Kendisi muhtacı himmet bir dede...
Son 4 yıldır yaşamakta olduğumuz düşük büyüme nedeniyle, işsizlik oranları daha hızlı arttı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun Şubat ayı iş gücü istatistiklerine göre, 2015 Şubat ayında işsizlik oranı yüzde 11.4 oldu.
Bu oran geçen sene yine Şubat ayında yüzde 10.3 olmuştu.
İş aramayan ve çalışmaya hazır olan işsizleri de katarsak, geçen sene Şubat ayında yüzde 17.8 olan fiili işsizlik oranı bu sene yüzde 18.4 oldu.
Türkiye 2000 yılı öncesinde, ortalama işsizlik oranı yüzde 7’ler dolayında idi. Artık işsizlik mevcut üretim ve büyüme politikasına bağlı olarak kronikleşti.
İşsizliğin çözümü, birkaç öneri veya birkaç reçete ile olmaz. Çözüm üretim, büyüme ve bölüşümü de içine alan ve yeni politikaları içeren ve yeni bir yaklaşımla hazırlanacak “istikrara geçiş programı” ile ancak mümkün olur
Bu program içinde, istihdam ile ilgili olan çözümlerden bazıları şöyle olmalıdır:
1) Ulusal büyüme modelini benimsemek gerekir... Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’da, büyümede, iç üretime dayalı ve istihdam yaratan bir büyüme modeli esas alınmalıdır. Uygulanmakta olan büyüme modeli, dış kaynak girişine dayalı bir büyüme modelidir. Doğrusu iç tasarrufları artırıp, ekonomiyi dışa bağımlı olmaktan kurtarmak gerekir. Bunun için de, üretici ve tüketicinin güven duyacağı bir siyasi ve iktisadi ortam yaratmak gerekir.
2) Sıcak para hareketleri hem dalgalı kur sistemini çalıştırmadı, hem de kur baskısı yaratı. 2013 yılına kadar kurun düşük kalmasına neden oldu ve iç üretim yerine ithalatın artmasını sağladı. İşsiz sayısı arttı. Son iki yıldır da kur belirsizliği nedeniyle planlama ve yatırım yapılmıyor. Ve istihdam artışı nüfus artışının altında kalıyor.
Çözüm, Dalgalı Kur politikası yerine, kur hareketlerini en aza indirecek olan “Kontrollü kur” sistemine geçmektir.
Öte yandan uzun vadeli yeni yatırım yapacak yabancı sermayeye, ilave teşvikler verilmelidir.
3) İşsizliğin önlenmesinde, devletin daha aktif rol alması gerekir. Devlet-piyasa dengesinin kurulması gerekir. Bu bağlamda:
Devletin geri kalmış bölgelerde, o bölgelerin özelliğine göre istihdam yaratacak yatırımları bizzat yapması gerekir. O yörede oturanlar bu işletmede çalışmalı ve bunların ücretinden belirli bir kesinti yapılarak, işletmeye ortak yapılmalı, zaman içinde söz konusu işletmeler çalışanlara devredilmelidir.
Devletin altyapı yatırımları, tekel niteliğindeki yatırımları ile üretici ve tüketiciyi doğrudan bağlayan işletmelerin, blok satış yoluyla yerli ve yabancıya satışı durdurulmalıdır. Zira, bu altyapı yatırımları özel sektör elinde hem piyasa tekeli oluşturuyor, hem de işsizlik yaratıyor.
4) İstihdam üstünde, çalışanların ve işverenlerin ödedikleri, toplam vergi ve primler Avrupa Birliği ve OECD ülkelerine göre daha yüksektir. Yüzde 37 ile yüzde 40 arasındadır. Yani bir iş yerine 1000 liraya mal olan bir çalışanın eline 600 lira geçmektedir. Özetle, işçilik maliyetleri yüksektir... İşçilik maliyetlerinin yüksek olması, emek yoğun yatırımlar yerine sermaye yoğun yatırımların tercih edilmesine neden olmaktadır. Bunun için de istihdam üstündeki yükün, yüzde 25 seviyesine düşürülmesi, asgari ücretin tamamının vergi dışı tutulması gerekmektedir. Bu yolla, kayıt dışı istihdam da azalacak ve devletin geliri düşmeyecektir.
5) İnsan gücü planlaması yapılmalıdır... Bugüne kadar Türkiye’de ciddi anlamda bir insan gücü planlaması yapılmadı. Bunun içindir ki gençler arasında, dört kişiden biri işsizdir. Bunun içindir ki Türkiye’de mühendis fazlası var ve hemşire eksiği var.
İnsan gücü planlaması, mesleki eğitim, teknisyen, vasıflı iş gücü ve uzman yetiştirilmesi, siyasi iktidarların eline bırakılırsa, bugün olduğu gibi imam-hatip gibi kutuplaşmalara ve siyasi istismarlara yol açıyor. Oysaki insan gücü planlaması, ülkenin insan potansiyelinin değerlendirilmesi ve geleceği açısından her şeyden önemlidir. Bu planlamayı yasal zorunluluğa ve objektif esaslara bağlamak gerekir.
6) Fiilen 5.8 milyon işsizi olan bir ülkede 1 milyon kaçak işçi var, 2 milyon Suriyeli var. Bunların çoğu karın tokluğuna çalışıyor. Dışarıya işçi gönderen bir Türkiye’nin kaçak işçi ithal etmesi hiçbir hesaba uymuyor.
Yani, kendisi muhtacı himmet bir dede... Nerde kaldı gayrıya himmet ede...