Kemal Bey'in elindeki dosyalar!..
Mustafa Sarıgül ne zaman sıkışsa medyadaki arkadaşlarını devreye sokuyor ve başlıyor bir zavallıca pohpohlama...
Oysa "Düğün evinin tefçisi, ölü evinin yasçısı" kitabını okumayanların aklama çabaları havanda su dövmekten öteye gidemiyor... Neden mi peki?..
Sarıgül, 2009'da DSP'den belediye başkanı olduğunda mecliste 9 CHP'li ve 8 AKP'li üye vardı. Diğerlerinin tamamının DSP'li arkadaşları olması Sarıgül'ün elini kolaylaştırdı!..
İşte o dönemde Sarıgül sinsi bir planı devreye soktu ve belediye meclisinin yetkilerini alarak, Şişli Vakfı'na bağlı Şişli Meslek Okulu'nu kurdu...
"Belediyenin işi midir okul kurmak" demeyin, çünkü o okul neredeyse Türkiye'nin en zengin eğitim kurumu oldu!.. Nasıl mı?..
Kuruluş için bir gayrimenkulün olması gerekince Sarıgül, Şişli Belediyesi'ne ait Odesa Bulvarı'ndaki 6 katlı, 2450 metrekarelik bir binayı "bedelsiz" olarak okula verdi!..
Kuruluş izni, Şişli halkına ait milyonlarca dolar değerindeki binanın "usulsüz" satışıyla alındı ama okulun mütevelli heyeti başkanı da olan Sarıgül durmadı...
Şişli'de 18 katlı belediye binasını da 30 yıllığına ve "bir lira bedelle" Şişli MYO'ya veren Sarıgül bununla da yetinmedi.
Sarıgül, Atatürk Oto Sanayi'de bulunan 11 katlı, 30 bin metrekarelik binanın yanısıra tamamı Şişli halkının malı olan çok sayıda arsa ve binayı da "bedelsiz" olarak kendi kurduğu okulun malı yaptı ama kimse de, "kimin malını kime veriyorsun" diye sormadı...
***
Şişli'yi batıran "satış" oyunu!..
Gelelim Sarıgül'ün yolaçtığı skandalın sonrasına...
400 milyon TL bütçesi olan Şişli Belediyesi'ne ait çok sayıda bina Sarıgül'ün okuluna devredilince ne yazık ki çoğu çürümeye terk edildi!..
En az "500 milyon dolarlık mal varlığı"nı meclis oyunlarıyla kaybeden Şişli Belediyesi kira kayıpları nedeniyle de kendi bütçesinin en az on katı zarara uğratıldı...
Sonunda Şişli Belediyesi'yle birlikte yurttaşlar yargıya başvurdu ve Sarıgül, binaların iadesi için açılan davaları kaybetti... İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki dava dosyalarında şok edici bilgiler var...
Bilgi Üniversitesi'ne yine Sarıgül'ün verdiği binanın iadesi için açılan davayı da belediye kazanınca, konu Yargıtay'a taşındı...
Ana muhalefetin "kurumsal" oyunun yüzde 65'in altına düşmediği, yani herhangi bir partili aday yapılsa bile rahatlıkla kazanılacak bir ilçe için, "Sarıgül aday olmazsa CHP kaybeder" gibi gülünç ötesi yazılar yazanlara sormak lazım;
Sarıgül'ü aday yapma tuzağına düşülürse; AKP'liler Kemal Kılıçdaroğlu'nun elinde olan dosyaları CHP'yi sarsmak için kullanmaz mı, ileride belediyeye kayyum atanmaz mı?..
En önemlisi de, adeta kurtarıcı (!) diye komik yazılarla pazarlanan Sarıgül neden Şişli'nin yakınındaki Kağıthane'den aday olmuyor acaba?.. Makyaj dökülür değil mi?..
***
Zeka, "akil", Ufuk Uras!..
Büyük adammış Atatürk; 80 yıldır durmadı liboşun, döneğin, bölücünün ve gericinin zavallıca saldırıları...
Milletvekili, sözde din adamı, kiralık gazetecisi, yazar kılıklı borazanlar, bağnazlık bezirganları, kara çarşaf içinde tetikçilik yapanlar ve ne yazık ki siyasetçi geçinenler...
Hepsi gündeme gelmek, öne çıkmak, reyting almak ya da şöhret kazanmanın en kısa yolu olarak Atatürk'e saldırmayı tercih ediyor... Nereden bakarsanız bakın, rant mücadelesi...
Son yıllarda Atatürk'e açıktan saldırmaktan çekinenlerin Kemalizmi, Altıok'u, Kurtuluş Savaşı'nı, CHP'yi ve özetle cumhuriyeti hedef almaları ise ikiyüzlü zavallılığın yeni moda şöhret yöntemi...
Kincileri anlıyoruz da bu ülkede siyasi parti liderliği yapmış insanların sosyalizmden liberalizme sürüklenirken, Atatürk çizgisini hedef almasına ne demeli?..
Örneğin; nedir asıl derdi Ufuk Uras'ın?.. Üstelik tam da AKP projesi "akil adamlar" yeniden piyasaya sürülürken Kemalistlerin "zekâ"larıyla alay etmeye kalkışması neden?..
"Türkiye'nin en cahil kesiminin Kemalistler olduğunu düşünüyorum" derken, eğitimden sağlığa, sanayiden sanata ve tarımdan kültüre kadar cumhuriyetin tüm çağdaşlaşma atılımlarının Atatürkçülerin eseri olduğunu da inkar etmeye çalışıyor Uras...
***
"Sol Fethullahçılığın" referansı!!!
Ufuk Uras'ın Kemalistleri ve aslında onlar üzerinden Atatürkçüleri aşağılamaya çalışması tam da "fesli"gillerin Gazi'ye yönelik iğrenç saldırılarına denk gelmesi dikkat çekici...
Ve Uras'ın, gelen tepkileri "düşünce tahammülsüzlüğü" diye takiyeci bir yaklaşımla yorumlayabilmesi de onu "hem suçlu hem güçlü" olmaya çalışmaktan öteye götüremiyor...
Ufuk Uras, Aydınlanma Devrimi'nin mirasçıları/takipçileri olan Kemalistleri/Atatürkçüleri sözde aşağılamaya çalışırken içine düştüğü hatayı telafi etmek isterken de ne tuhaf ki baltayı taşa vurdu... Dedi ki;
"Toktamış Ateş, Devrim Tarihi derslerinde 'Mustafa Kemal'e isabet eden kurşun onu öldürseydi, tarih nasıl şekillenirdi' diye sorular sorar, kimse de 'yoksa ölmesini mi isterdiniz' gibi cahillikler yapmazdı."
Zamanında, "ÖDP solun Fethullahçısı olacak, sol Fethullahçılık yapacağız" diyen ve kendisine gelen tepkileri, "fikri tahammülsüzlük" şeklinde yorumlayan Uras'ın dayanağı çok şaşırtıcı!..
Partisinin rotasını tarif ederken bile cumhuriyet düşmanı Fethullahçıları referans gösteren Uras'ın, kendisini savunurken Toktamış Ateş gibi tartışmalı bir isme sarılması da rastlantıyla tarif edilmeyecek kadar şaşırtıcı!..
Toktamış Ateş'in Fethullah Gülen'le el ele tutuşarak poz verdiğini çok iyi bilen Uras gibilerin Aydınlanma Devrimi'nin neferlerine saldırırken dayanak aldıkları düşünce ve figürler, onların hangi ideolojiden beslendiklerini de çok net deşifre ediyor!..
Velhasıl, insanın geçmişte söyledikleriyle esinlendiği dayanakları birleşince ortaya çıkan manzara sosyalizmden liberalizme savrulmaktan daha da hazin...