Kıbrıs: Hristofyas, Talat ve Eroğlu!
Kıbrıs’ta 18 Nisan’da seçimler var. Seçimlerde de iki aday ve birbirine taban tabana zıt iki zihniyet var. Birincisi, halen Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı da olan Talat’ın zihniyetidir: Buna göre Kıbrıs’ta iki ayrı cumhuriyete, egemenliğe ve millete gerek yoktur. Bir tarafın devlet, diğer tarafın ise toplum olarak muamele gördüğü Kıbrıs Devleti altında birleşelim. Rumlar bizi kabul etsin. Türk askeri gitsin, AB’ye girelim bize yeter. Diğer tarafı ise Derviş Eroğlu temsil ediyor. O, Denktaş’ın çizgisini izleyen iki milletli, iki devletli, Türkiye’nin etkin garantisini gerekli gören bir Kıbrıs Cumhuriyeti tezini savunuyor. Talat, başında bulunduğu Cumhuriyeti tasfiye etmeye, egemenlik ve bağımsızlıktan vaz geçmeye hazır olduğunu açıklamıştır. “Yes be Annem” diyerek kendisini Annan üzerinden Rum’un kollarına atmış ancak Rumlar bunu yeterli görmemiştir.
Hristofyas, Talat’ı destekliyor!
Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Hristofyas, KKTC seçimlerinde tam dişine göre gördüğü Talat’ı destekliyor. Geçtiğimiz günlerde şunları söylemişti: “Açıkça desteklediğimi söyledim ama memnun kalmadı. Daha ne yapayım? Kazansın diye 30 bin oy mu göndereyim? Bunu yapamam ki.” Hristofyas ayrıca, KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra müzakerelere kesinlikle sıfırdan başlamayacağını da açıklamış durumdadır. Yani Hristofyas, böylece, Talat’la görüşmelerinde sağladığı kazanımlardan geri adım atmadan bu kazanımların üzerinden görüşmelere devam edeceği mesajını vermiş oluyor.
Talat’ın umudu Hristofyas!
Talat ise şunları söylüyor: “Derviş Bey, Hristofyas’ın karşısına oturduğunda neyi görüşecek? ‘Egemenliği tanı’ dediği anda iş bitecek. Ben esneklik gösteririm, şöyle düzeltebilir miyiz?../...Eroğlu kazanırsa Hristofyas 3 günde masadan kalkar”. Talat kendisini barış için vazgeçilmez görüyor. Durumu hâlâ kavramamış görünüyor. Halbuki karşınızda tarihi iddiaları, kesin inançları bulunanlar ve tavizi olmayanlar var. Siz ise “ben sana mecburum” edası içinde davranıyorsunuz. “Bir adım önde olmak” gibi tek yanlı taviz illetine tutulmuşsunuz. Barış için yanıp kavrulmak, istekli olmak ya da tek yanlı taviz vermek iradesiyle barışın sağlanamayacağının kanıtı tarihtir. Tek taraflı irade ile barış değil, ancak barışa son veren barış olur. Barış, her iki tarafın da tarihi, sosyolojik, ekonomik gerçek ve siyasi beklentileriyle uyuşmadıktan sonra hayaldir. Çözüyormuş gibi görünmek, çözmek değil oyalamaktır.
Kıbrıs ve barış!
KKTC, halkı ambargolardan, sınırlamalardan ve tecritten kurtulmak istiyor. Halk, anlaşmazlık yorgunudur ve anlaşmazlığın her türlü yıkıcı etkisini yakından hissetmektedir. Ancak gerçekçi olmayan, Rum-Yunan psikolojisini dikkate almayan ve tarihi yok sayan bir mantıktan barış türemesi beklenemez. KKTC halkı eğer Talat’ı seçerse, AB ile işlerin kolaylaşacağını hesap etmişti. Talat’ın Denktaş gibi tarihi bir şahsa rağmen seçilmesinin altında bu beklenti yatıyordu. KKTC halkı hem Talat’a hem de Annan Planına “evet” demesine rağmen, AB verdiği sözü dahi tutmadı. Talat’ın ideolojik kankası Hristofyas’la yaptığı görüşmeler ise, Türk tarafının ne kadar taviz vereceğinin test edilmesinden öteye gitmemiştir. Talat, görüşmeler sırasında öğrenmiştir ki, Rum’un liberali, komünisti, dinlisi, dinsizi konu Türkler olunca aynı şeyi savunuyorlar.
Kıbrıs’ta Rum, Yunan, AB, ya da ABD eksenli barış, KKTC’yi Batı Trakya statüsüne indirerek ancak kurulabilir. Bu nedenle Talat ve ekibi, “barış-barış” ya da “Yes be Annem” teranelerini bir kenara bırakmalıdır. KKTC halkı da kendi gücüne ve iradesine dayanarak var olmanın yolunu öğrenmelidir. Rum/Yunan tarafı ancak o zaman barışı düşünebilir. Talat, hâlâ seçimi ve barışı kazanmak için Hristofyas’ın yardımını talep ettiğine göre, KKTC’ye Talat’ın vereceği bir şey kalmamış demektir.