Keyifler gıcır demek ki
Biri adeta ölüme itilmiş iki orgeneral, haklarında iddianame bile olmamasına rağmen sanık haldeyken, bu davayı gırgıra vurabilmek bize özgü herhalde
Eğridir’deki Komando Eğitim Okulu’nu ziyaret eden Başbakan ve beraberindeki bakanlar askerlerimizin yeteneklerine hayran olmuşlar. Gerçek mermilerle yapılan gösteriyi nefes nefese izleyen bakanlardan Cemil Çiçek daha sonra yerde bulduğu iki mermi kovanını eline almış.
Bunu gören Genelkurmay Başkanı da “Aman böyle fotoğraf çektirmeyin, sonra Ergenekon derler” demiş.
Milletçe pek güldük bu espriye. Ayrıca herkesin de içi ferahladı, demek ki askerle hükümetin arası çok iyi, birbirlerine espri bile yapıyorlar artık. Daha ne isteyelim.
Ama her nedense Cemil Çiçek esprinin duyulması üzerine biraz bozulmuş. Televizyon ekranına çıkıp “Bunu sızdıranlar cevap versin” demiş. “Sızdıran” dediği herhalde askerler. Çünkü Başbuğ’un Bakanlar Kurulu’na ziyaretinin ayrıntılarını Ulaştırma Bakanı’nın sızdırdığı biliniyor. Herhalde Çiçek bu esprinin duyurulmasını bunun cevabı olarak gördü. Oysa gülüp geçmeyi becerebilirdi.
Daha sonra da asker açıklama yaptı. Daha doğrusu açıklama değil de “üzerinde durmayın” uyarıydı bu. Demek ki espri yapıldığı doğru.
Orduyla hükümet arasındaki keyiflerin gıcır olması ülkemiz adına iyi de askerin Ergenekon esprisi yapması bana biraz tuhaf geldi.
Biri adeta ölüme itilmiş iki orgeneral haklarında iddianame bile olmadığı halde sanık durumunda ve hapiste. Ordu ise sanki bu orgenerallerin kendisiyle ilgisi yokmuş gibi davranıyor. Daha önce de yazdığım gibi dünyanın hiçbir ordusu iki orgeneralini haklarında iddiname bile yokken hapiste tutturmaz. Bunun hukukla falan da alakası yoktur.
Durum böyleyken işi “gırgıra vurmak” bizimkilere özgü herhalde.
* Can Ataklı/Vatan
+++++
Herşey “First Kuçu”
olabilmek uğruna
Barack Obama başkan seçildiği gün daha önceki sözünü tutacağını, kızlarının Beyaz Saray’da bir köpekleri olacağı müjdesini verdi...
The Independent gazetesi dün yayımladığı karikatürde Beyaz Saray’ın kuçu kuçu adaylarını takdim etti...
Karikatürde... Fransız finosu Nicolas Sarkozy ayakta duran efendisi Barack Obama’yı yalamaya hazır bir durumda, İngiliz Başbakanı Gordon Brown bir kemiği tebrik hediyesi olarak getirmiş, İngiliz muhafazakâr lider David Cameron arka planda, melek yüzlü Angela Merkel ise yerde sırtüstü yatmış pozisyon alıyor... Karikatürist manzarayı böyle görüyor..
* Melih Aşık/Milliyet
+++++
Artık oldular!..
Beklenen pişti, ’Beklenmeyen Misafir’ ile geldi. Taha Kıvanç ve Ergun Babahan küreselleşti; artık olaylara günü gününe bir Amerikalı tepkisi verebiliyorlar.
“Yazmak üzere masama oturduğum yazı benden önce yazılmış; hem de zihnimde tasarladığım en ince ayrıntısına kadar. Üzüleyim mi, sevineyim mi bilemedim. New York Times’tan Frank Rich’e sadece şapka çıkarıyorum buradan...”
Bu satırlar Yenişafak’ın çift kimlikli yazarı Taha Kıvanç’tan! Obama’yı Türkiye’de ‘Beklenmeyen Misafir’ filmine atıf yaparak analiz etmeyi, üstün bir ABD’li gibi kendisinin de akıl ettiğini kanıtlayacak ya ne yapacağını şaşırmış.
Yazısını aynı film üzerine kurgulayan Ergun Babahan temkinli. ‘Görmemişin ABD’li ruh ikizi olmuş’ havasına girmiyor pek. Ne de olsa aileden Amerikalı sayılır!
Babahan filmden örnek vererek neo-liberal bir Amerikan ailesinin bile kızlarının iyi eğitimli, iyi para kazanan başarılı biri de olsa bir zenci ile nişanlanmasından rahatsızlık duyacağını izah ediyor. Ona göre “Obama ne kadar başarılı, varlıklı ve şanslı görülürse görülsün, ne kadar beyazlaşmış olursa olsun, derisinin rengi siyahtır. Bu Amerika için bir dönüm noktasıdır.”
Taha Kıvanç ise yine müthiş bir komploya imzata atarak (ABD’li ruh ikizinin komplosunu paylaşarak) filmdeki çiftin de Obama’nın anne-babası gibi Hawaii Üniversitesinde tanıştığını ve beyaz kadının zenci nişanlısına “Melez çocuklarımızın biri ABD Başkanı olur, rengârenk bakanlar kuruluna başkanlık eder” diyerek bugünü işaret ettiğini yazmış! Başbakan’nın kulağını çekeceği içine doğdu heralde, karıştırdı: Obama’nın başkan olacağı 41 yıl önce çekilen filmle ilan edildiyse neresi ‘beklenmeyen misafir’?
+++++
4 Kasım 2007: Adı Hüseyin olan biri ABD Başkanı seçilirse Taksim’de anırırım...
4 Kasım 2008: ABD seçimleri yapıldı, adı Hüseyin olan Obama kazandı
5 Kasım 2008: Engin Ardıç anırmadı
6 Kasım 2008: Engin Ardıç yine anırmadı
7 Kasım 2008: Engin Ardıç hala anırmadı
8 Kasım 2008: Engin Ardıç’tan ses
seda yok...
9 Kasım 2008: Yeniçağ, beklemekten yorgun düşen okurlarını düşünerek, Engin Ardıç’a Sabah binasından Taksim’e en kestirme güzergahı tarif ediyor...
ÇOK ÇALIŞ, BAŞKAN OL
Ancak primat zekasıyla yazılabilir
Primat İsmet, “bir kurtarıcı veya devrimci olmasa bile, 35 yaşında siyasete girip 47’sinde Amerikan başkanı seçilen Obama’nın başarı öyküsüyle, siyasi alternatif oluşturmak isteyenlere ümit vermesi gerektiğini yazmış. Obamanın söyleyecek sözlerinden başka birşeyi olmadığı için çok çalışıp beş senede Amerikan başkanı seçildiğine inanmak ancak zekası Primat seviyesinde olanlara mahsus olmalı!
+++++
İbrahim Yıldız, nasıl
“X bayan İ.Y” oldu?
Bu köşede arada bir iddianamedeki tırlatık mantığı sergiliyorum...
1746’ıncı sayfada bir telefon görüşmesinde şunları söylemişim:
“- Ben ne kadınlarla konuşurken ne de dostlarımla konuşurken gümrüksüz konuşuyorum; çünkü neyin şaka neyin ciddi olduğunu geri zekâlılar bilmezler. (Tape 1847, 16.3.2008, Saat 16.18)”
Devam edelim...
İddianame sayfa 1766... Savcı Zekeriya Öz yazdığı iddianamenin “Hukuki durumun değerlendirilmesi” bölümüne bakın hangi tümceleri aktarmış:
“Tape No. 3887, 8.2.2008 günü saat 12.49’da İlhan Selçuk’un İ.Y. isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesinde özetle; “ ...”
Telefonda konuştuğum İ.Y. isimli şahıs kim?..
İbrahim Yıldız...
Sabah konuşmasında Türkiye’nin durumunu tartışıyoruz...
İddianame bir mantıksızlık şaheseri...İddianame değil..
İftiraname..
Ergenekon tezgâhını ne küçümsüyorum, ne azımsıyorum; iddianame elmalarla armutları bir araya getirse de, mantık sapkınlıklarıyla dolu olsa da davayı yukardan ayarlayan kuvvetin amacı ve planlaması belli...
AKP lideri Başbakan Recep Tayyip ne dedi:
“- Ben bu davanın savcısıyım...”
Demek ki terfiini bekleyen Zekeriya Öz de savcı yardımcısı...
Biz yine İ.Y’ye gelelim... İddianamenin 1740, 1743, 1744, 1746, 1775, 1776, 1778, 1787, vb sayfalarında durmadan tekrarlanan bir ’ibare’ var:
“İlhan Selçuk ile X bayan / İ.Y. ile yaptıkları telefon görüşmesinde...”
Gazetenin Başyazarı ile Genel Yayın Yönetmeni arasında sabahleyin gerçekleşen durum tartışmasını Ergenekon davasına bağlayan Zekeriya Öz’ün ’Cumhuriyet’gazetesine düşmanlığı paçalarından akıyor...
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet
++++
MİNİ YORUM
Ev sahibi ikram bekler mi?
Bu toprakların naif insanlarıydılar. Dönem dönem nükseden kültür politikasızlığın sonucu olarak ötelendiler. Tecrit edildikleri dağ köylerinde birileri ellerini uzattı. Sorgulamadan tuttular. Yanıldılar çünkü yalnızdılar. Bugün, asli unsuru oldukları Türk Milleti’ne aidiyet duyamayan, kendi devletlerinden ‘azınlık hakkı’ isteyen, yabancı bir noktada duruyorlar. Aleviler, kendileri için birşey yapmak istiyorlarsa önce kim olduklarını hatırlasınlar. Figuranı oldukları oyunun sahnesini terk etsinler. İtildikleri komplekslerden sıyrılıp, gerçekte olmaları gerektiği gibi buram buram Orta Asya kokan Türk kültürünü yaşamaya, yaşatmaya devam etsinler. İktidarlar gelir geçer, nihayetinde onlar hancı, siyasiler yolcu!
ST