Kendini yeniden var eder kartal

Çok uzun yaşayan kuşlardan biridir kartal... Yetmiş yıl yaşayanları var. Yetmiş yıl yaşarlar ya, bu yaşa ulaşmak öyle kolay değil, yolun yarısında çok zorlu bir sınavdan geçmeleri gerekir.
Yaşı kırka yaklaşınca pençeleri sertleşir kartalın, esnekliğini yitirir, avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzar, kıvrılır göğsüne doğru. Tüyleri ise kartlaşır, kalınlaşır, kanatlarına takılmaya başlar.
Bu halde avlanmak bir yana, uçulmaz bile.
Bir yol ayrımındadır şimdi kartal. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Az değil, 150 gündür bu ömür tazeleme işi.
Yeniden kendini var etmeye karar verirse, yüce bir dağın tepesine doğru uçar kartal, yalçın bir kayanın en sarp yerinde, uygun bir kartal koyağı bularak yeni yuva edinir orasını.
Orada kendini yeniden var edecektir. Gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. Vurur vurur... Yerinden sökülüp düşene kadar... Sonra bekleyiş... Gaga yeniden çıkana kadar... Yeni gaganın ilk işi, eski pençeleri söküp çıkarmak olur. Yeni pençeler de tamam... Eski kartlaşmış tüyler yolunacak bir tamam, yenilerinin çıkması beklenecektir.
Yirmi yıl daha kazanmıştır, ama o, sınırsız bir arzuyla yaşayacaktır. Sıfır zaafı olsun diye, yeniden ve sıfırdan başlamıştır. Belleği dışında... Bellek sıfırlanmamıştır, derk edilerek, yeni bilgiler zerk edilerek zenginleştirilmiştir. Öyle... Çünkü bu zorlu geçit, salt bir organ yenileme işlemi değildir, bir tür itikaf, bir meditasyondur da aynı zamanda. Yaşamının ilk döneminde öğrendikleri olağandılar, sıradandılar, yinelektiler (rutin). Şimdi görevi büyük... Zamanı da kucaklayacak mekânı da, geçmişe de uçacak geleceğe de. Eşsiz Atatürk’ün deyimiyle “Bu ruhu barındıracak kadar kuvvetli bir beden sahibidir. Zaten maddî olsun, dimağî olsun hiçbir sıkıcı kudret içinde durmaz. Bu yaratılışta olduğundan, yüksek ana yurdunun dünyadan uzak vaziyetine karşı isyan etmiştir.”
İsyan... Nisyanlara inat bir isyan... Görkemdir artık bu sıfır zaaflı kartalın tüyleri. Ulu Tanrı’ya en yakın uçtuğunda, gösterilecektir gözlerine, görmek istedikleri.
HEPAR’ın “Anadolu Kartalı” da ölümü değil, büyük çileyi çekmeyi göze alarak yeniden dirilişi seçti. “Kendini kapatma” olarak tek maddelik gündemle toplanmıştı HEPAR Büyük Kurultay’ı. “Hayır kapatmıyoruz, öldürmüyoruz kartalımızı!.. Ferman küresel ağalarınsa, dağların en sarp yerleri bizim... Orada tazelesin ömrünü ve silahlarını kartalımız, bu yeni iman ve coşku ile hörelenelim Türk düşmanlarının üstüne” diye ünledi kurultay “Ünü Büyük Osman Paşa” ya.
Evet... Kim ne derse desin, ne yorum yaparsa yapsın, Şeyh Sait’in asıldığı Diyarbakır Dağkapı Meydanından “Bu meydan Kemalizme meydan okuyan meydandır” diye seslenen tarla sıçanlarının çoğaldığı ve çoğaltıldığı bir ülkede, HEPAR’ın Anadolu Kartalı hep olmalıdır, uçmalıdır, avlanmalıdır; dosta güven, düşmana korku salmalıdır.
Evet Paşam, “Ne tip mücadele olursa olsun, yenilmesi gereken fizik değil, ruhtur. İnsanların ruhu bükülmeden yenilgi olmaz” diyordunuz. Az da olsa, ruhu yenilmeyen yoldaşlarınız var artık. Ve onlar öğrendiler sizden, her şeyin değerinin zorluğunda olduğunu. en kıymetli okulun zorluk okulu olduğunu”.
Haydi bekliyorlar, verin komutunuzu!

Yazarın Diğer Yazıları