“Kasetçiler” bulunmazsa Türkiye cehennem olur
İnternete düşen kaset vakası MHP’yi de vurdu..
Bahçeli doğru olanı yaptı.. Yardımcım mardımcım demedi, komplodur momplodur dinlemedi anında kapının önüne koydu..
Kutlamak lazım..
Siyasette olması gereken oldu..
Böyle kişilerin siyasette yeri yok..
***
Bu iki siyasetçiyi linç edelim ama bir dakika da diyelim..
O görüntüleri kim çekti? Kim servis etti? Kim yayınladı?
Buna da bakalım..
Üzerine gidelim.. Üzerine gitmezsek Türkiye cehennem olur?
***
Bu arada Bülent Arınç’ın istediği yasa Meclis’ten geçseydi bu tür görüntüleri yayınlamak suç olmayacaktı.. Özel hayat ayaklar altına alınacak, internet sitelerinin en makbul videosu olacaktı..
Direkten dönmüşüz!..
Mehmet Tezkan / Milliyet
+++
Seçim için geri sayım hızlandıkça malum odakların karalama kampanyası arttı. Tam bir ’Alttan oyma peşindeler’. MHP’nin dört isminin kayda düşürülmesi önemli. Bereket Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin tavizsiz tutumu, tezgahın hızını düşürdü. Kelleleri kopardı attı.
Burhan Ayeri/ Akşam
+++
Erdoğan Silivri’yi Pınarhisar sanıyor olmasın
785 gündür hapiste 61 gündür hücrede yatmakta olan meslektaşımız Mustafa Balbay dünkü Cumhuriyet’te Başbakan Erdoğan’a bir açık mektup yazdı. Hapishane koşullarının her geçen gün ne denli ağırlaştığını anlattığı mektubu özetleyerek aktaralım.
“Açık görüş 2010 Nisan’ına kadar 2 saatti. Bir yıl önce 1 saat 15 dakikaya indirildi. Bu ayın başında da ileri demokrasi biraz daha ilerletildi ve 1 saate indirildi. Bu aylık açık görüş için Sivas, Erzurum, Kilis’ten gelenler var...”
Haftalık bir başka ’sevinç günü’de telefon günüymüş. Haftada 10 dakika kan bağınızın olduğu bir kişi ile görüşebiliyorsunuz.
Balbay, mektubunun devamında Başbakan’ın hapishane günlerini anlatan, “R. Tayyip Erdoğan - Bir Liderin Doğuşu” adlı kitaptan bir bölüme yer vermiş. Erdoğan’ın birlikte hapis yattığı Hasan Yeşildağ, o günleri kitapta şöyle anlatıyor:
“Öğleden sonra kalkıp güne hazırlanıyordu. Ardından ziyaretçi akını başlıyordu... Gelenleri gruplar halinde görüşme salonuna alıyorduk... Ziyaretçilerin getirdiği yiyeceklerle başımız dertteydi. Bir gün Erhan Şenol isimli restoran sahibi balık pişirip getireceğim, dedi. Reise balık ziyafeti çekmek istiyor. Bütün hapishaneye olursa, kabul ettim. Bir minibüs getirdiler, dışarıda pişirip servis yapacaklar. Nasıl rüzgâr var anlatamam. Ocakları alın içeri dedim. İki ahçı, iki garson, tencere tabak aldık içeri. Ahçılar pişirdikçe servis yapıyor, biz afiyetle yiyoruz.”
Melih Aşık / Milliyet
+++
Birazcık delikanlı ol Ergun
BEN sana laf ediyorum, sen bana cevap vereceğine Aydın Doğan’a saldırıyorsun. Yaptığın şark kurnazlığının maksadı belli: İşin içine patronu karıştırarak, aklınca benim sana edeceğim lafların önünü kesmeye çalışıyorsun.
Daha dün Aydın Doğan’a, “Cemaatçiler bizim gazeteyi ele geçirdi, ben sizinle çalışmak istiyorum” diye sırnaşıyordun. Bugünse utanmazca ve pişkince saldırıyorsun.
***
Unutma Ergun, senin de kalemin var, benim de... Aramızdaki kalem kavgasına, elinde kalem olmayanları niye karıştırıyorsun ki?
Ne yani?
Ben de seni bırakıp elinde kalem olmayan patronuna mı laf edeyim?
Patronundan “Tevhit” diye söz edip sövgü sözleri mi sıralayayım? “Olmuyor böyle Tevhit... Gazetendeki adamlarına sahip çık...” falan diye edepsizlik mi yapayım?
Kısacası... Ben de çirkinleşeyim mi? Bunu mu istiyorsun? Bırak bu işleri Ergun...
Ahmet Hakan / Hürriyet
+++
Gemicik oluyorsa boğazcık neden olmasın şekerim...
Yunanistan’da Korint Kanalı var. Haybeden 400 kilometre yol yapıp Mora Yarımadası’nın etrafından dolaşacağına, zırt diye, Ege Denizi’nden Adriyatik’e geçivermeni sağlar.
Rusya’da Volga-Don Kanalı var. Volga ile Don nehirlerini öpüştürür, böylece, arasında denizyolu irtibatıolmayan Hazar Denizi’yle Karadeniz’i birbirine bağlar.
Almanya’da Kiel Kanalı var. Git babam git, taaa Danimarka’nın etrafını dolaşacağına, kestirmeden, Kuzey Denizi’nden Baltık Denizi’ne geçersin.
Finlandiya’da Saimaa Kanalı var.
Deniz gibi kullanılan ama, eskiden denizle irtibatı olmadığı için oturma odasındaki küvet gibi duran SaimaaGölü’nü Finlandiya Körfezi’ne bağlar.
Kanada’da Welland Kanalı var.
Bizim oturma odasındaki leğen gibi duran Van Gölü’nün benzeri Ontario Gölü’nü, Erie Gölü’ne bağlar, oradan Atlas Okyanusu’na yol açar... Böylece, deniz ebatındaki göllerinde anca sandalla kefal tutacağına, vızır vızır tanker dolaştırırlar.
Panama Kanalı malum...
Zart diye Atlas Okyanusu’ndasın, zort diye Pasifik Okyanusu’nda.
Süveyş Kanalı desen...
Antalya’dan demir alıp, boydan boya Akdeniz’i geçip, Atlas Okyanusu’nun dibine kadar inip, Afrika kıtasınınaltından kıvrıla kıvrıla dolanacağına, tereyağından kıl çeker gibi Kızıldeniz’e süzülürsün. İster Aden’e git, ister Basra’ya.
Ya bizimki?
Karadeniz’i Marmara Denizi’ne bağlayacakmış iyi mi...
Arada irtibat yoktu çünkü.
Arazileri çılgın’casına kapatan ileri görüşlü (!) arkadaşlarla, memlekete boru döşeme uzmanı olan müteahhitlerin cebi arasında güzel bi kanal olacak sanırım...
Yırtarım semtleri
cüzdanlara sığmam, taşarım
kükremiş sel gibiyim
İstanbul’u çiğner, aşarım
hangi çılgın bana zincir vuracakmış?
Şaşarım.
E adını koyalım.
Arap’ınki Süveyş...
Bizimki olsa olsa, söğüş kanalı.
Yılmaz Özdil / Hürriyet
+++
Size acil şifalar...
Üniversite giriş sınavı yapıyor.
Cevap anahtarını şifreli biçimde diziyor.
Yandaşların çocuklarına bir fısıltı:
-En büyük rakamın sağını işaretle, yeter.
Böylece, veriliyor kopya...
Lakin; ayaklarına dolaşıyor bu haksızlık...
Anlaşılıyor.
İnkar ediyor badem bıyıklı...
Ona kefil oluyor cumhurbaşkanı...
Kefil oluyor AKP’nin kodamanları...7
ÖSYM Başkanı, Prof. unvanlı Ali Demir...
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a bağlı...
Özcan’ı oraya getiren ise Abdullah Gül...
AKP’lilere hep kefil olan kişi...
Hatta adı yolsuzluk iddialarına karışan Kayseri Belediye Başkanı’na bile...
Daha savcı sözünü söylememiş...
Amma Sayın Gül kararı vermiş:
-Kefilim!
Çankaya mı kefalet kooperatifi mi orası?
...
Gazetecileri bile andıçlamış...
İktidara yakın olanlarla uçuyor hep...
Cumhuriyet ve Atatürk yanlısı kimseyi almıyor oralara...
Çünkü AKP’ye kefil...
Abdullah Gül...
...
Eğer bugün sınavlarda skandal yaşanıyorsa baş sorumlu bellidir:
Abdullah Gül...
Hükümetle el ele...
YÖK’ü değiştirtti...
ÖSYM’yi değiştirtti...
Ve geldik sınav skandalına...
...
Malezya İslam Üniversitesi’nden gelme zatı YÖK Başkanı yaptı...
Adı intihalle (bilimsel hırsızlıkla) karışık Ali Demir ÖSYM Başkanı...
Peki siz bu hamurdan ne çıkacağını sanıyordunuz?
...
Bunca sözden sonra anlamadınız mı?
O zaman size şifalar dilerim...
Rıza Zelyut / Güneş
+++
Soru: Erdoğan’ın çılgın projesi nasıl yorumlanabilir?
Yanıt: “Başbakan, Türkiye’nin tarihinden sonra coğrafyasına da damgasını vurmak istiyor...”
Haldun Ertem
+++
AHA’nın bildirdiğine göre...
Hani AA, ANKA, DHA, İHA
gibi...
Her konuda mutlaka ve kesinlikle bir görüşü olan AHA (Arınç Haber Ajansı) bildirdi:
“ÖSYM gibi olayların üst üste ve bilhassa bu seçim dönemine denk gelmesinin altında bir husus var...”
Hımmm...
AKP’ye komplodur(!) o “husus” olsa olsa...
***
19 Mayıs 2010...
Bülent Arınç Manisa’da açıkladı:
“ÖSS kumar olmaktan çıkmalı... Yeni formül üzerinde çalışıyoruz...”
***
22 Eylül 2010...
Bülent Arınç Ankara’da konuştu:
“ÖSYM’nin bir değişime ihtiyacı var... Bir değişim yapmamız lazım... Hükümetimiz ve Milli Eğitim Bakanımız ÖSYM’yi yeniden yapılandırıyorlar...”
***
Ve AHA Arınç şimdi:
“ÖSYM’deki rezaletlerin böyle üst üste, tam da seçim dönemine denk gelmesinin altında bir husus var...”
***
Husus?..
AKP’ye karşı “bir komplo”
demeye getirdiğini anlıyoruz, eşek değiliz ya...
Oysa AHA’yı iyi izlerseniz “AKP, hükümet ve Milli Eğitim Bakanı yeni bir formül üzerinde çalışarak ÖSYM’de değişim” yaptılar...
Tıpkı öbür kurumlar
gibi...
YÖK gibi, TRT gibi, RTÜK gibi, yüzlerce tarafsız olması gereken kamu kurumu gibi...
Bir badem bıyık da oraya
oturttular...
AHA böyle oldu...
***
Ama Allah’ın parmağı vardır, işte en son ALES’te; sen sınav yap, soru kitapçığını unut ALESen...
Salon tamam, öğrenci yerinde, gözlemci var, kalem hazır...
Soru yok...
***
Olanların altındaki “husus” tur
işte...
İlkel zihniyetlerle çağdaş kurumlar ancak bu kadar işler...
Entari ile plaja gitmek gibidir bu...
Suya girince kıçınız gözükür...
AHA...
Bekir Coşkun / Hürriyet
+++
Babalar gibi düşünün!
Olayı örtbas etmeye çalışanlar matematik testine ait 40 sorunun tümünü yapanların geçen yıldan daha az olmasını sınavı aklayan bir gösterge sayıyorlar.
Oysa hatırlamak lâzım: Şifreleme, kopya şüphesi doğurmayacak biçimde düzenlenmiş, kasıtlı olarak bazı sorulara yanlış cevaplar verilmişti.
Ayrıca birkaç yüz adayı kayıran bir sahtekârlık söz konusu ise bunu açığa çıkarmanın daha da zor olacağını düşünenler az değildir.
Dünkü gelişme, milyonlarca insanın taşıdığı şüpheleri gidermemiştir.
Seçime giderken ağır bedeller ödeteceğini bile bile iktidar, bırakın öğrencilerden yana olmayı, tarafsız bile davranamıyor. Suç ortağı gibi davranıyor.
Sorular geç de olsa cevabını bulacaktır.
Ama yine en ağır bedeli, şaibeli birinci sınavın stresi altında ikinci sınava hazırlanamayan öğrenciler ve aileleri ödeyecektir.
İkinci sınavı da güvenilirliği sıfıra inen Ali Demir’e emanet etmek göreve ihanet suçu işlemektir.
İktidar sahipleri hiç değilse bu meseleye evlât sahibi birer baba gibi yaklaşsınlar!
Güngör Mengi / Vatan