Kendine, ülküne ve ülkene sahip çık!
Gelinen aşamada, klasik yöntem, standart davranış ve rutin kararlarla Türk milletinin egemenliği ve bütünlüğünü korumak mümkün değildir. Düşen bir kalenin ardından ağıt yakarak, zapt edilen bir değer için sitem ederek ve çiğnenen kutsalları seyrederek zafer sağlanamayacağını tarih söyler. Zafer için Çanakkale’nin nasıl bir ilham ve ibret olduğu da ortadadır. Dünya üzerinde iyi okunduktan sonra yenilemeyecek hiçbir siyasi ve askeri güç yoktur. Zaferi, şartların olumlu ya da olumsuzluğu değil, iradenin gücü belirler. Teröre ya da kötü yönetime teslimiyet sorunu çözmez, aksine büyütür. Herkes, sorunların çözülmek, yoksullukların aşılmak, engellerin geçilmek için var olduğunu bilmelidir!
Şartların aşılması onların emrine girmeyi reddetmekle başlar. Kötü şartları dahi Türk milletinin var olma amacının aracı haline dönüştürmek için tek gerekli olan şey, çelik gibi irade ve gayrettir. İçeriden ve dışarıdan gelen tehditlere karşı atalarımızın bütün emanetlerinin korunabilmesinin yolu da Türk milli varlığının bir araya getirilerek harekete geçirilmesiyle yakından ilgilidir. Birliğin iriliği, iriliğin de diriliği doğuracağı atalarımızdan bize kalan bir vasiyettir. Ancak bu şekilde Türkiye, emperyalist testlerinin uygulandığı dünyanın en büyük sosyal laboratuvarı olmaktan çıkarılabilir.
Bu bağlamda olmak üzere, toplumun iç bağlarını güçlendirmek ve Türk toplumunun olabildiğince çok sayıda üyesini ortak davranış kurallarında birleştirmek için yapılması gerekenler yapılmalıdır.
Milliyetçi düşünce sahiplerinin bu bağlamda düşüncelerini kitleleştirip yaygınlaştıracak yerde, kitleleri suçlayarak düşüncelerini birkaç kişi ile sınırlandırıp, dayatıcı ve tepeden inmeci bir tutum takınmaları çıkar yol değildir. Görüş ve düşünceleri hep aynı kişilerin, bunları hep aynı kişilere aktarmayı bir kenara bırakıp geniş kitlelerin ufkunu açıcı davranışların içine girmesi gerekmektedir.
AB’yi, ABD’yi, Çok Uluslu Şirketleri, Misyonerleri ve Etki Ajanlarını günah keçisi ilan etmeyi de bir kenara bırakıp; öncelikle bu yıkıcı güçlere karşı milli güçlerin beceriksizliğini, isteksizliğini ve bıraktıkları boşlukları telafi etmenin başka yollarını bulmak gerekmektedir. Eleştirmek ve seyretmek değil, fikri ve entelektüel eylemlerle yanlışları düzeltmek en çıkar yoldur.
Unutulmamalıdır ki ruh ve heyecan birliği, siyasi birliğin ön şartıdır. Milli olan her şeye aç olan ruhların, yeniden ortak tarih ve geleceğinden heyecan duyacak biçimde inşa edilmesi şarttır. Yıkılmış ve dağılmış kimliği derleyip toparlayarak, ideal ve milli değerlere aynı heyecanla sarılarak toplum kendi ayakları üstünde durup hedefe yürümeye gücü yeter duruma getirilebilir. Ancak bu yolla; birbirine düşürülen milliyetçiler de birleştirilebilir.
Türk milliyetçilerinin bundan böyle asılsız sarsıntı ve korkularından kopması, verimsiz sevgi ve kinlerle uğraşmaktan vazgeçmesi, yok veya meçhul olan dost ve düşmanlarla meşgul olmaması gerekir.
Aklı felç eden, zihni duraklatan, iradeyi çökerten, toplumu ümitsizliğe gark eden faktörlerden kurtulmanın yolu, unutulan, paslanan, üstü küllenen ve bir kenara itilen ideallerle, çağı yeniden okumaktan geçmektedir.
Bir deprem, kasırga ve tsunami etkisi yaratan küreselleşme olgusuna kapılmak yerine, onun enerji ve imkanlarından yararlanmanın yolunu bulmak gerekir. Zira sarsıntı ve ürperti ne kadar şiddetli olursa olsun, her zaman ona gafil yakalanmaya tercih edilir.
İç ve dış bütün şer odaklarının ilk hedefi haline gelmiş olan milliyetçi tavrın asıl şimdi gösterilmesi gerekir. Herkesin hem kendisine hem ülküsüne hem de ülkesine sahip çıkması zamanıdır.