"Kendini bilmez birkaç taraftar"
Ne zaman absürt bir açıklama gelse veya eylem gerçekleşse ardından gelen resmî hükümet açıklaması aynı oluyor:
"Onun şahsî fikirleri..."
Ya da:
"Aklî dengesi bozuk, meczup, şizofren..."
Tıpkı stadyumlarda meydana gelen taşkınlıklar veya olaylardan sonra kulüplerden gelen resmî açıklamalar gibi:
"Kendini bilmez birkaç taraftar kulübümüzü bağlamaz..."
Oysa herkes bilir ki o "kendini bilmez birkaç taraftar" denilen birkaç bin taraftar o stada kulübün verdiği bedava biletlerle girerler... Olay çıkaran o taraftarlar deplasmanlara parasını kulübün ya da bir kulüp yöneticisinin ödediği otobüslerle giderler...
Fakat resmî açıklamalar her zaman aynıdır:
"Kendini bilmez birkaç taraftar..."
Siyasette de durum aynı aslında...
AKP eski MKYk üyesi Ayhan Oğan yıllardır televizyonlardaki tartışma programlarında iktidar için ayrılan koltuklara oturur, yıllardır televizyonlarda iktidar sözcüsü gibi konuşur, iktidara yönelik eleştiriler karşısında göğsünü siper eder, iktidarı hararetle savunur... Öyle ki 2012 yılında iktidarın 'açılım süreci'ni anlatmakta zorlandığı zamanlarda kurduğu 'Âkiller Heyeti'nin de Güneydoğu sekreterliği vazifesi kendisine verilmiştir.
Aynı Ayhan Oğan geçtiğimiz günlerde bir TV programında, "Yeni bir devlet kuruyoruz. Beğenin beğenmeyin, lideri de Recep Tayyip Erdoğan" sözlerini sarf edince birden bire 'kendini bilmez taraftar' oluvermiştir.
Önce Hükümetten Mahir Ünal:
"Bu sözler onun şahsî fikirleridir" diyerek topu taca atarken, Başbakan Binali Yıldırım, taca giden topa bir vuruş daha yaparak topu stadyumun dışına kadar atmış ve Ayhan Oğan'ı sanki AKP ile hiçbir ilişkisi yokmuşcasına bir televizyon yorumcusunu tekzip eder gibi yalanlamıştır:
"Kimin ne söylediğinin önemi yok, bazı televizyon programcılarının, yorumcularının söylediği laflar, bizim partimizi bağlamaz..."
Atatürk heykellerine saldırılarda da, Atatürk'e yapılan hakaretlerde de durum aynıdır. Bu hakaretlerin sahiplerinin tamamı AKP ile ya ilişkilidir ya da destekleyicisidir. Cumhuriyete yönelik hakaretlerin sahipleri için de durum değişmemektedir.
Cumhuriyeti 'reklâm arası' olarak gören mi ararsınız, "AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk" diyen mi ararsınız, "Türk diye bir ırk yoktur" diyen mi ararsınız, "Türk bayrağı değişmeli" diyen mi ararsınız, ne ararsanız var...
Hepsi de AKP ile ya doğrudan ya da dolaylı ilişkili...
Ama tepki hep aynı:
"Onun şahsî fikirleridir bizi bağlamaz..."
Ya da:
"Akli dengesi bozuk..."
Bu kadar aklî dengesi bozuk ve bu kadar reddedilen şahsî fikirleri bünyesinde barındıran bir yapıdan söz ediyoruz...
Bunun adı siyaseti ve iktidarı cumhuriyetle bir hesaplaşmaya dönüştüren iktidarın 'şahsî fikir sahipleri'ne ve 'meczuplara' yaydığı güç zehirlenmesi ve cüretkârlık...
Oysa cüretkârlık aranması gerekiyorsa eğer, cesaret aranması gerekiyorsa eğer, kahramanlık aranması gerekiyorsa eğer gözler sakallı, cüppeli, şalvarlı meczuplara değil, vantrilok gibi karnından konuşanlara değil, satır aralarında cumhuriyete hakaret edenlere değil, yedi düvele baş kaldıran, yedi düvelle savaşan ve bize bir vatan bırakan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına ve onlarla birlikte Kurtuluş Savaşı veren aziz ve yüce Türk milletine bakmak gerekir.
"Ne mutlu Türk'üm diyene..."