Kerry, Erdoğan’ın ev ödevlerini getirdi
Ben yazılarımda sık sık cehaletten söz edince biliyorum aklınızdan, ne kadar ukala adam gibi sözler geçiyordur. Haklısınız sizin yerinizde ben de olsam, aynı şekilde düşünürdüm. Ama Türkiye’de yayınlanan haberleri izlerken gelin de siz başka şekilde düşünün.
Bu yazıyı yazmaya oturduğumda Habertürk TV açıktı ve ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile ilgili haberleri dinliyordum. Anlamsız ve altında hangi kazığın gizli olduğu söylenmeyen görüşmelerden söz ederken spiker Kerry için “Türk dostu Kerry” demedi mi, işte o an çıldırdım. Belli ki kendini haber kanalı olarak tanıtan kanalda araştırmadan işkembeden yazılmış bir haberdi.
Washington’da neredeyse taksi şoförlerine sorsanız Senatör Kerry’in Türklerden ne kadar nefret ettiğini bilir. Ermeni ve Kıbrıslı Rumların her tasarısında imzasını görebilirsiniz. Halka açık ABD Kongre kayıtlarına, üşenmeyin Congressional Record web sitesine girin de görün bakalım Kerry’in tasarıları neler. Ha bu televizyonun Washington’da bir muhabiri, bir de yıllarca Washington’da yaşamış, şimdilerde tarikatçı olmuş bir yemek uzmanı yazarı var. Anlaşılan patron iş bağlamada engel tanımıyor. Enerji projesi meselesi gibi.
Ben onu bunu bilmem, Tayyip Bey’in ziyaret etmek istediği ancak aman gelme diye haber yollayan Filistin, İsrail ile yapacağı barış görüşmelerine Tayyip Bey ve ekibinin de katılmasını istemedi. Nedense bizim İstanbul boyalı basın bunu yazacak yürekten yoksundu. Ardından, İsrail, Türkiye’nin bu görüşmelere katılmasını istemediğini açıkladı. Hani Arap dünyası ve Yahudiler arasında itibar tam ya ondan istemiyorlar.
İstanbul’da Kerry’in bizimkilerin önüne ne koyduğunu yakında yeniden göreceğiz. Yalnız Amerikalı yetkilinin Türkiye için hazırlayıp kendi yandaşları ile uygulamaya koydukları Türkiye’yi bölme planına da övgüler düzmesi nedense beni hiç şaşırtmadı. Ama bence bu görüşmede, Suriye, İsrail veya PKK’ya af konusundan daha çok Erdoğan’a Washington için verilen ev ödevleri ele alındı.
Bu ödevlerden biri; meşhur Ergenekon ve Balyoz gibi davalarla içeride tutulan muhalif grupların salıverilerek ortamın biraz yumuşatılması. Onlara göre giderek kantarın topuzu kaçıyor. Bunu ödev şeklinde talimatla verdiler. ABD başkenti hem Öcalan ile pazarlık hem de bu duruşmaların, Erdoğan’ın iktidarının vaktinden evvel devrilme veya düşürülme tehlikesi yarattığını fark etti. Her ne kadar Erdoğan ve yandaşları görmese de tehlike hızla büyüyor. Onların korkusu Erdoğan’ın düşmesi veya devrilmesi değil, vaktinden önce yapılması gereken görevlerini tamamlayamadan devrilmesi. ABD’nin sıkıntısı bu.
Bu nedenle hani Tayyip Bey, İsrail Başbakanı Netanyahu, Obama’nın baskısıyla kendisini aradığında, “ver yahu sesini özledim” dediği Obama ile 16 Mayıs’ta Washington’daki görüşmeye gelmeden önce hazırlayıp getirmesi gereken şeylerden söz ediyorum. Obama, Erdoğan’a verdiği ev ödevine o gün Oval Ofis’te bakacak ve eğer dersine iyi çalışmadıysa oradaki basın toplantısında belki de beysbol sopasını yeniden gösterecek.
Bu nedenle mesela İran ile altın karşılığı yapılan gaz alışverişine, olayın farkında olmalarına rağmen sesini çıkarmadı. Şu ara Tayyip Erdoğan’ın yeni anayasa maskesi altında Türkiye’de eyalet sistemi ile bölgenin parçalanmasının yasal dayanağı hazırlanmadan, başına bir şey gelmesini istemiyor.
Gelelim akil adam yutturmacasına. Birkaç arkadaş gerçek yüzünü yazdı. Bu akil denilen grup aslında muhalifleri ikna için değil, çözülmeye başlayan ve bu sürece karşı çıkan AKP tabanını ikna için kuruldu. Yakışır. Orhan Abim “Batsın bu dünya” der olur biter. Bu arada yazmadan edemeyeceğim, Türkiye’de ne kadar çok profesör varmış yarabbi. İnanın ABD’de bu kadar çok profesöre rastlamadım. Nedense cahil toplumlarda her halde bu oran artıyor. Hele dini bütün olanlarına ne demeli?