Keşke seni de denize dökselerdi!
Hiçbir milliyetçi yazarın, düşünürün, aydının giremediği Cumhurbaşkanlığı sofrasında ağırlandı, iktidara yakın haber kanalının ekran yüzü yapıldı…
Birilerinin talimatıyla gönderilmediği imam hatip lisesi, seminer vermediği salon, genç dimağları zehirlemesi ve cahil bırakması için gezdirilmediği yer kalmadı. Okullarda verdiği seminerlerin maliyetleri devlet tarafından karşılandı.
Kısacası devletin tüm imkanları, fesli tarihçi Kadir Mısıroğlu'na tahsis edildi ve hala da edilmeye devam ediyor.
Kitapları neredeyse ücretsiz basılıp, elden ele dolaştırılıyor. Bilimsel bir yöntemi yok, belirli bir kesime hoş gelen, bol argolu, saldırgan bir ağız…
Cumhuriyet'e, Türklüğe, İstiklal Marşı'na, Atatürk'e, milliyetçiliğe sövüyor, hakaret ediyor, aşağılıyor…
Sık sık sohbetler düzenleyip, kayıtlarını internet üzerinden yayınlatıyor.
Geçtiğimiz mayıs ayında yaptığı sohbette ihanetini taçlandırdı.
Fesli diyor ki: "Beni tefe koyarlar ama keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı. Ne medreseler lağvedilirdi. Ne hocalar asılırdı. Hiçbiri olmazdı."
Bu sözler ihanetin, işbirlikçiliğin açık delilidir.
***
Dünyanın türlü güçleri tarafından memleketi talan edilmiş, donanması, askeri, silahı elinden alınmış, camilerine girilmiş, namusuna el uzatılmış bir ortamdan, şanlı bir istiklal mücadelesiyle çıktık.
Memleketi geri bırakan, hainle el ele veren, düşman güçlerini görünce bayraklarını asıp, askerlerinin botlarını öpen içerideki hainler Türkleri derinden yaralamıştı.
Yıllarca etnik kökenine bakmaksızın ekmeğini paylaştığı, yeri geldiğinde çocuğuna baktığı yanı başındaki komşusu sırtından hançerliyordu Türk'ü... İzmir'in işgali sırasında Yunan askerini alkışlarla karşılayanlar arasında çok sayıda "hoca" denilen adam ortalıkta dolaşıyordu.
Benzer manzaralar İstanbul'da, Garp cephesinde ve birçok noktada yaşanıyordu. Kimisi cübbesine sığınıp, gelen güçlere "biat edin" fetvası çıkarıyor, kimisi "Sevr padişahımızın, halifemizin onayıyla imzalandı tepki göstermeyin" diye galeyanları bastırıyordu.
Ancak bu hainlerin karşısında gerçek hocalar, alimler, Samsun'a ayak basan Mustafa Kemal'in yanında milli mücadeleye katılmaya başlamışlardı. Fetvalar karşılıklı havada uçuşurken, gavurun yönetiminde zenginlik hayalleri kuranlar, İstiklal mücadelesine karşı ellerinden gelen her türlü ihaneti yapıyorlar.
Birçok yerde İngiliz ajanlarının katkılarıyla "Bunlar sizi dinsizleştirecek, din elden gidiyor" provokasyonları sergileniyordu. Cumhuriyet'in ilanından sonra da belirli bölgelerde aynı oyunlar sergilendi.
1925'te yine İngilizlerin desteğiyle harekete geçen Şeyh Sait önce "dinsizliğe savaş açtık" dese de gerçek niyetinin İngiliz desteğiyle sözde Kürdistan kurmak olduğu anlaşılmıştı. İzmir Menemen'de Kubilay'ın şehit edilmesi yine bu hainler tarafından yapılmıştı. Hepsi teker teker itina ile bastırıldı. Hainler yok edildi.
***
Böylesine bir istiklal mücadelesine dünya tarihinde zor rastlanır. Buna rağmen hala düşman ağzıyla konuşan adamlar memleketin en üst yerlerinde fink atıyorlar.
Bir tanesi çıkmış diyor ki "Askerler para almak için ölüyorlar", bir diğeri "Ben en başından beri Cumhuriyet'i kuranlara ve o iradeye karşıyım" daha onlarca, yüzlerce örnek…
TV ekranlarından, gazete köşelerinden, kürsülerden zehir saçıyorlar.
Son olarak Kadir Mısıroğlu'nun ihanet sözlerini görünce içimden "Ah keşke…" dedim. "Keşke, Yunanla birlikte siz de, sizin zihniyetinizdeki işbirlikçiler de denize dökülseydi, keşke…"