Kerkük’ü Barzani’ye veren Dışişleri Bakanı Davutoğlu
Bir süre önce Ahmet Davutoğlu’nun tarihe Kerkük’ü Barzani’ye veren Dışişleri Bakanı olarak geçeceğini bu köşede yazmıştım. Bugün köşemi 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nün enerji ve enerji güvenliği konusunda danışmanı olan ve konusunda Türkiye’de en ciddi isimlerden birisi olan Dr. Tuğçe Varol Sevim’e bırakacağım. Dr. Sevim, “Türkiye artık Kerkük Petrolünü İsrail’e Gönderecek” başlıklı yazısında şöyle diyor: “İsrail’in Gazze’ye bir kez daha askeri operasyon başlatması ve sivilleri katletmeye başlamasının üzerine gözler bir anda Türkiye’nin Ceyhan limanına çevrildi. Ceyhan’dan İsrail’e Kürt petrolü gidiyor muydu gerçekten? Yabancı basının alenen yazdığı ve İsrail ve Kürt taraflarının reddetmediği petrol ticareti bizzat Halk Bankası’nın resmi duyurusuyla netleşmiştir. Türkiye’nin Kürdistan Özerk Yönetimi (KÖY) ile kurduğu enerji ilişkisi o kadar içinden çıkılmaz bir hal almıştır ki, Türkiye, Kerkük’ün statüsünü koruyamadığı gibi artık Ceyhan’dan Kerkük petrolünün satılmasına aracılık etmektedir.
IŞİD’in Irak’a saldırması ile birlikte Kerkük’ü ilhak ederek Kürdistan’ın bağımsızlığına hazırlanan Barzani yönetiminin ilk işi, Kerkük’ün petrol sahalarının kontrolünü sağlamak olmuştur. Türkiye’nin (AKP ve Davutoğlu diye okuyun Ü.Ö.) ise Erbil’in “Kerkük, artık bir daha Irak yönetimine bırakılmayacaktır, Kerkük, Kürdistan’ın başkentidir” söylemlerine karşılık en ufak bir itiraz sesi duyulmamakla birlikte, Barzani petrolünün satışına aracılık etmeye devam etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından Gazze olayları seçim döneminde olunmasının da etkisiyle iç politikaya yönelik olarak seslendirilirken, çok net bir şekilde anlaşılmıştır ki Barzani petrolü İsrail’e gitmekte, İsrail rafinerisinde işlendikten sonra jet yakıtı ya da tank yakıtı olarak (artık nasıl bir yakıta çevireceği İsrail’e kalmış) kullanılmaktadır. Dolayısıyla burada şunu da eklemek gerekmektedir. Türkiye’nin İsrail’e jet yakıtı satıp satmadığının tartışılmasının bir mantığı yoktur. Çünkü zaten Barzani petrolünün İsrail’e ulaşması aynı zamanda İsrail uçaklarına jet yakıtının da ulaşması anlamına gelmektedir.
Kerkük’ün petrol kaynaklarının üzerine oturan KÖY ve Peşmergeleri, IŞİD saldırısını fırsat bilerek Kerkük’ten, Türkiye sınırının altında Kerkük-Ceyhan petrol boru hattı ile birleşen kendi boru hatlarına ulaşan ek bir boru hattı inşa etmişlerdir. IŞİD, Irak hükümeti ve Irak ordusu kontrolündeki şehirlere saldırırken, Barzani peşmergelerinin kontrolündeki şehirlere saldırmamakta ve nasıl oluyorsa KÖY
kolaylıkla boru hattı inşa edebilmektedir.
Üstelikte Kerkük’ten kuzeye doğru inşa edilen ek boru hattı, Türk şirketi olduğu iddia edilen fakat İngiltere borsasına kayıtlı Genel Enerji şirketinin çalışma sahasının bulunduğu Tak Tak sahasına ulaşmaktadır. Acaba bu ek boru hattını kim inşa etmiştir. (Kaynak: http://blogs.platts.com/wp-content/uploads/2014/06/iraq-oil-and-gas-map.jpg)
Bu bağlamda Halkbank’ta biriken petrol parasında artık Kerkük’ün de hakkı vardır. Fakat hesap KÖY adına açılmıştır ve Barzani’nin paranın tamamını istediği bilinmektedir. Oysa ki Irak anayasasına göre paranın % 83’ü Irak merkezi hükümetinin, % 17’si ise Erbil’in olmalıdır. Irak’tan aylardır % 17’lik petrol payını aylardır alamayan Erbil yönetimi mali olarak sıkışmış durumda ve Türkiye’ye muhtaç durumdadır. Böyle bir durumda Türkiye’nin Erbil’e taleplerini kabul ettirmesi gerekirken, tam tersi olarak Erbil, Türkiye’ye taleplerini neredeyse itirazsız kabul ettirmektedir. Türkiye’nin Barzani’nin hiçbir politikasına sessiz kalmadığı bir nokta da Kerkük’ün hali hazırdaki petrol üretimi Barzani yönetiminin yardımına yetişmiştir. KÖY enerji politikalarının mimarı Hawrami’ye göre mevcut durumdaki Kürdistan bölgesinin 200-250 bin varil üretimi yıl sonuna kadar 400 bin varile ulaşacaktır. Üretimdeki bu artış pek tabii ki Kerkük kaynaklarının eklenmesiyle gerçekleşecektir. KÖY’ün petrolünün satış için tek geçiş noktası Türkiye olduğuna göre, Türkiye, Ceyhan limanından Kerkük petrolünü de tankerlere yükleyecektir. Bu durumda Kerkük petrolü pek tabii ki İsrail’e de gidecektir.
Bu nasıl bir dış politika ve enerji politikasıdır ki Kerkük üzerindeki Türkiye’nin bütün tezleri, söylemleri veya hassasiyetlerini bitirmiş ve Türkiye, Kerkük petrolünün parasını Kürdistan hesabına yatırır hale gelmiştir? Türkiye, ne ve hangi amaçlar için Irak’ın bölünmesine ve Kerkük’ün Barzani peşmergelerinin eline geçmesine izin vermiştir? Eğer bunun ekonomik bir açıklaması olacaksa, bu da geçersizdir çünkü Irak merkezi hükümetinin Türkiye’ye vaat ettiği enerji projeleri ve kaynakları Kürdistan’ın vaat ettiğinden kat kat fazladır. Maalesef tüm bu politikalar oluşturulurken Kerkük’ün Türkmen halkının ise esamesinden bile bahsedilmemektedir.”
Evet, Dr. Sevim’in sözlerine eklenecek bir tek kelime yok.