Kerkük ve Türkmenler ne olacak?
Bir Türkmen şehri olan Kerkük, jeoekonomik özelliğinden dolayı her dönemde büyük devletlerin odak noktası olmuştur. Bu sebeple Irak hükümetinin Kerkük'e girmesinin nedeni sadece siyasi değildir. Barzani, Irak Anayasasının 2011 ve 2012. maddelerini dikkate almadan 2014'ten itibaren tüm petrol yataklarını hiç kimseye hesap vermeden istediği gibi kullanmıştır. Trilyon Dolarlık bir petrol rezervinin üstünde bulunan Kerkük'teki petrol yataklarından günde 600 bin varil ihraç ediliyor. Bu da tüm Irak topraklarından çıkan petrolün %40'ını, ihtilaflı bölgelerin tamamı dikkate alındığında ise haritadan görüleceği üzere %50'sini teşkil etmektedir. Kerkük petrollerinin asıl cazip olmasının nedenleri ise kalitesinin çok yüksek olması ve yeryüzüne çok yakın olduğundan dolayı çıkarılmasının az maliyetli oluşudur.
Haritada görüldüğü gibi iki husus önem taşımaktadır. İlki ihtilaflı bölgede sözü edilen petrol yatakları ikincisiyse hali hazırda önü kesilmiş Kürdistan projesinin altyapısıdır.
Irak, Türkiye, İran ve Suriye referanduma karşı çıktılar ve birlikte hareket ettiler. Bundan dolayıdır ki ABD referandumu el altından desteklemesine rağmen şu anda sırası olmadığını ve ertelenmesi gerektiğini savundu. Aslına bakarsanız başta ABD olmak üzere emperyalist devletler kürtleri bölgeyi şekillendirmek için bir enstrüman olarak kullanmaktadırlar.
Referandumdan önce Süleymaniye yakınlarında Dukan'da çok gizli ve çok önemli bir toplantı yapıldı. İranlı General Kasım Süleymani (1998'den beri İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı)'nin denetiminde gerçekleşen bu toplantıya vefat eden Irak eski Cumhurbaşkanı Talabani'nin eşi Hiro ve oğlu Baval Talabani ve Irak Cumhurbaşkanı Fuat Mahsum dahil Irak'lı üst düzey yetkililer katıldı.
Bu ve diğer toplantıların ABD'nin bilgisi dahilinde yapıldığı ve imzalanan antlaşmanın içeriğini de bildiği kanaatindeyim. Zaten bu toplantının devamı ABD ve İngiltere temsilcilerinin katılımlarıyla İbadi ile Macron'un ve yine Talabani grubunun temsilcileriyle Paris'te yapılmıştır. Medyaya sızan haberlere göre yapılan bu toplantıda Kuzey Irak'ın geleceği ve petrol paylaşımı üzerinde anlaşma sağlandığı ileri sürülmektedir.
Referandum yaklaştıkça ABD'nin kendisini sattığını düşünen Barzani, Rusya'nın desteğini kazanmak için Rusya'nın dev petrol şirketi Rosneft ile anlaşma imzaladı ama buradan Barzani'nin istediği şekilde bir kazanım çıkmadı. Yine referandumdan önce ABD'deki neoconların, STK'ların çoğunluğunu oluşturduğu ve senatörlerin de katıldığı düşünce kuruluşlarının düzenlediği toplantılarda, ABD'nin referandum konusunda Barzani'yi desteklediğini beyan ettiler. Hatta Barzani'ye cesaret vermek için Türk hükümetinin de referandumu desteklediği deklare edildi.
Aynı konuyla ilgili son toplantı ise Irak ordusunun çıkarmasından 2 gün önce Kürtlerle Iraklılar arasında yine İranlı General Kasım Süleymani denetiminde Kerkük yakınlarındaki Türkmen Dakuk kasabasında yapıldı. Irak hükümeti referandumdan sonra Kerkük ve ihtilaflı bölgeleri geri almak için başlattığı operasyonda Talabani'ye bağlı Peşmerge güçleri, Irak ordusu ile çatışmaya girmeden geri çekilmeleri sonucunda Barzani Kerkük'ü terk etti ve Talabani'yi ihanetle suçladı.
Irak ordusunun Kerkük zaferinden sonra iki önemli gelişmeye tanık olduk. İlki Irak hükümeti ile İngiliz BP şirketi arasında imzalanan petrol antlaşmasıdır. Diğeri Başbakan İbadi yapmış olduğu açıklamada "Ortak Yönetim" ifadesini kullanmasıdır. Buradaki ortak yönetim ifadesinden kastın Kerkük'ün Iraklılar ile Kürtler arasında mı yoksa Iraklılar ile Türkmenler arasında mı ortak yönetim istediğinin açıklaması gerekmektedir. Çünkü mevcut durumda Irak Anayasası'na göre Irak, Arap-Kürt ortak yönetimi şeklinde olduğu algılanmaktadır. Bu husus Ankara ve Türkmen siyasetçiler tarafından dikkatle takip edilmelidir.
Bölgesel ittifaklar özellikle de İran, Türkiye ve Irak ittifakı çok önemlidir. Bu üç devlet birlikte hareket ettiği sürece bölgede bağımsız bir Kürt devleti kurulma ihtimali yoktur.
Buradaki bir diğer önemli konu Habur sınır kapısıdır. Türkiye Habur sınır kapısını kapatır ise Kuzey Irak'ın can damarlarından birini kesmiş olur. Habur sınır kapısı ile birlikte açılacak olan Ovaköy sınır kapısı Irak ve Türkiye'yi doğrudan birbirlerine bağlayacaktır. Ovaköy sınır kapısının açılması yeni olmayıp yıllardır gündemde olup bazen Irak, bazen IKBY ve bazen ABD ve hatta bazen Türkiye'de açılmasına karşı çıkmıştır.
Irak Başbakanı Ibadi Ankara ziyaretinin ardından Ovaköy'e vurgu yaparak Irak'la Türkiye sınırlarının doğrudan açık olmasının gerekli olduğunu belirtti. Bu konu da Türkiye açısından birçok sebepten dolayı önem arz etmektedir.
KYB'nin Süleymaniye haricinde yani Kerkük dahil ihtilaflı bölgelerde eskisi gibi bir konumda olacağını söylemek şuan için pek mümkün gözükmüyor. Ancak ileride ne olacağını kestirmek zor. Barzani peşmergesinin toparlandığını söylemek ise Barzani'nin yönetimde kalıp kalmayacağı ile değerlendirilebilir. Nitekim şu anda Goran (Değişim) hareketi ve diğer KYB yetkilileri tarafından Barzani'nin istifası istenmektedir. Peşmergenin geleceği Barzani'den sonraki gelecek yönetimin ABD ve Irak tarafından kabul edilip edilmeyeceği ile alakalıdır.
Hali hazırda Kerkük'te ne Talabani ne de Barzani'nin Peşmerge güçleri bulunmamaktadır. Tabi burada diğer önemli husus da Irak hükümeti federatif yapıyı devam ettirmek ve güvenliği kendisi sağlamak istediği takdirde bu sebeple de peşmergenin maaşını kendisi vermek zorundadır. Aslında 2005'te onaylanan Irak Anayasası tekrar gözden geçirilmelidir.
Diğer bir vurgulanması gereken hususta 2003 dönemine gelecek olur isek 7-18 Mart 2003'te Ankara Ulus'taki Devlet Konukevi' nde 2 önemli toplantı yapıldı. 7 Mart'taki ilk toplantıya Türk yetkilileri (genelkurmay başkanlığı yetkilileri ve dış işleri bakanlığı yetkilileri) dışında Iraklı muhalif gruplar ile Kürt ve Türkmen gruplar katıldı.
18 Mart'taki ikinci toplantıya ise Türk yetkililer ile sadece Kürt gruplar katıldılar. Toplantıların içeriği ABD müdahalesi ile ilgiliydi. 1 Mart tezkeresi meclisten geçmemesine rağmen; ABD'nin Irak operasyonunda, Türkiye'nin de yer alması istendi. Kürt gruplardan da ABD müdahalesi gerçekleştiğinde Kerkük'e girmeyeceklerine dair taahhütname alındı.
Buna rağmen TSK'nın koalisyona katılabileceği önerisi Barzani grubu tarafından reddedildi. Kürt grupları taahhütnameye sadık kalmayarak Kerkük'e girdiler. O tarihte %60'ı Türk olan 750 bin Kerkük nüfusu; zaman içerisinde Kürt grupların illegal şekilde taşınması ile birlikte %25'i Türk olan 1 milyon 450 bin nüfuslu bir kent haline getirildi. Bu demografik yapıya göre yapılacak olan referandum ve seçimlerin adil olmayacağı ortadadır ve bu konu da uluslararası mahfillerde gündeme getirilmelidir. Nitekim T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan da demografik yapının düzeltilmesi konusunda beyanat ve açıklamaları olmuştur.
Halihazırda KYB ile KDP Arasında yaşanan gerginlik aynen 90'lı yılları anımsatmakta ve 1996'da Ankara Mutabakatıyla sonuçlanan süreç aynen gündeme gelebilir. Bu satırların yazıldığı sırada Barzani güçlerinin Erbil'in güneyinden uzun menzilli silahlarla Türkmen kasabası Altınköprü'yü bombalamaya devam ettiği ve Rabia'da kısmen de olsa direnişleri sürmektedir. ABD öncülüğündeki koalisyonun baskı ve çabaları sonucu Irak, Türkiye ve Suriye üçgenindeki Fişabur noktasında devam eden çatışmaları durdurmak için Irak tarafından 24 saatlik ateşkes ilan edildi.
Fişhabur noktası üç ülkenin sınırlarının birleştiği konumda bulunduğundan hem Bağdat hem de Erbil ve Ankara açısından stratejik konumda yer alıyor. Bu bağlamda ABD hiçbir ilgisi olmayan DEAŞ'la mücadeleye odaklanmalarını talep etmektedir. Aslında Irak ordusu ve Haşdi Şabi'nin bu noktada tamamen varlığı ABD'nin PKK uzantısı SDG'ye Erbil üzerinden yaptığı yardımı engelleyecektir. Bu bağlamda Baval Talabani, 2014'de Musul Barzani ve İsrail iş birliğiyle DEAŞ'in eline geçtiğini iddia etmektedir.
KYB'nin Kerkük'e tekrar girebilmesi için yeni planlar içerisinde olduğu ileri sürülmektedir. Barzani referandumdan sonra itibarını kaybetmesine rağmen dolaylı yollardan Bağdat'ta diyalog çağrısında bulunmaktadır. Nitekim ABD ve BM Güvenlik Konseyi de diyalog ortamının hazırlanması için taraflara mesaj göndermektedir. Oyun içinde oyunun izleri görülmeye başlanmıştır.
Bağdat, referandumun tamamen iptal edilmesi ve Kürt gruplarının 2003'deki sınırlarına çekilmesi kaydıyla diyalog yapılacağını bildirmiştir. Ankara da aynı görüşü desteklemektedir.
Kerkük'teki Türkmenlerin yaralarını sarmaları için gerekli olan en önemli istek; Kürtlerle aynı idari ve siyasi haklara sahip olmak ve özellikle Kerkük'te Irak Meclisi'nin onayladığı %32 formülüne göre özel statünün kurulmasıdır.
Bölgesel ittifaklar; merkezi hükümetlerin birbirleri ile iyi ilişkiler içerisinde olmasından dolayı çok önemlidir ve bir gerekliliktir. Bölge ülkelerinin (Türkiye-Suriye-İran ve Irak) 'ın birlikte hareket etmesi Türkiye'nin yararınadır.
Türkiye kendisine Peşmerge tarafından verilen Başika yerine; Irak hükümetinden Telafer'de konuşlanmayı istemelidir ve Başika'yı boşaltmalıdır. Zaten baştan Başika'yı almak yerine Suriye'deki Fırat Kalkanı Harekâtı' nda Cerablus için yapılanlar gibi Irak'ta da Telafer ve Afrin için aynısı yapılmalıydı.
İçerisinde Türkmenlerin de yer aldığı yine İrak'taki meselelerin içeriğini bilmeyen kimseler tarafından tartışma konusu yapılan Haşd-i Şabi konusuna gelecek olur isek; Türkmenlerin demokratik haklarına kavuşabilmeleri için öteden beri Türkmen milislerine ihtiyaçları vardır. Haşdi Şabi'de yer alan Türkmen tugayları hem Emirli'de DAEŞ'e karşı hem de Tuzhurmatu'da peşmergeye karşı kahramanca savaştılar ve şimdi de Kerkük için savaşmaya hazırdırlar.
Bakınız çok açık ve kesin söylüyorum; Türkiye, İran ile birlikte hareket eder ise PKK terörünü tamamen bitirir. Türkiye ve İran işbirliği birçok meseleyi çözer.
Türkmenlerin Türk hükümetinden sadece tek bir beklentisi vardır. Türkiye, Irak'taki siyasi olayların içerisinde yer almak için bu konuda çaba harcamaya devam etmeli ve Türkmenlerin Irak siyasi denklemi içerisinde diğer siyasi unsurlar gibi yer almaları için Irak hükümetine baskı yapmalıdır.