Kazakistan 2030
Birkaç gün önce Kazakistan’ın Ankara Büyükelçiliğini ziyaret ettik. Cumhuriyet Bayramları sebebiyle Elçilik Müsteşarı Yerkebulan Sapiev’le konuştuk. Bu uzun görüşmeyi en geniş şekliyle sizlerle paylaşabilmek adına Sapiev’in bazı sorularımıza verdiği yanıtları olduğu gibi aktaralım.
*İlk olarak genç bir Cumhuriyet olan Kazakistan için bugünün anlam ve önemine değinir misiniz?
25 Ekim 1990 tarihinde Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Şurası (Meclis) tarafından kabul edilen ‘Devlet Egemenliği Deklarasyonu’nu imzalamıştır ve bu bağımsızlık yolumuzdaki ilk adım olarak bilinmektedir. Bundan sonra 16 Aralık 1991’de de ülke Parlamentosu Kazakistan Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığını ilan etmiştir. Burada şunu belirtmeden geçemeyeceğim, dünyada Kazakistan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan Türkiye’dir. Kazakistan’ın bağımsızlık mutluluğun Kazak halkı ile beraber Türk halkı da sevinmiştir.
*Kazakistan demokratikleşme ve Cumhuriyet kazanımları açısından nasıl bir süreç geçirdi?
Kazakistan 16 sene zarfında sosyo-ekonomik modernizasyon ve siyasi-demokrasi alanında geniş çaplı reformları gerçekleştirdi. Pazar ekonomisine geçildi. Son altı yıl süresince ortalama yıllık GSYİH oranı yüzde 10’luk büyümekte, kişi başına GSYİH oranı 2007 yılında tahminen 6000 ABD doları düzeyini aşacak. 2012 yılında bu 13 bin ABD dolarlı hedefi belirlendi.
Kazakistan’da elverişli yatırım ortamı yaratılmış ekonomiye 60 milyar ABD doları civarında doğrudan yabancı yatırım çekildi. Ülkede geçen yıllar içinde, pazar mekanizmalarına dayanan, esas itibariyle yeni ekonomik sistemin oluşması gerçekleşti, toplumun sosyal yapısı önemli ölçüde değişti, çok partili siyasi sistem oluşturuldu, sivil toplum kurumları gelişme kaydetti, nüfusun siyasi kültürü ve genel mantalitesi değişti.
*Kazakistan sokakları ve yayın organlarında eksik olmayan “Kazakistan 2030” sloganının anlamı nedir?
Bu yıl, ülkemizin çok önemli bu belgesinin kabul edilmesinin 10’uncu yıldönümü oldu. Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, 1997 yılına ilk defa “Kazakistan-2030” Stratejisini dile getirmişti. Kazakistan o dönemde, bağımsızlığını kazandıktan sonra geçiş reformlarının en çetrefilli aşamasını tamamlamak üzereydi. Buna rağmen, Strateji, kendi yetkinlik ve yaşam kabiliyetini kanıtladı. Strateji’de içerik açısından, ekonomik, sosyal, siyasi ve ideolojik sorunların çözümünde devletin rolünü kavrama ve belirleme teşebbüsü gerçekleşmiştir. Ayrıca Strateji’de, Kazakistan’ın ulusal fikri esaslarının temelleri atılmıştır. Bu fikir, ulusal birlik, sosyal adalet, halkın ekonomik refahına dayanan bağımsız, gelişen ve siyasi açıdan istikrarlı devletin kurulması olarak ifade edilebilir. Strateji’nin gerçekleştirilmeye başladığı andan bu yana 10 yıl içinde Kazakistan, gelişiminde ileriye çok büyük adımlar atmayı başardı: bağımsız ve birçok gösterge açısından rekabet edebilir devlet, dünya toplumunun eşit haklara sahip ortağı ve Merkezi Asya bölgesinin lideri olarak oluştu.
*Kazakistan’ın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bu sorunuza yakında yayına çıkacak Cumhurbaşkanının Kazakistan Yolu kitabındaki şu yazıları ile cevaplandırmak isterim. Kazakistan bugün kendi gelişiminde yeni bir sıçrayışın, yeni bir dönemin eşiğinde bulunmaktadır. Bizim için yeni dönem her şeyden önce Kazakistan’ın gelişiminde ulaştığı tempoyu koruyabilmesini sağlayacak yeni insanların ve yeni görevlerin zamanıdır. Kazakistan’ın Avrasya bölgesinde liderliğini koruyabilmesi için önümüze onurlu görevler koyma ve başkalarına göre çok daha fazla şeyler yapma cesaretine sahip olmalıyız. Kazakistan’ın dünyanın rekabet edebilir elli ülkesi arasına yükselmesi tam da bu görevlerden biridir. Güçlü ve refah içinde bir devlet olmak için istikrarlı bir kalkınmaya ulaşmamız, entelektüel elite, yüksek teknolojiye ve ülkenin bilimsel potansiyeline yaslanmamız gerekmektedir. Ancak entelektüel potansiyeli sayesinde ülkemiz dünyada hak ettiği yere ulaşabilir.
*Kazakistan ve Türkiye ilişkilerinin düzeyini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkelerimiz arasındaki işbirliğini pekiştirecek ve daha kaliteli düzeye çıkaracak önemli potansiyel mevcut. 2006 yılında ülkelerimiz arasındaki ticaret tedavülü 2005 yılına göre yüzde 62’ye yükselmiş ve 1,6 milyar ABD Doları düzeyine ulaşmıştır. Buna rağmen bu iki taraflı ticaret için yüksek bir rakam değildir. Dolayısıyla ticari ve ekonomik işbirliğinin canlandırılması için öncelikle ticari tedavülün yükseltilmesi gerekir. Bunun için karşılıklı yatırım rakamını yükseltmeli ve özellikle sanayi sektörüne doğrudan yapılan sermaye yatırımlarını çoğaltmalıyız. Son dönemde ülkelerimiz enerji alanında yürütülen işbirliğinde belirli başarı yakalamış durumdadır. Kazakistan, Bakû-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattına iştirak etmiştir. Şu anda Türkiye ile birlikte Akdeniz’deki Ceyhan limanında rafineri işletmesi inşaatı projesinin hayata geçirilmesi üzerine ortak çalışmalar var. Ulaşım alanına gelecek olursak, ülkelerimiz Avrupa devletlerini Asya ülkeleri ile Türkiye, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan ve Kazakistan üzerinden birleştirecek ve Türkiye’den Kazakistan’a demiryolu, karayolu taşımacılığını çoğaltacak olan Batı-Doğu adlı yeni transit demir yolu koridoru projesinin uluslararası TRASEKA koridoru sınırlarında hayata geçirilmesi ile ilgilenmektedirler. Ayrıca Kazakistan’ın transit taşımacılık potansiyelinin etkili bir şekilde kullanımı açısından Kars-Tiflis-Bakü demir yolu hattının inşaatı projesi de ilgi çekicidir.