Kertenkele “laga luga”ları

Hükümete yakın olduğu “iddia” olunan bir kanalda oynayan bir dizi üzerinde kopartılan “yaygara” geçen hafta bahsettiğim, bu cenahın içine yuvarlandığı “fikri sefalet”in son örneği olarak karşımızda.
Olaydan haberdarsınız. Bir dizi ve kahramanı. Kahramanımız hırsızlığı ile nam salmış bir arkadaş. Cezaevinden kaçmak için “imam” kılığına bürünüyor. İşte bu noktada kıyamet kopuyor. Kanala “rakip” kanallar meseleye el atıyor: Nasıl olur da imamlarımız “Sahtekâr” gibi gösterilebilir!
Hayatın içine girmeye kararlı Diyanet bu işe duyarsız kalmıyor, açıklamayı patlatıyor: .... cübbeyle, sarıkla ve bu kıyafetlerin taşıdığı değerleri küçük düşürücü tiplemelerle bir dizide karakterize edilmesini tasvip etmek asla mümkün değildir!..
Yıllarca imam ile yobaz arasında bir “illiyet” bağı olduğu algısını kafalara kazımak isteyenlere “lojistik” destek sağlayan CHP bile “sahte imam” tiplemesine karşı vaziyet alma ihtiyacı hissetti...
“Muhteşem Süleyman” dizisinde “ecdad”ın kadın düşkünü gibi gösterilmesine karşı çıkıp, “nasıl olur da Hürrem Sultan’ın çatalları resmedilir” diyen “yandaş ve yandan” köşe yazarları ise birden bire 7. sanat müdafii kesilip Diyanet’e göbekten dalmaktan geri kalmadı.
Kimilerine göre “sahte” kimilerine göre “sahtekâr” imam tiplemesi ile “komedi” dizisini izletmeyi hedefleyen yapımcının dizisini izletip izletemediğini bilmiyorum lâkin mevzunun “komediye” dönüştüğünü söyleyebilirim.
Düne kadar “Diyanet kapatılmalı” diyenlerle Diyanet aynı cenaha düştü. Daha dünden de yakın Görmez’li Diyanet’e toz kondurmayanlar ise Diyanet’in bu meselede “laga-luga” yaptığını iddia edecek kadar seviyeyi düşürdü.
Netice-i kelam komedinin en büyüğü, bu diziyi ciddiye alanlarla onu ciddiye alanlara “her ihtimale karşı” ret cephesi oluşturanların durumu ki bence bu arkadaşların hekim desteğine ihtiyacı var.
Amiral gemisinin kutsallığı, “beyefendi” den fırça yeme ihtimali “fikri” tutarlılığı ve mantıklı düşünme melekesini bir kenara atmaya yetiyor da artıyor bile.
Gözlerinizi kapatıp bir an düşünün. Bu dizi (hadi isim vereyim) Doğan Medya Grubu’na mensup bir kanalda yayınlansaydı ve Diyanet en basitinden “mesleki dayanışma” saikiyle yaptığı bu açıklamayı yapsaydı hükümete yakın yazarların dizi ve Diyanet hakkındaki yorumları aynı mı olurdu?
Bu noktada, her ne kadar “efendiye” itiraz etme cür’etini gösterene karşı gösterilen “şartlı refleks” sonucu da olsa, 12 yıl sonra Diyanet’in “mana” peşinde olmadığını fark eden “Müslüman” yazarların kavrama kabiliyet ve hızlarını takdir etmeden geçemeyeceğim!.
Ne diyordu Üstad böylesi durumları ve kişileri tasvir ederken: “Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap...”
* * *
Geçtiğimiz günlerde, mutat olduğu üzere, Ülkücü bir kanalda program yapan bir hocamızın mesajı geldi. Mesajda, programın saati ve konuk hakkında bilgilendirme yapılıyordu.
Mesajı okuyunca “bir yanlışlık var, galiba” dedim. Konuk, 2004-2008 yılları arasında “Ülkücü” olduğumuz için bize hayatı dar eden bir idarenin en önemli isimlerinden biriydi.
Meseleyi “kişiselleştiriyor muyum?” derken aldığım telefonlarla benzer rahatsızlıkların başka arkadaşlarda da olduğunu gördüm.
Kanalımızda “ağırlanan” bu vatandaşın içinde bulunduğu yönetim 2004-2008 yılları arasında idare ettikleri üniversitede “destan” yazmıştı.
Reislerin ve onları “cesaretlendiren” akademisyenlerin listelerinin tutulduğu, Rektörün “tehdidi” ile mahkeme konusu da olan, devletin “istihbarat” birimleri ile “iş birliği” içinde köklerinin kazınması için yapılan mücadelenin yazıldığı bir destandı bu.
Bu sadece “ideolojik” bir destan değildi.
O dönem görev yapan yöneticilerin çoğunun Öğretim Üyeliği için “erken” sayılan yaşlarda neden “emekli” olup üniversiteyi terk ettikleri araştırılırsa bu “destan”ın niteliği ortaya çıkar.
Keşke program yapımcıları da araştırsaydı...
Merak ediyorum.
Bu arkadaşın “uzman” olduğu alanda Ülkücü bir akademisyen bulunamadı mı da, “öğrenci örgütlüyor” iddiası ile Ülkücü akademisyenleri kapı önüne koyanlar Ülkücü kanalda ağırlandı?
Hadi “Ülkücü” İktisatçı bulunamadı diyelim, elinde listelerle “Militan Ülkücü” avına çıkmamış birileri de mi bulunamadı?
Ne diyeyim, sadece “yazık!” diyorum...

Yazarın Diğer Yazıları