Karaya oturan Yunan botu bile uyandırmadıysa...
AKP Hükümetleri döneminde hava sahamız kevgire döndü. Hava sahamızı saatlerce ihlal eden ve topraklarımıza inen Yunan helikopterlerine hiçbir önleme yapılmıyor. Suriye ve Rus uçaklarına uygulanan angajman kuralları, hava sahamızı defalarca ihlal eden Yunan uçak ve helikopterlerine nedense (!) uygulanmıyor. Hava sahamızdaki sorunun aynısı karasularımızda da yaşanıyor. Yunan Deniz Kuvvetleri'ne ait hücumbotlar, Yunan Sahil Güvenlik gemi ve botları ile Yunan balıkçı tekneleri, hiçbir engelle karşılaşmadan Türk karasularına girip çıkıyor.
Kevgir misali!..
Bir Yunan Sahil Güvenlik botunun,15 Ocak'ta, Didim Tuz Burnu açıklarında karaya oturduğunu duymuştuk. Karaya oturan Yunan botu ile ilgili haberlerin görsel ve yazılı basında yer alması üzerine, Genelkurmay ertesi gün basın bilgilendirme notu paylaştı..
Bilgilendirme notu da medyada genişçe yer aldı. Tekrara girmeyeceğim.
Eski Millî Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım'ın gelişmeler üzerine YENİÇAĞ'a yaptığı açıklama çok sarsıcı;
"Bilgilendirme notu ile Türk karasularının kevgire döndüğü itiraf edilmiştir. Sıcak takip hakkı (Right of hot pursuit)/kesintisiz izleme hakkı, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin 111'inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre sahildar devletin kanun ve kurallarına aykırı hareket eden gemiler kesintisiz olarak izlenebilir. Ancak izleme hakkı, izlenen geminin kendi devletinin karasularına veya üçüncü bir devletin karasularına girmesi ile sona erer. RÜZGAR-009 isimli sürat teknesi Türk karasularına girdiği andan itibaren, LS-604 borda numaralı Yunan SG botunun izleme hakkı sona ermiştir. Buna rağmen, LS-604 borda numaralı Yunan SG botu, Türk karasularına 6 mil girmiş ve karasularımızı ihlal etmiştir.
Karaya oturan Yunan SG botunu kurtarmak maksadıyla Didim bölgesine intikal eden LS-171 borda numaralı Yunan SG botu ile Apostolos isimli Yunan balıkçı teknesi de Türk karasularını 6 mil ihlal etmiştir. Ayrıca Yunan işgali altında olmakla birlikte Türkiye Cumhuriyeti'ne ait olan Eşek Adası'nın karasuları da 6 mildir. Kurtarılan SG botunu teslim almak üzere Eşek Adası'nın 3.2 mil kuzeyine gelen LS-020 borda numaralı Yunan SG botu da Türk karasularını 2.8 mil ihlal etmiştir. 15 Ocak 2016 tarihinde, toplam 3 Yunan SG botu ve 1 Yunan balıkçı teknesi, hiçbir engel ve önleme ile karşılaşmadan Türk karasularına girmiş ve karasularımız tam 4 sefer ihlal edilmiştir."
Ümit Yalım'ın işaret ettiği sorumluluk noktalarına da dikkat;
"Sahil Güvenlik Komutanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşu içinde olup, barışta görev ve hizmet yönünden İçişleri Bakanlığı'na bağlıdır. Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın, LS-604 borda numaralı Yunan (SG) botunun Didim bölgesinde karaya oturduğunu, Yunanistan Arama Kurtarma Merkezi'nden öğrenmesi ve LS-171 borda numaralı Yunan SG botu ile Apostolos isimli Yunan balıkçı teknesinin Didim bölgesine geldiğini sonradan tespit etmesi tam bir güvenlik zafiyetidir. İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 2. maddesine göre, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve İçişleri Bakanlığı, kamu düzenini korumaktan ve karasularımızın muhafaza ve emniyetini sağlamaktan sorumludur. Ancak, Yunan SG botları karasularımızı sık sık ihlal ederken, Yunan balıkçı tekneleri karasularımızda balık avlayarak millî servetimizi çalarken, Bakan Ala ile İçişleri Bakanlığı bu duruma seyirci kalmaktadır."
Ümit Yalım'dan iki de önemli hatırlatma;
"Bakan Ala döneminde iki somut olay daha cereyan etmiştir. Bunlardan birincisi; Türk Kaptan Mustafa Ateş'in, 14 Nisan 2014 tarihinde, Türk karasularında seyir halindeyken, Yunan Sahil Güvenlik Botu'ndan açılan ateşle öldürülmesi olayıdır.
İkinci olayda; Yunan Sahil Güvenlik Botu, 30 Mayıs 2014 tarihinde, Bodrum Çatal Ada yakınlarında, Türk karasularında balık avlayan Türk teknesine ateş açmış ve vatandaşlarımızı İstanköy Adası'na zorla götürerek tutuklamıştır. Yunan SG botu bu eylemi yaparken Türk karasularını 4.5 mil ihlal etmiştir.
Yunan SG botları, Türk kaptan Mustafa Ateş'i Bodrum bölgesinde Türk karasularında öldürmek ve Çatal Ada yakınlarında balık avlayan vatandaşlarımızı zorla İstanköy'e götürüp tutuklamak suretiyle, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin 102'nci maddesinde tanımlanan, devlet gemisi ile deniz haydutluğu suçunu işlemiştir. Dönemin Başbakanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve İçişleri Bakanı Ala, Yunanistan'ın yaptığı deniz haydutluğuna da sessiz ve tepkisiz kalmış, vatandaşlarımızın yaşam hakkı ile seyahat özgürlüğü haklarını gasp eden Yunanistan'a bir tek nota bile vermemişlerdir. Görüldüğü üzere Güneydoğu bölgemizde olduğu gibi Ege Denizi'nde, Türk karasularında da kamu düzeni yoktur. Ege Denizi'ndeki sorun da, Erdoğan, Gül ve Davutoğlu üçlüsünün 16 Türk adası ve 1 Türk kayalığını alenen Yunanistan'a vermesinden kaynaklanmaktadır. Ege Denizi'ndeki karasularımız AKP Hükümetleri tarafından fiilen geriye çekilerek, 3 mile düşürülmüştür."
Deveye sormuşlar ya!..