Kaset ahlakçılığı
O günü hatırladıkça hâlâ içim acır
*
2011 yılıydı; bir grup gazeteciyle birlikte MHP''nin seçim gezisini takip ediyorduk.
Önceki günlerde izlediğimiz il gezilerinden farklı olarak, o gün, o partinin daha önce hiçbir mitingini izlememiş gazeteciler de vardı basın aracında.
AK Parti''ye yakın kuruluşlarda çalışanlar, "internet gazetecileri", durmuş durmuş tam da o gün hatırlamışlardı; seçime MHP diye bir partinin de gireceğini. Tam da o gün kameralarını MHP''ye yöneltme gereği hissetmişlerdi.
Tesadüftü(!) tabii!
*
Yine tesadüf, henüz kimsenin görmediği, duymadığı, bilmediği görüntüleri ilk o gazeteciler(!) fark etmişti.
İlk haberi onlar verdi;
Önce fısıltıyla…
Sonra cep telefonlarını dolaştırmaya başladılar gazetecilerin arasında.
*
Ekranda görünen ve en mahrem anları cümle aleme ifşa edilen siyasetçi hemen birkaç adım ötemizde, uğradığı kumpastan habersiz; partililerle fotoğraf çektiriyordu. Neşesi yerindeydi.
Kendisine yönelen gazeteciye de aynı neşeyle selam verdi.
Gazeteci(!), hiçbir şey söylemeden telefon ekranını burnuna dayadı ve tepkisini izledi;
Zevkle.
Bu "zevk" neyeydi, niyeydi hiç anlamadım; hâlâ da anlamam.
Aklımda kalan tek şey o siyasinin yüzünün rengi.
Yüzümün rengi.
"Usul" sadece mahkeme salonlarında mı "esas"tan önce gelmeliydi?
*
MHP''li milletvekili, yönetici ve milletvekili adaylarının seks görüntülerini içeren videoların ifşası sonraki günlerde de devam etti.
Hiçbirini izlemedim.
Ne olduğu belliydi; neyi, niye izleyecektim?
Ancak, çok defa "izlenişlerine" tanıklık ettim.
Birçok ailenin darmadağın olduğu o günlerde; tercih edilen pozisyonları, cinsel organları, partnerleri tartışıldı en küçük detayına kadar siyasette.
İğrençti.
Kasedi çıkan siyasilerden tek farkı hiç evlilik dışı ilişki yaşamamış olmaları değil, hiç bir gün "alem(!)" yapmamış olmaları değil, zinhar küfürlü konuşmamış olmaları değil sadece ama sadece kasetlerinin çıkmamış olması olan tipler, "dava arkadaşları"nın haysiyet cellatlarının bıçaklarını bilediler.
Sırf bu riyakarlık çukuruna kazma sallamış olmamak için bile bu kepazeliğe prim vermemeliydi.
*
O gün özel hayatları ifşa olan siyasilerin tamamı partilerinden tasfiye edildi.
Sonuç?
Türk siyaseti bir namus timsali haline mi geldi?
Ahlak abidesi olarak mı yükseldi?
Siyasetin kiri, o insanların mahremleri miydi?
Yahut bundan mı ibaretti;
Siyaset hırsızların yapabildiği/yapabileceği, dolandırıcıların yapabildiği/yapabileceği, uyuşturucu kaçakçılarının yapabildiği/yapabileceği, teröristlerin yapabildiği/yapabileceği ve fakat kâh nefsine yenik düşüp şeytana uyan, kâh aklını çelecek bir şeytana ihtiyacı bulunmaksızın yaşam tarzı Kazanovalık olanların yapamayacağı iş miydi?
*
Sosyal medyadan hepi topu iki gün, o da kısmen uzak kaldıktan sonra yeni haftaya sağlı sollu kaset yağmuru altında başlayınca geldi o günler aklıma.
Ve bir yasa; Anayasa…
Madde 20:
Özel Hayatın Gizliliği
HERKES, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. ÖZEL HAYATIN VE AİLE HAYATININ GİZLİLİĞİNE DOKUNULAMAZ.
Madde 21:
Kimsenin konutuna dokunulamaz.
Madde 22:
Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİ ESASTIR.
*
İstisnası, sınırı, ölçüsü bellidir;
Millî Güvenlik açısından bir sakınca doğurmuyorsa, kamu düzenini bozmuyorsa, suç değilse, genel sağlığı tehlikeye atmıyorsa, genel ahlakı etkilemiyorsa, başkalarının hak ve özgürlüklerini çiğnemiyorsa; kimin kimle, hangi koşullarda yatıp kalktığı muhatapları dışında kimseyi ilgilendirmez.
Ve kimsenin yatak odasının muhatabı "kamuoyu" olamaz, "siyaset" olamaz, "halk jürisi(!)" veya "sosyal medya mahkemeleri(!)" olamaz.
Keza ilgilendiremez de; suçtur çünkü!
*
Kişisel verilerin, kişinin rızası olmaksızın kaydedilmesi suçtur.
Kişisel verilerin ele geçirilmesi suçtur.
Kişisel verilerin yayılması suçtur.
Haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi suçtur.
Velhasıl; bir kişinin yatak odasını röntgenlemek, gizlice görüntülerini çekmek, o görüntüleri ifşa etmek yahut o görüntüleri tehdit, şantaj malzemesine dönüştürmek… Bir kişinin telefon görüşmesini dinlemek yahut kendisiyle yapılan görüşmeyi izinsiz kaydetmek ve bunu ifşa etmek… Mesajlaşmalarını ifşa etmek… Tamamı suçtur.
Sadece yasa dışı değil ahlak dışıdır da aynı zamanda.
Ne yapacağız;
Hukuku hukuksuzlukla mı savunacağız?
Ahlakı ahlaksızlıkla mı?
*
İşin esası…
Bir kişinin, misal bir gazetecinin "ahlaklı" olup olmadığını anlamak için hemcinsleriyle seks yapıp yapmadığını yahut aynı anda kaç hemcinsiyle seks yaptığını bilmeye, görmeye ihtiyacımız olup olmadığı!
Bir kişinin hızlı yükselişinin yahut siyaseten vazgeçilmezliğinin yahut yerli-yersiz köpürtülüşünün "haklı" olup olmadığını anlamak için kiminle yattığını bilmeye, görmeye ihtiyacımız olup olmadığı!
*
Bambaşka ellerden, bambaşka sebeplerle servis edilen son ses ve görüntü kayıtları bir kesimin başka bir kesimi marjinalleştirmek, lanetlemek, lekelemek üzere kullandığı ahlakçılık maskesinin sahteliğini göstermesi açısından ibret vesikası oldu mu?
Yalan yok; oldu.
Bir kesimin "belden aşağısıyla düşünmediği" yönündeki imajı yerle yeksan etmesi konusunda ibret vesikası oldu mu?
Oldu.
Sapıklığın, sapkınlığın yahut çapkınlığın, paçozluğun partisinin, ideolojisinin, mahallesinin bulunmadığının anlaşılması açısından ibret vesikası oldu mu?
Oldu.
Peki…
Bu "ibret vesikaları"nın herhangi bir kurum, kuruluş nezdinde gerçek birer "vesika/belge" hükmü var mı?
Yok.
Dağılabiliriz.
*
Erdem dediğimiz mefhumu kimsenin intikamına, operasyonuna, hırsına, kumpasına, öfkesine alet etmeden savunabildiğimiz günleri görebilmek umuduyla.