Kayıp yıllar
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, ilk çeyrekte Türkiye’nin yüzde 1,5-2 oranında büyüyeceğini tahmin ettiğini ve bu tahmini sanayi üretim endekslerine bakarak yaptığını açıkladı.
Merkez Bankası beklenti anketinde de 2015 yılı büyüme oranının 3.1 olacağı tahmin ediliyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) da zaten Türkiye’nin bu yılki büyüme beklentisini yüzde 3,4’ten yüzde 3,1’e çekti.
Seçimlerde 6 ay önceden başlayarak, siyasi partiler, milletvekili adayları harcama yapar. Ayrıca bütçe harcamaları da artar. Söz gelimi bu seneye kadar bütçe açıkları konusunda çok hassas davranan Maliye Bakanı bile, kamu araçları için yapılan harcamaya “çerez ’’dedi. Yani hangi hükümet olursa olsun, seçim ekonomisi uygular.
Önemli olan bu harcama artışlarına rağmen, ilk çeyrek büyümenin düşük çıkmasıdır. Demek ki seçim olmasaydı, büyüme daha düşük çıkardı.
Seçim ekonomisinin bir de ters yüzü var... Eğer seçimlerde siyasi partiler arasında gerginlik artarsa, siyasi iktidarın kaybetme riski var ise, bu defa özel sektör yatırım yapmıyor. Yatırım yapılmayınca da büyüme olmuyor.
Mamafih, reel sektörün sabit sermaye yatırım yapma isteği, endeks olarak 2014 eylül ayında 109.3 iken, seçim yaklaştıkça bu istek azalmış ve 2015 mart ayında 105.3 olmuş. Yatırım isteğinin ve yatırımların azalması, büyümeyi olumsuz etkilemiştir.
Aşağıdaki tabloda, Türkiye’nin diğer ülkelerle karşılıklı büyüme oranları tahmini yer almaktadır.
Türkiye’de büyüme oranı, gelişmekte olan ülkelerden, Asya-Pasifik ülkelerinden daha düşük, Latin Amerika ve doğu Avrupa ülkelerinden daha yüksektir.
Öte yandan bu sene, Gayri Safi Yurt içi Hasıla (GSYH ) ilk çeyrekte yüzde 1.5 büyürse, fert başına GSYH’da büyüme sıfıra yakın olur. Zira Türkiye’de ortalama nüfus artışı yüzde 1.2 dolayındadır.
Büyümenin hesap edildiği dönemde, nüfus da artıyor. Dolayısıyla artan GSYH daha çok kişiye bölünüyor. Bu nedenle fert başına GSYH’yı hesaplamak için artan nüfusu da dikkate almak gerekir.
Bir ekonomide gerçek refahı, fert başına büyüme oranı göstermektedir.
Aslında, ben uzun zamandır, Türkiye’nin uzun dönemli bir durgunluk yaşayacağını söyledim... Bu durumu tahmin etmek zor değildi... Çünkü son on yıldır uygulanmakta olan politikalar, ekonominin altını boşalttı. Faiz gibi, kur gibi iktisat politikası araçlarını felç etti. Düşük kur, iç üretimi baltaladı. Sanayide, daha ucuza geldiği için herkes ara malı ithal etmeye başladı. İçeride ara malı üretimi azaldı. Örneğin iplik fabrikalarının bir kısmı kapatıldı. İthalata bağlı üretim yapısı oluştu.
Türkiye, 4 yıldır düşük büyüme yaşıyor. Bundan sonrası için büyümede daha büyük riskler beklenmektedir. Bankacılık kesiminde riskler artmıştır. Bu riskler reel sektöre de yansıyabilir. Bu nedenle tez elden çıkış programı yapmak gerekir.