Kentsel ölüm projesi
Bu pazartesi “hayati” bir konu ile başlıyoruz “sizden gelenler”e. Jeoloji Yüksek Mühendisi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Metalurji Fen Heyeti’nin eski Müdürü Bülent İbrişim, “kentsel dönüşüm” kapsamında yıkılan/yıkılacak yapılardaki “asbest”e karşı uyarıyor.
Kontrolsüz yıkımın yol açtığı asbest kirlenmesinin, çalışanlar ve çevredekiler için onarılmaz sağlık riski oluşturduğunu ileri süren İbrişim “Önümüzdeki yıllarda Çernobil’den daha büyük felaketlerle karşılaşacağız. Bugünden gerekli önlemlerin alınmasını sağlamak her şeyden önce bir insanlık ve yurttaşlık görevidir” diyor:
“Asbest, tüm dünyada, son yıllarda yasaklanmasına karşın, uzun yıllar tavan ve taban döşemelerinde ısı ve yangın yalıtımı, panel ve kazanlar, pis ve temiz su borularında yıllardır çok yaygın biçimde kullanılmıştır. (...) Halk arasında ak, çorak, gök toprak, höllük veya ceren toprağı gibi isimlerle de biliniyor. Bir doğal silikat minerali olan asbest 1850’lerden sonra ısıyı ve elektriği yalıtması, sürtünmeye ve asit gibi kimyasallara dayanıklı olması nedeniyle sihirli mineral olarak tanınmaya başlandı. (...) 1990’lı yıllara gelindiğinde insan sağlığına çok ciddi zararlar veren kanserojen bir madde olduğunun belirlenmesi ile asbest için öldürücü toz tanımlaması yapılmıştır.
Asbeste bağlı oluşan hastalıkların başında, asbest liflerini çözmeye çalışan vücut tarafından üretilen asidin akciğer zarında oluşturduğu yaralar olan asbestoz gelir. Diğerleri akciğer zarı ve karın zarı kanseri mezotelyoma, gırtlak ve sindirim sistemi kanserleri ile akciğer zarı (pleura) kalınlaşması gelmektedir.
Avrupa Birliği’nde 2005 yılından itibaren üye ülkelerde asbest üretimi ve kullanımını yasaklamıştır. Asbestli malzemelerin kaldırılmasından depolanmasına kadar olan süreçlerde yasalarla çok sıkı yaptırımlar uygulanmaktadır.
(...) Çevremizdeki her bir bina yıkımı, kanser riski demektir. Yıkıntı, hafriyat asbestli malzemeden ayrıştırılıyor mu sorusunun yanıtı ne yazık ki olumsuzdur.
İnşaat yıkıntıları, molozlar nerelere dökülüyor, önlemler alınıyor mu?
Başlamış olan ve bitirilen yıkımları gerçekleştiren işçileri ve çevrede yaşayan ve hatta yolu oradan geçenleri yakın gelecekte neler beklemektedir?
(...) Bu riskin ortadan kaldırılması ancak, meslek odaları, akademisyenler, belediyelerin halkımızı bilgilendirmesi, yerel örgütler ve bölge halkının direnmesiyle gerçekleşebilecektir.”
Büyük uzlaşı
Dr. Erdal Şenel, Cumhurbaşkanlığı seçiminde “duygusal” değil “akil” davranma çağrısı yapıyor vatandaşlara:
“...Eğer Erdoğan seçimi kazanırsa Türkiye ’başkanlık rejimine’geçiş yapacak.
Bütün sistem AKP ve Erdoğan kontrolüne geçecek. Bunun siyasi sonuçlarının ne olacağını düşünmek bile korkutuyor.
Eğer Ekmel bey kazanırsa ’parlementer’, demokrat sistemi kurtaracağız... ’BÜYÜK UZLAŞMA’ projesi büyük bir adım.
... Gerçekleri görmeden, iyice düşünmeden karar vermeyelim. Türkiye’yi dinleyecek bir Cumhurbaşkanı’na ihtiyacımız var, azarlayacak
değil!”
Çığlığa devam
Ümraniye ve Balyoz davalarında hayatı karartılanlar tahliye oldu ama mağdur yakınlarının “sessiz çığlığı” susmadı. Vardiya Bizde Platformu “son mağdur da çıkana kadar” çığlığa devam kararı aldı:
“Şimdi sıra; halen 7 asker ve 1 öğretim görevlisinin tutsak, 37 kişi hakkında yakalama kararı bulunan sözde Askeri Casusluk ve Zirve Yayınevi gibi kumpas davalarındadır... Bu kapsamda; görevi hak ve özgürlükleri korumak olan Anayasa Mahkemesi’nden, masum insanların sesine kulak vererek, Askeri Casusluk Davası sanıklarının bireysel başvurularını daha fazla gecikmeden sonuçlandırması, Zirve Yayınevi Davasına bakan mahkemeden de tahliye kararı vermesi beklenmektedir. Mücadelemiz son arkadaşımız hapisten çıkana ve kumpasçılar bağımsız mahkemeler önünde hesap verene kadar devam edecektir.”
“Bizi de torbaya alın”
Emekli Yüzbaşı Fahri Şentürk’ün mesajı siyasi partilerin genel başkanları, grup başkanvekilleri, milletvekilleri ve Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu Üyeleri’ne:
“6318 sayılı yasa ile dört yıllık fakülte mezunu tüm subay ve astsubaylara 1/4’üncü dereceye yükselme imkanı sağladınız. Ancak bunun karşılığı olan 4800-5800 ek göstergesini vermediniz. Tabii bu da maaşlara herhangi bir etki yapmadı. Konu ile ilgili Genelkurmay Başkanlığı’nın 17 Ocak 2012 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı’na gönderdiği taslaktan bugüne kadar bir sonuç çıkmamıştır.
Bakanlığın 11 Haziran 2012’de Başbakanlığa gönderdiği; birinci derecede olup 3600 ek göstergeye hak kazanmış olanlara ve bunların emeklilerine görev tazminatı verilmesini amaçlayan kanun tasarı taslağından da henüz bir netice alınamamıştır.
Çalışan emeklilerden kesilmekte olan yüzde 15 SGK destekleme primlerinin kaldırılması ve geriye dönük tahakkuk ettirilen cezaların da kaldırılması ile yukarıdaki hususların da torba kanuna dahil edilmesini talep ediyoruz.”
Şalvarın ipini teslim etme
Cumhurbaşkanlığı seçimi için bir çağrı da Denizli’den; emekli eğitimci Mehmet Halil Arık’tan. “İçinize sinmese de olur” diyor ve bakın “okuma yazma bilmeyen ninesinin” deyişiyle nasıl izah ediyor “Ekmel Bey’e evet” deme gerekçesini:
Bundan önceki sinmiş miydi ki içine; “sindirememişlikten” söz etmektesin!?..
Tercihin “boykot” olduğunda; ya ibre yine, “en kötü’ye” yöneliyorsa!?..
Ninemin sözünü tekrardan başka ne düşer ki bana!...?
İçindeki onurunsa senin, şalvarın ipini teslim etmemelisin!..
“Bin düşün bir yap; kötüye yar olmasın.. // Bin düşün, bir yap, yaptığın utandırmasın!..”