Kendini mozoleye de prangalasa boşuna…

İnsan gerçekten hayret ediyor!

Sanırsın ki, Abdullah Gül, toplumun her kesimini özleme gark eden bir Cumhurbaşkanlığı yaptı. Geride, dinlemeye doyulmayan "hoş bir seda" bıraktı.

Hafızam yahut algım beni yanıltıyorsa, hatırlatın, aydınlatın lütfen; hangi -başka kimselerde bulunmaz- özelliğinden dolayı, Abdullah Gül, bir kere daha Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olmalı?

"Saray" daha yeni yapıldı, "hanımefendi" belki bu defa astronomik tadilatlara ihtiyaç duymaz diye değildir herhalde!

***

Sayın Gül, değil "30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun, bu vesileyle Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitlerimizi şükranla anıyorum" diye tivit atma lütfunda bulunmak; Kocatepe'de ebedi bir saygı nöbetine dursa boşuna…

Dipçik gibi olmak, Anıtkabir'e herkesten önce koşup Ata'yı en önde anabilmek için her 10 Kasım arifesinde tepeden tırnağa doktor kontrolünden geçse, haftalar öncesinden vitamin takviyesine filan başlasa, hatta o gün kendini mozoleye prangalasa yine olmaz…

***

"Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, devletçilik ve laiklik; bu millete, zorlatma şeklinde dayatılmış" diyerek tekraren Atatürk ilkelerini hedef almış, "Ne Mutlu Türküm diyene lafını, tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür" diyebilmiş, devamında da "Ne Mutlu Türküm Diyene" lafının memleketinden dağından, taşından silinmesine bizatihi öncülük etmiş birinin "bir tivitlik Atatürkçülüğü"ne kanacağımızı varsayan…

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın, "Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir", "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir", "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe'dir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır" şeklindeki "değiştirilemez" maddelerinin, "değiştirilemez" olmasını "Baas anlayışı" olarak tanımlamış; "demokratikleşme" için bu maddelerin değiştirilebilir hale getirilmesi şartını koşmuş birini Atatürk'ün makamına yakıştırıp da, memlekette adam kalmamış gibi ısrarla, ısıtıp ısıtıp önümüze koyan…

Nihayetinde, İngiltere'nin, resmen "Büyük Şövalye"sini, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak hayal eden, adaylığını planlayan/dayatan akıl seviyesi için Semiramis Pekkan söylüyor sevgili okurlar:

Her tatlı söze kanma demedim mi?

Aldatır seni inanma demedim mi?

Olmaz olmaz bu iş olamaz

Hiç yalvarma bu iş olamaz.

***

"İnadına" refleksleri sever ya bizim insanımız…

Amaç, o refleksi kaşımak ve en muhalif olanına bile sandıkta "inadına Erdoğan" dedirtmek ise, "Cumhur İttifakı"nı büyük bir "Millet İttifakı"na dönüştürmek ise bakın o zaman başka…

O zaman olur; hem de gül gibi olur!

Ama bilmiyorum o günden sonra "muhalefet" bir daha sokağa çıkacak yüzü nereden bulur!

++++++++++

SORU-YORUM

Şartlar ortadayken Milli Eğitim Bakanı'nı "Niye yüz yüze eğitim yapmıyor" diye suçlamanın hiçbir mantığı yok; kaldı ki yapsa, bu defa da niye çocukların, öğretmenlerin ve onlar üzerinden de hepimizin hayatını tehlikeye atıyor diye kıyamet koparacağımız aşikar. Yaranamayacak.

Ve fakat…

"Kaçınılmaz" olarak başvuruluyor olması sorgulamaya mani değil;

"Sanal eğitim" zilinin çaldığı dün itibarıyla, bir (1) öğrencinin bile bu eğitimden "hak ettiği şekilde" yararlanabilmesine yarayacak bilgisayardan, tabletten ve bunları kullanabileceği internet bağlantısından mahrum olmadığına emin miyiz? Yüz yüze eğitimin bile eşit koşullarda verilebildiğini savunmak zorken "e-eğitim"e erişimdeki eşitsizlikler nasıl telafi edilecek? Aynı eğitimi al(a)mayan öğrencilerin, lise ve üniversitelere aynı sınavla sınanarak yerleştirilmesinin yol açacağı adaletsizliği önlemek üzere ne yapıldı, ne yapılacak? Klasik sınav sistemi yerine, "pandemi yılları"na özel, öğrenciyle bire bir temas halindeki öğretmenlerin de dahil edildiği bir derecelendirme, yerleştirme modeli üzerinde çalışıldı mı hiç mesela?

Yazarın Diğer Yazıları