Kemal Kılıçdaroğlu; “Deniz Feneri’ne benzemesin”...

Sabahın erken saatlerinde, İstanbul’da başlatılan, aralarında gözaltına alınan Bakan çocukları, iş adamları ve bürokratlarında bulunduğu “rüşvet ve yolsuzluk” operasyonunun ilk haberlerinin gündeme bomba gibi düştüğü dakikalardı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile söyleşimize tam o anda başladık. Doğal olarak da ilk sorumuz operasyonla ilgili oldu. Kılıçdaroğlu, gelen taze bilgileri değerlendirdikten sonra, “Umarım bu yolsuzluk soruşturmaları iktidar tarafından engellenmez. Deniz Feneri’nin akıbetine uğramaz” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’yi sağa kaydırdığı eleştirilerden başlayarak, belediye başkan adayları, Hakan Şükür’ün AKP’den istifası, Diyarbakır ağır ceza mahkemesinin tutuklu BDP milletvekilleri hakkında aldığı kararla birlikte, gündemdeki tüm sıcak gelişmeleri açık yüreklilikle değerlendirdi.
Geçelim soru cevaba;
--Sabahın flaş gelişmesi ile başlayayım. İstanbul’da başlayan operasyonla ilgili düşünceleriniz?..
“Şöyle söyleyeyim, samimi inancım, Türkiye’de yolsuzluklar AKP iktidarı ile beraber adeta meşrulaştı. Bir süreç başlıyor anladığım kadarıyla. Eğer gerçekten yolsuzlukların üzerine yargı, kararlılıkla gidecekse biz bu konuda çaba gösteren herkesi kutlamak isteriz. Çünkü iktidarın baskısıyla pek beklediğimiz gelişmeler sağlanamıyordu. Açıkça suç duyuruları yapıldı yolsuzluklar konusunda. Yine yolsuzluklar konusu defalarca parlamentonun gündemine getirildi. CHP olarak soru önergeleri verdik. Ama bütün bunlar AKP milletvekillerinin oylarıyla maalesef kabul görmedi. Tabii bu önemli bir süreç. Süreçte ne olur? Doğrusunu isterseniz bilmiyorum. İlk ortaya çıkan veriler de bazı ciddi gelişmelerin olabileceği şeklinde. Ama bakalım göreceğiz.
Umarım bu yolsuzluk soruşturmaları iktidar tarafından engellenmez. Deniz Feneri’nin akıbetine uğramaz. O nedenle CHP olarak biz bu davaları çok yakından izleyeceğiz. Gerçek anlamda Türkiye’nin temizlenmesine katkı yapacak bu davalar. Siyasetin kirlilikten arınmasına katkı yapacak.”
-- AKP’de Hakan Şükür’ün istifası ve arkasından bu operasyon. Farklı bir sürece doğru mu gidiyoruz? Bunlar birbirini tetikliyor mu?
“Ben, tabii istifanın arkasındaki olay nedir o konuda bir yorum yapmak istemiyorum. Sayın Şükür hangi gerekçeyle istifa etti, niye istifa etti o konuya fazla girmek istemiyorum. Ama şu bir gerçek, AKP’nin kendi içinde bir çatışma süreci yaşadığını öteden beri biliyoruz ama bu genelde kamuoyuna çok yansımazdı. Bir anlamda kol kırılır yen içinde kalır mantığı çok egemendi. Bunun kırıldığını görüyoruz. Rahatsızlıkların biraz daha net dışa vurulduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu süreci de biz olabildiğince dikkatle takip etmeye çalışıyoruz. Onların iç işlerine karışmamaya da özen gösteriyoruz. Milletvekilleri kendi kararlarını kendi özgür iradeleri ile alıyorlar. Rahatsızlıkları var, o rahatsızlıklar sadece Hakan Şükür ile de sınırlı değil. Daha önce biliyorsunuz Kütahya milletvekili arkadaşımızın bir şikayeti olmuştu. Öncesinde sol’dan AKP’ye geçen bazı milletvekillerinin rahatsızlıkları şu veya bu şekilde twitter hesaplarında gazete ilanlarında gündeme geldi onları biliyoruz. Ama bütün bunların hepsini dediğim gibi dikkatle izliyoruz. Bizim açımızdan bu aşamada yapılacak bir şey yok. İsteğimiz şu; siyaset gerçek anlamda temiz olmalı, rayına oturmalı, siyaset saydam olmalı, şeffaf olmalı. Eğer bunu yapabilirsek çok önemli bir aşama kaydetmiş olacağız.”
--Sizin için en güncele gelelim. Merkez sağ adaylara hem parti içinde hem de hükümet taraflarından eleştiriler geliyor. Sağ kökenli adaylar üzerinde yoğunlaştığınız yönünde. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz. Kemal Kılıçdaroğlu CHP’yi sağa mı çekiyor?
“Kemal Kılıçdaroğlu partiyi halka açıyor. En net tanım bu.”
--Peki, bu gelen eleştirileri neyin tezahürü olarak değerlendiriyorsunuz? Mesela en sıcağı Ankara’da Mansur Yavaş. Kendisi CHP’den aday olmak istediğini açıkladı. Sizin ve CHP’nin buradaki açılımı nedir?
“Türkiye’de bir rejim sorunu olduğunu defalarca ifade ettim. Sıradan bir iktidar mücadelesi yok Türkiye’de. Eskiden Demokrat Parti ile Halk Partisi iktidar mücadelesi yapardı. ANAP ve DYP, CHP bir iktidar mücadelesi yapardı. Rejim sorunu yoktu o dönem. Ama bugün bir rejim sorunu var. Bir rejim sorunu ile karşı karşıyayız. Çok daha ciddi bir sorun ile karşı karşıyayız. Böyle bir tablo ortadayken bizim böyle küçük ayrıntılarda boğulmamız, o olsun, şu olsun, bu olsun, bu; biraz küçük olsun benim olsun anlayışının tezahürüdür. Bu doğru değil. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu kadar ağır koşullar varken, daha doğrusu Türkiye bu kadar ağır koşulları yaşarken biz hâlâ kalkıp da küçük hesaplarla bir şeyler yapmaya kalkıyoruz. O gelmesin, bu gelmesin, eğer bu ülke için herkesin bir sorumluluğu varsa ve sorumluluk üstelenecekse herkesi CHP çatısı altına beklememiz gerekiyor.”
-- Bu açılım, ne olursa olsun kazanalım taktiği mi?
“Hayır, ne olursa olsun kazanalım taktiği değil. Bu bir anlamda aynı ortak paydada mücadele etmeyi amaçlayan, cumhuriyet konusunda, demokrasi konusunda, özgürlükler konusunda, bayrak konusunda, ortak mücadeleyi hedefleyen insanların birlikteliği olarak bunu tanımlayabiliriz.”
--Mansur Yavaş ile bir yemek yediğiniz, buluştuğunuz, görüştüğünüz ve Ankara adaylığı konusunun kesinleştiği yönünde haberler var. Doğru mu?
“Doğru değil onlar.”
--Ne durumda Mansur Yavaş’ın adaylığı?
“Mansur Bey ile bir araya gelmedik ki hiç. Mansur Bey’e de sorsanız o da bunu söyleyecektir zaten.”
--Peki, adaylığı ne durumda?
“Bir araya gelmedik ama bir araya hiç gelmeyeceğiz anlamında da değil tabii. Mansur Bey’in önce partiye üye olması gerekiyor, partiye kaydını yapması gerekiyor. Bu konuda bir irade beyanı oldu kendisinin bir televizyon kanalına. Mutlu oldum. Umuyorum önümüzdeki süreç içerisinde pek çok sorunu aşmış oluruz.”
--Peki, yine sağ adaylar üzerinden gidelim. Adana’da Aytaç Durak, Hatay’da şu anki AKP belediye başkanının(Lütfü Savaş) CHP’den gösterileceği iddiaları var. Bu konuda ne söylersiniz?
“Belli konularda daha erken. Yorum yapmak daha erken. Bazı olumlu gelişmeler var o gelişmeleri biz de bekliyoruz. Bakalım. Sağlıklı bir sonuca umarım önümüzdeki süre içinde ulaşırız.”
-- Diyarbakır’dan çıkan karar. Tutuklu BDP milletvekillerinin tahliye edilmemesi ile ilgili görüşleriniz..
“Ben doğru bulmuyorum. Siyaseten halk tarafından seçilmiş kişilerin parlamentoda gelip görev yapmalarına inanan birisiyim. Eğer siz çifte standart uygularsanız bu demokrasi adına doğru olmaz. Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama bunlar milletvekili. Yargıya başvurdular, yargı seçilebilirsin dedi. Bunlar seçildi, parlamentoya geldiler. Seçilip geldiklerine göre yapılacak tek şey var parlamentoda gelip bunların görev yapmalarıdır. Çifte standart doğru bir uygulama değildir. Ben bunu doğru bulmuyorum.”
Not; Genelkurmay Başkanlığı, dünkü yazımda yönelttiğim soruya cevap verdi. Yarın aktaracağım..

Yazarın Diğer Yazıları