Kemalyeri…
Şevket Süreyya Aydemir, "Mustafa Kemal'in doğum yeri Kemalyeri'dir" der.
Kemalyeri, Mustafa Kemal'in Arıburnu direnişini/savunmasını yönettiği tepenin -sonradan verilen- ismi.
***
Her ne kadar;
- Savaş boyunca iki Anafartalar Zaferi kazanmış,
- Üç kere Conkbayırı'nı kurtarmış,
- Daha o gün "hattı" değil "sathı" müdafaa anlayışıyla, kendi alayının hücum altında olmasına aldırış etmeksizin diğer alayların yardımına koşarak, hiçbirinin "düşmemesi"ne çalışmış,
Ve…
- Yedi düvel ile "Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ" olan maşalara, mayın eşeklerine karşı verilen destansı mücadele, fiilen, O'nun askerî dehası ve milliyetperverliğinden beslenen cesareti sayesinde kazanılmış olsa da…
Rahat olun; Çanakkale resmen bir "Osmanlı zaferi(!)"dir.
"Ölüm indirmedeki gök" ile "ölü püskürmedeki yer"in arasında verilen bu savaşın galipleri;
- "Namusunu çiğnetmemek uğruna dağları ve taşları şüheda gövdesine çeviren", "bir hilal uğruna toprağa düşen", "o ak pak alnı öpülmeye değer" olan "Asım'ın nesli" ile…
- "Kanıyla Tevhid'i kurtaran Bedr'in arsanları"dır.
***
Konunun "Cumhuriyet"le, "Atatürk"le, "Kuvayı Milliye"yle, "Sabiha Gökçen"le, "Reşit Galip"le, "Mustafa Muğlalı"yla, "Kılıç Ali"yle, "İstiklal Mahkemeleri"yle, "Ce-Ha-Pe zihniyeti"yle, "Mustafa Kemal'in askerleri"yle filan hiçbir ilgisi olmadığına(!) göre coşmak, gururlanmak, övünç duymak; her şey serbest!
18 Mart, kimsenin "ittifakım mı dağılır", "müttefikim mi darılır" hesabıyla "ton ayarı"na filan gitmesine de gerek olmaksızın alabildiğine kutlanabilir!
***
İroninin idrakıyla alakalı bir sıkıntı yoksa, yazının buradan sonrası, bugün, Çanakkale Zaferi'nin 106. yılını, "alabildiğine kutlama" iddiasında olanlar için…
***
Sahiden de "Şühedanın hatırası için bir şey yapabildim" diyebilmek gibi bir ülkünüz var ise eğer;
Hiç öyle şiirdeki gibi "Kâ'be'yi başına dikmeye", "Gökkubbeyi kanayan lâhdine çekmeye", "Mor bulutlardan türbelerine tavan çatmaya", "Yedi kandilli Süreyyâ'lar uzatmaya", "Gece mehtabı getirip de yanlarına; türbedarı gibi fecre kadar bekletmeye", "Tüllenen mağribi yaralarına sarmaya" filan gerek yok…
"Balkan utancının ikinci safhasını görmektense Çanakkale'de ölmeyi tercih ederek" ölümsüzleşen o kahramanların süngüyle başardığını, fikirle başarabilmek, Tanzimatçıların, Islahatçıların, koca bir imparatorluğun mahvını pekiştiren yanılgısının; kimliksizleşmenin utancının ikinci safhasını görmemek, göstermemek yeterli.
Tanzimatçılar, "Sen, yalnız Osmanlısın. Sakın, başka milletlere bakarak, sen de millî bir ad isteme! Millî bir ad istediğin anda, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasına neden olursun" deyince, "Vatanımı kaybederim" korkusuyla, "Vallahi Türk değilim" diye çırpınmaya başlayan, tarihî yaftasıyla o "Eşek Türk"lerden olmayın kâfi.
***
Aman efendim Andımız krizi suniymiş de…
Gündem değiştirmek içinmiş de…
Ekonomik krizi saklamak içinmiş de…
Ne alakaymış şimdi; tuzağa düşmemek gerekmiş de…
Bütün bu sözüm "uyanıklık çağrıları" var ya; asli tuzağın ta kendisi!
İktidar sahiplerinin böyle bir yüzeysel niyeti olsa bile işe yaramaz ki!
Andımız kimliğimizdir.
Ve diğer her şey; kapanan iş yerleri de dahil, işsizlik, aşsızlık intiharları da dahil, aşısızlığımız da dahil tamamı bu kimliği tasfiye uğruna yapılan yanlışların neticesi…
***
Zira…
'Atatürk Türkiyesi'nin İktisat Kongrelerinde ortaya koyduğu zihniyet de, Misak-ı İktisadi politikaları da…
Teşvik-i Sanayi de…
Kabotaj Kanunu da; Doğu Akdeniz'deki haklarımız da…
Demir ağlar da; kapitalizmin boyunduruğunu çıkarıp atmak da…
Yerli kumaştan elbise giyilmesine dair kanun da…
'Üç beyaz-üç siyah'ın endüstrileşmesi de, "millî üretim" de dahil "Andımız"la tasfiye edilen "kimliğimiz"e!
Kısa zamanda yabancı bankaların mevduat payını yüzde 9'a indiren "millî bankacılık" da dahil…
"Türk'ün kendi yurdunda, kendi diline ve yasasına uymayan kuruluşlarla ilişkide bulunmayacağı" kararlılığı da dahil…
"Yurtta sulh, cihanda sulh" da, ülkemizi üç tarafı savaş, işgal, isyan ve haliyle de "tehdit" ve "düşman"la kuşattırmamak, ateş çemberinin ortasında bırakmamak da…
Türkiye'yi "esir ülkesi yaptırmama" tavrı da dahil…
Dolayısıyla, bugün her bir Türk'ün yüreği "KEMALYERİ" olmalı; O'nun "ATATÜRK"leşme yolculuğunun başladığı günün 106. yılında, "millet" isimsizleşmeyi reddedip TÜRKLEŞTİRMELİdir kendini; yeniden.