Kendilerini tekzip ettiler

Ahmet Altan’ın yardımcısı Yasemin Çongar’ın canlı yayında, “Belgeler Genelkurmay’dan geliyor”
açıklamasını yaptığı gecenin sabahında, Taraf “Belge istihbaratı Amerika’dan” manşetiyle çıktı

Provakotör Hasan Cemal, eski gerilla Cengiz Çandar, eş durumundan Amerikalı Yasemin Çongar ve sado-mazosişt eğilimleri bulunan Ahmet Altan önceki gece “tecrübelerini konuşturmak” üzere CNN Türk ekranındaydı.
Aynı dili konuşmanın rahatlığı hiçbirşeye benzemiyor. Yol arkadaşları ne dese “He valla” diyen Altan ve Çongar kendini salmış pelte kıvamındaydılar.
Bir ara Çandar, “Araştırmacı gazetecilik diyorlar ama sizin yaptığınız iş araştırmacı gazetecilik filan değil. Hangi gazeteci ”bomba“ haberi araştırarak bulmuş. Öyle haberler size verilir...” diyerek açık açık Taraf’ın gazetecilik yapmadığını ve iddia ettiğimiz gibi “köstebek servis aracı” olduğunu ifade etti.
Aynı sözleri biz söylsek, kafamıza vura vura “Ne büyük gazeteciler olduklarını” kabul etmemize çalışırlar... Çandar söyledi ya, Çongar ne dese beğenirsiniz:
“Her kurumda bizim gibi düşünen ’birkaç iyi adam’ var. İrtica ile Mücadele Eylem Planı bize nereden geldi? Genelkurmay’dan geldi...”
Mehmet Baransu’nun gündem değiştiren haberin kokusunu alan muhabir imajının yerle yeksan olmasından daha vahimi, o gecenin sabahında, yani dün dağıtılan Taraf’ın sürmanşetinde gizliydi.
Emekli askeri hakim Faik Tarımcıoğlu’nun, “Taraf’a sızan belge içeriği” ile ilgili olarak Neşe Düzel’e söylediği “Bu planının istihbaratını Amerika verdi” sözü, Yasemin Çongar’ı tekzip etmekle kalmıyor, Taraf’ın Amerikan istihbaratının, yani CIA’nın belirlediği istikamette yayın yaptığı iddialarını da teyid ediyordu. İşte Neşe Düzel’in “neye sebep olduğunu” bilmeden, basın tarihine belki de bir çeşit “intihar eylemi” olarak geçecek röportajın o bölümü:
“Neşe Düzel: Sizce bu cunta planını kim ortaya çıkardı?
Faik Tarımcıoğlu: Amerika bu plandan haberdardır. Bunun istihbaratını hükümete veya MİT’e Amerika vermiş olabilir. Çünkü Irak’ta ve Afganistan’da çırpınan Amerika’ya bugün istikrarlı bir Türkiye lazım. Amerika Türkiye’de darbe istemez, hele böylesini hiç istemez...
N.D.: Niye böylesini istemez?
F.T.: Çünkü bunun içinde İran, Rusya, Almanya ittifakı gibi farklı şeyler terennüm edenler vardır. Geçmişte ise Türkiye’deki darbeler Amerika’nın işine yarıyordu. (..) Devlet artık bu tür darbecilerden arınmaya çalışıyor. Bu çaba Hilmi Özkök’le başladı.”
Zamanlama itibarı ile CNN Türk’teki yayına, bu röportajın da yer aldığı Taraf baskıya verildikten sonra katılan Yasemin Çongar, nasıl hem kendisini, hem de gazetesini zor durumda bırakacak bu hatanın mimarı olabildi?
Çandar’ın ima ettiği gibi “gazetecilik”le bağlarını koparmış oldukları, “servis elemanı” gibi ellerine tutuşturulanı, kaynağı “bildik” olduğu için sorgulama gereği duymadan yayımladıkları, özetle hazıra konmaya alıştıkları için, “analitik düşünme” kabiliyetlerini mi kaybettiler acaba? Aksi halde Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı olduğu gazetenin, hem de sürmanşetten duyurduğu bu iddiadan bihaber olamayacağına göre, Çongar’ın “ABD’nin isteği ve aracılığıyla servis edilen belgeleri yayımlıyoruz” itirafına dönüşebilecek sözleri sarfetmesi nasıl izah edilebilir?
Taraf’ın haberina bakarsak, Çongar CNN’de “Genelkurmay’dan” derken “küçük” bir ayrıntıyı kendisine saklıyor ve asıl kaynağın “Genelkurmay’a sızmış CIA ajanları” olduğunu es geçiyordu?
Tarımcıoğlu, röporajının minik bir bölümü bile Türkiye’de yürütülen psikolojik savaşın pek çok şifresiyle dolu. Yukarıda tırnak içinde aktardığımız satırları bir kere daha okuyunca farkına varıyoruz ki; Tasfiye edilmek istenen yapının asıl belirleyici özelliği Amerika’nın menfaatleriyle örtüşmeyen bir tavra sahip oluşu... Amerika, “darbe”ye değil, kendisine karşı/rağmen yapılan “darbe”ye karşı...
Çongar ile Düzel’in pişti olmasından sonra ortaya çıkan tablodan da, ABD’nin Türk askerinin kafasına çuval geçirmesini “pratik çözüm” olarak değerlendiren emekli Hilmi Özkök ile başlayan sürecin devamını isteyen ve ABD’nin belirlediği rotanın dışına çıkan “asker sorunu” yla mücadeleyi görev edinen Taraf’ın, CIA operasyonlarının medya ayağı olduğu okunmuyor mu?


++++++

Uçağına bindiklerinin düdüğünü çalıyorlar
Bazen, Devlet Bahçeli, Başbakan olmasın diye türbe türbe gezip adaklar adadıklarını bile düşünüyorum. Malum mevcutlar arasında “uçak” kullanmayan tek parti başkanı.
En devletlülerle dizdize, gözgöze, ayakları yerden kesilmiş halde görüntülenmeseler, kim “ihtimal” verir duyurdukları, akla ve mantığa sığmayan “yeni strateji”lerin doğruluğuna...
Bu ekolünün son örneği Abdullah Gül’ün Slovakya gezisi vesilesiyle sergilendi.
Ne yalan söyleyeyim “Slovakya” değil de “Fildişi Sahilleri” deseler yerdim. Gazetelerde görüp görebildiğimiz uçağın içi olunca, dışında ne var, ne yok ne bilelim?
Siyasilerin, “Ekmeğini yedim” diye ifade edilen vefa duygusunu sömürdüğünü düşünmeye başladım. Uçağa binen “dürüst kalem” titrine sahip gazetecinin gözüne perde iniyor, “delikanlı” gazeteci kıvırmaya başlıyor, yalnız doğrunun yanındaki, birden evsahibinin tarafına mıhlanıyor... Kalemlerinden yağ bal damlıyor. “Rabbimin lider olsun diye yarattığı kankam Gül” havasında dolaştığı için, Erdoğan’a neredeyse dış kapının dış mandalı muamelesini reva gören Fehmi Koru bile, şeytanın bacağını kırıp, Tahran’a giden Başbakanlık uçağına bindi diye “Yeni bir lider doğuyor” serisine imza atmadı mı?
Dün de Hürriyet’ten Sedat Ergin ile Vatan’dan Cengiz Aktar’ın Cumhurbaşkanı’nın politikalarını kutsama ritüeline şahit olduk.
Başbakan’ın uçağına bindiklerinde ve belli mi olur Erdoğan, Gül’ün açılımına taş koyan iki cümle kaçırıverdiğinde ağzından ne yazacaklar? “Van minıtın kudretli posta koyucusu... Vardır bir bildiği...” mi?
Ya yüksek irtifadan dolayı bazılarının beyinlerine oksijen gitmiyor... Ya da “jetlag” mağduru oluyorlar. “Yerel saatle beynin hipotalamus bezince düzenlenen biyolojik saat
uyumsuzluğu”, içinde oryantasyon ve koordinasyon bozukluğu ile aşırı alınganlığın da bulunduğu bir dizi soruna yol açıyor.
‘Bedavacılığın’ hücrelerine işlediği bazı gazeteciler kalemlerini kiralıyor da, siyasiler sütten çıkmış ak kaşık mı? Gazetecilerin, uçağına bindiğinin düdüğünü çaldığını keşfedip bunu menfaatlerine kullanmıyorlar mı? Tepki alırız korkusuyla kamuoyuna açıklayamadığını, vatan toprağı ile fiziki bağı kesildikten sonra uçakta açıklamak, son dönemin en sık başvurulan, “sorun normalleştirme” yöntemi değil mi? “Çağırın özel kalemi, bana şöyle uzunundan bir dış gezi ayarlasın... Ağzının tadını bilen üç beş yazar da toplayın, yumurtlayasım geldi....”
Akılları sıra kendi kamuoylarını yaratacaklar.
İyi de Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın
Başbakan, güzide bakanlarımız; Nereden geliyor bu değirmenin suyu? Bizim ödediğimiz vergilerle, damlaya damlaya ancak dolan hazine barajından değil mi? Devletin size sunduğu imkanları, siyasi geleceğinizin basamaklarını döşemek için kullanmanız doğru mu, ahlaki mi, kabul edilebilir mi?
Kullandığınız ‘PR’ elemanı da işe yarasa bari!.. Yazdıkları hem kendilerini, hem tanıtım/dayatımını üstlendikleri sizleri komik duruma düşürüyor. Bırakın taraftar biriktirmeyi, antipatik hale geliyorsunuz. Madem bir işe giriştiniz, (E.A. ve karısını tenzih ederim) bari “eleman” seçimini doğru yapın. Bu kadro, bu işleri kıvırabilseydi taklacı güvercin kategorisinden kartallar alemine terfi etmiş olmaz mıydı?
Adınızı pazarlamak madem herşeyden önemli, bu işi “profesyonelce” yapan “marketing”çi arkadaşlar var, yaratıcılıkları sınır tanımaz, şahane “reklam” metni yazarlar. Deneyin, talep patlamasını yaratmazlarsa yüzüme tükürün... Maksat devletin parası işinin hakkını verene gitsin!..


++++++

Büyükanıt irtifa kaybediyor
Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu. Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt yanında eşiyle birlikte. Karşıdan gelen birine doğru yürüyor ve elini uzatıp “Siz savcı Öz’sünüz değil mi?” diye soruyor.
“Evet” cevabını alınca da film başlıyor. Eski paşa “Beni mi almaya geldiniz?” diye güleç bir ifadeyle sorduktan sonra kahkahayı patlatıyor.
Savcı Öz hafif tedirgin, içinden belki de “İnşallah kamera şakası değildir, milletin maskarası olmayalım” diye geçiriyordur.
Ama olay kamera şakası falan değil, eski paşa da bizzat sohbetin kahramanı.
Esprili sohbete az sonra eski paşanın eşi de katılıyor. Bulundukları yerin “torpilli” olduğunu söylüyor. Çünkü masanın kenarında Ergenekon savcısı var demek ki onun torpilli olması gerektiğini düşünüyor.
Birkaç esprili sözden sonra savcı Öz tedirginliğini üzerinden atamamış biçimde izin istiyor ve uzaklaşıyor.
Hemen herkes bu sahneyi ibretle izlemiş. Özellikle asker kimlikli kişilerle konuştuğumda aldığım yanıt hep “Böyle rezalet olmaz” türündeydi.
Bir eski Genelkurmay Başkanı’nın Ergenekon tutuklamalarını anımsatarak “Beni mi almaya geldiniz?” diye espri yapması medeni düzeyi çok aşağı çeker.
Eski paşanın Ergenekon savcısını görmezden gelmesi nezakete aykırıdır, buna karşı en yakın silah arkadaşlarını rencide edecek biçimde espriler yapması da kendisine hiç yakışmadı.
Büyükanıt emekli olduğu günden beri sürekli irtifa kaybediyor. Altına çekilen bir milyon liralık dört çeker Audi’sine kendisinin huzur içinde bindiği kesin ama araba hareket ettikten sonra arkasından bakanların duygularını bir bilse.
Tam emin değilim ama itibar gördüğü tek yer galiba Fenerbahçe tribünü.
* Can Ataklı / Vatan

++++++

GÜNÜN SÖZÜ
Los Angeles Times’ın başyazısında “İran’la flörtleşen Turkiye, Batı’ya ihanet ediyor” denilmiş.
Türkiye’yi nikâhlı eşleri (ya da seks kölesi) gibi görüyor adamlar...
* Haldun Ertem

++++++

Her şey sivil darbeyi saklamak için...
Geçen hafta sonu Anadolu Ajansı’nı ziyaret eden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ belgesiyle ilgili konuştu:
- Cunta heveslilerinden arındırılmış, yurtiçi ve dışı güvenimizi sağlayacak bir silahlı kuvvetleri hepimiz hasretle, özlemle bekliyoruz...
Cuntalara, darbelere hepimiz karşıyız.
Ama bu sözlerin sahibi de karşı mı gerçekten?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kenan Evren’i Çankaya’da ağırlarken nasıl bir tepki gösterdiler acaba?
CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu ve Hakkı Suha Okay, 25 Haziran günü AKP Grup Başkan Vekilleri Bekir Bozdağ ve Mustafa Elitaş’ı ziyaret ederek geçici 15. maddenin kaldırılmasına destek vereceklerini bildirdiler. Kanun çıkarılmasını önerdiler.
AKP’liler cevaben:
“Teklifi parti organlarında değerlendirerek bir karar vereceklerini” söylediler.
Aradan 4 ay geçti.
Cevap yok.
Arınç ve AKP’nin demokratik duyarlığı yoktur.
Onların derdi darbe oluyor yaygarasıyla kendi sivil darbelerini gözden kaçırmaktır.
* Melih Aşık / Milliyet


++++++

Hadi koş bakalım ABD çağırdı
Sizce niçin böyle yapıyorlar:
- Azerbaycan’ı itip, Ermenistan’a
yanaşıyorlar... Kıbrıs Türkleri’ne kızıp, Rumlar’ı sıvazlıyorlar... Kuzey Irak Türkmenleri’ni unutup, Barzani,Talabani’ye sarılıyorlar... Türk askerlerini hırpalayıp, PKK’yı onurlandırıyorlar...
Tümü önce ABD’nin dile getirdiği, istediği ve önerdiği şeylerdir.
Ve AKP tarafından uygulandıkça, Türkiye’nin içine sindiremediği canını yakan, gururunu kıran politikalar...
İşte: 7 Aralık’ta ABD’ye gidecek olan Başbakan’ın orada “Türkiye Ermeni meselesini, İsrail ile ilişkileri, Kuzey Irak’ı... Türkiye’nin bundan sonra alacağı rolü ve pozisyonunu” görüşeceğini, Genel Başkan Yardımcısı Tüzmen açıkladı önceki gün.
Bunlar TBMM’de görüşüldü mü?
Hayır...
Hadi bakalım ABD çağırdı.
Koş...
* Bekir Coşkun / HaberTurk


++++++

Her şey sivil darbeyi saklamak için...
Geçen hafta sonu Anadolu Ajansı’nı ziyaret eden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ belgesiyle ilgili konuştu:
- Cunta heveslilerinden arındırılmış, yurtiçi ve dışı güvenimizi sağlayacak bir silahlı kuvvetleri hepimiz hasretle, özlemle bekliyoruz...
Cuntalara, darbelere hepimiz karşıyız.
Ama bu sözlerin sahibi de karşı mı gerçekten?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kenan Evren’i Çankaya’da ağırlarken nasıl bir tepki gösterdiler acaba?
CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu ve Hakkı Suha Okay, 25 Haziran günü AKP Grup Başkan Vekilleri Bekir Bozdağ ve Mustafa Elitaş’ı ziyaret ederek geçici 15. maddenin kaldırılmasına destek vereceklerini bildirdiler. Kanun çıkarılmasını önerdiler.
AKP’liler cevaben:
“Teklifi parti organlarında değerlendirerek bir karar vereceklerini” söylediler.
Aradan 4 ay geçti.
Cevap yok.
Arınç ve AKP’nin demokratik duyarlığı yoktur.
Onların derdi darbe oluyor yaygarasıyla kendi sivil darbelerini gözden kaçırmaktır.
* Melih Aşık / Milliyet

++++++

MİNİ YORUM
Aklı fikri pavyonda....
“Sızdıranlarla, belgeyi konuşacağız” vaadiyle izleyiciyi ekran karşısına toplayan Hasan Cemal ve Cengiz Çandar, Taraf’ın ağlama duvarına döndü. Bir ara duygu sömürüsünü abartan Ahmet Altan, başında bulunduğu gazeteyi, daha önce Oya Baydar’a yaptığı “pavyondaki namuslu kadın” yakıştırmasının abartılısına layık gördü ve “kerhanedeki aile kızı gibiyiz” dedi. Bu cümleyi “Asalet ve soyluluk dersi” ile tamamlamaya kalkışan Altan, ensesti aile içinde sevginin doruğu sayan Roma ve Mısır soylularını referans almış olabilir mi?

Yazarın Diğer Yazıları