastasiadis "çok taraflı ve Türkiye'nin de katılacağı konferans ile olası sorumluluk, istilacı ve işgalci olarak garantör olmayı sürdürmek isteyen ülkeye kalacak." diye "suçlama/karalama" geleneğini sürdürmüştür.
Bilindiği üzere Anastasiadis anlaşma için öncelikli olarak Türkiye'nin garantörlüğünün sona erdirilmesini istemekte, Güzelyurt/Karpaz dahil KKTC topraklarının önemli bir bölümünü talep etmekte,100 bin kadar Rum'un kuzeye dönmesinde ısrar etmektedir. Rum, almak için masadadır ve Kıbrıs Türklerinin gaspedilen haklarını iadeye yanaşmamaktadır. Her defasında siz değerli okurlarımla paylaşmaktayım: Rum kendi saçma sapan talep ve hedefleri dışındaki bir anlaşmayı kesinlikle istememektedir. Yıllardır şimdi bitti, bu yıl sonu bitti, bitecek denilen sorun(!) bitmedi, bitmez, bitmeyecek...