Kıbrıs diplomasisi kızışacak
Müzakere sürecinden 1 Temmuz tarihine kadar herhangi bir sonuç alınması mümkün değildir. BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer, çöken süreci yeniden canlandırmak için adada bir dizi görüşmeler yapmıştır. Downer’in en azından Rum tarafında Başkanlık seçimlerinin yapılacağı Şubat 2013’e kadar görüşmeleri liderlerin özel temsilcileri ve teknik komiteler düzeyinde devam ettirme hedefinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu nafile çabaların kimseye faydası olmayacaktır. Müzakerelerin bir daha hiç başlamaması umudumu yinelerken, eğer başlayacaksa da mevcut zemin ve parametrelerde olmaması gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Elli yıl havanda su dövülmüş, anlaşma sağlanamamıştır. Bir elli yılın daha heba edilmesine müsaade edilmemelidir. Rum tarafı için hava hoştur. Müzakereler 500 yıl daha devam etse umurlarında değildir. Biz Kıbrıs Türklerinden gasp ettikleri adanın sözde tek meşru idaresi olma konumu onlara yetmektedir. BM ve AB üyesi Rum tarafı için anlaşma olmuş olmamış önemli değildir.
Rum tarafı 1 Temmuz’da AB Dönem Başkanı olacaktır. Rum’un hedefi bu dönemi en iyi şekilde kullanıp uluslararası boyutta daha da güçlenmektir. AB Dönem Başkanlığı süresince Rum tarafının Anavatan Türkiye ve Kıbrıs Türklerini hedef alarak ortaya koyacağı saçma sapan tezlerle yeni saldırılarda bulunacağını söylemek müneccim olmayı gerektirmemektedir.
Rum basınına yansıyan haberlere göre faşist Hristo-fiyasko’nun ilk silahının Maraş konusu olacağı yönündedir. Rum tarafında yayınlanan Fileleftheros gazetesi, Güney Kıbrıs’ın, AB dönem başkanlığı sırasında “Maraş kağıdıyla oynama girişiminde bulunacağı” hususunda sağlam kaynaklara dayanan bir haber yayınladı.
Gazete Hristo-fiyasko’nun Maraş konusunu gündeme getirmesinin yeni olmadığını, sadece “Kıbrıs sorununun bataklıkta olduğu bir dönemde hareketlilik yaratmayı amaçladığını” yazdı.
Bu bağlamda Hristo-fiyasko’nun geçmişte de ortaya koyduğu öneri paketini yeniden canlandıracağı belirtiliyor.
Önerinin 3 yönünü “Mağusa Limanı’nın Kıbrıslı Türkler için açılması, kapalı Maraş bölgesinin yasal sakinleri için açılması ve bu iki unsurun işleve girmesi durumunda Kıbrıs’ın Türkiye’nin AB müzakere başlıklarının açılmasına rıza göstermesi” olarak özetleyen gazete, “Türk tarafının, bu konuyu Kıbrıs sorununun bütünlüklü çözümüne havale etmesine karşın, konuyu görüşmesinin de ihtimal dışı bırakılmadığını” belirtti.
Gazete, önerinin ileri gitmesi durumunda buna doğrudan uçuşların da dahil olacağını yazdı. “Türklerin amacının Ercan Havalimanı’nın tanınmasına ilişkin taleplerini meşrulaştırmak, kendi şartlarıyla Maraş’ın iadesi olanağını etkisiz hale getirmek ve bunu masaya koymak olduğunu” savunan gazete, AB dönem başkanlığı süresince Güney Kıbrıs’la temasta bulunmama politikasına da dikkat çekti.
Rum tarafı dünyaya şirin görünmek, sempati toplamak ve destek almak adına gerçekleşmesi mümkün olamayacak öneri paketlerini birbiri ardına ortaya koyacaktır. AB Dönem Başkanlığını bu önerileri duyurmak ve sözde somutlaştırmak için kullanacaktır.
Önemli olan Anavatan Türkiye’nin bir taraftan Rum tarafının dönem başkanlığı süresinde AB ile ilişkilerini dondururken, diğer taraftan AB ülkeleri nezdinde gerekli diplomatik temasları gereken düzeyde ve etkide gerçekleştirebilmesidir. Bu süreçte AB nezdindeki büyükelçilerimize ve diplomatlarımıza önemli görev düşecektir. KKTC yetkililerinin de bu süreçte milli tezlerimizi anlatmak için kapı kapı dolaşmaları şarttır. Bu yaz, diplomasi açısından çok sıcak geçeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.