Kararsızlıkta kesin karar!
Bir yandan referandum, 301, iç gezi, dış seyahat derken diğer yandan vatan evlatları teröre kurban olmaya devam ediyor. Türkiye kan kaybediyor. Güvenlik güçleri “yalnız başına” can ve kan pahasına ülkenin ve milletin bütünlüğüne yönelmiş fitneyi ezmeye çalışmaktadır. Teröristler de sınırdan sızmaya, terör üssü Kandil ise terörist ihraç etmeye devam ediyor. İşin daha da vahimi TBMM’de dağlarda pusu kurmuş, silahlı ve eli kanlı teröristlere tavır koymak bir yana, onlardan yana tavır almış olan DTP diye de bir parti var. Türkiye’nin büyük bir ülke olduğu doğrudur. Türk milletinin terörle yenilemeyecek kadar büyük bir tarihi olduğu da bilinmektedir. Türk ordusunun gücü ise ortadadır. O halde eksik olan nedir? Eksik olan, gücünün hem farkında olan, hem de nasıl kullanacağını bilen bir siyasi iktidardır. Doğrusu uzun zamandır ülkenin terörle mücadele konusunda herkesin üzerinde mutabık kaldığı milli bir stratejisi de yoktur. Onun için Türkiye’de iktidarlar yirmi üç yıldır terörle değil, teröristle mücadele etmişlerdir. Teröristi etkisiz hale getirmekle terör önlenememektedir. Terörü besleyen kaynaklar kurutulamadığından terörizmin gündemden çıkarılması da mümkün olmamaktadır. Öncelikle terörü besleyen iç ve dış kaynakların söndürülmesi gerekir.
Son zamanlarda terör konusundaki geleneksel yanlışlar üzerine bir de AKP iktidarının ciddiyetsiz ve korkak yaklaşımı eklenince terör iyiden iyiye azıtmıştır. Bir defa mevcut hükümet başından beri terör olayını küçümsemiş ve ciddiye almamıştır. TSK ile hükümet arasında yaşanan gerilimler yüzünden askerin talepleri de iktidar tarafından hep kuşkuyla karşılanmış ve adeta geçiştirmiştir.
Asker terörle mücadele için acilen yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğinden söz ederken, hükümet bunu anlamazlıktan gelmiştir. Asker terörle etkili mücadele için “Kandil’e müdahale gereklidir” derken, hükümet “önce içerideki teröristler etkisizleştirilsin” görüşünü savunmuştur. Asker “Barzani teröristleri destekliyor, onunla görüşülmez” demesine rağmen iktidar yetkilileri “biz görüşürüz” demişlerdir. Gelinen nokta ortadadır!
Diğer yandan iktidar yandaşı olan medya ve strateji yapıcıları, son zamanlarda adeta bütün enerjilerini TSK’yı yıpratmak için kullanmışlardır. İş öyle bir noktaya gelmiştir ki, sonuçta bu ülke, “terörle mücadelede subaylar niçin ölmüyor?” diyebilen köşe yazarları çıkarabilmiştir. Bu durum devletin bütün kurum ve kuruluşlarının terörün üzerine eğilmesini büyük ölçüde önlemiştir. İktidar sorunu ABD nezdinde ele almış ve ABD ise “terörle mücadele koordinatörü” diye garip bir kavram ortaya atarak Türkiye’yi iki yıla yakın bir süre oyalamıştır. Diğer yandan da PKK’nın eline inanılmaz ölçüde çok ABD silahı geçmiştir.
Ortada sivil/asker, çocuk/yaşlı demeden insan katleden terörist bir örgüt var. Hükümet ise gerçekte beş yıldır, Kandil, Barzani ve Kerkük konusunda ne yapacağına değil de ne yapmayacağına karar vermiş gibi gözükmektedir. Terörle mücadele her şeyden önce “siyasi bir karar” ve irade sorunudur. AKP Hükümeti ne bu kararı alabilmiş ne de böyle bir iradeyi gösterebilmiştir. 13 Mehmetçiğin toprağa düştüğü son saldırı üzerine Başbakan, “Durumu tespit noktasındaki açıklamalarımda herhangi bir değişiklik yok. Aynı düşüncelerimin arkasındayım. Önümüzdeki ay Amerika seyahatim var. Bu seyahatte Sayın Başkan’la da bu konuları en geniş anlamda konuşacağız” demiştir. Bunu iki gün önce ABD’den dönen Başbakan diyor. ABD ile bu konuda konuşulacak bir şey varmış gibi Sayın Başbakan hâlâ oraya bu terörü ve silahları konuşmaya gidecekmiş! Sonuç şu; hükümet, terörle mücadelede etmemek kararsızlığında kesin kararlıdır. Terör; ciddiyet, kararlılık ve tutarlılıkla devlet ve millet olarak top yekün üzerine gidilmesi gereken milli bir sorundur. DTP kendisini teröristlerden yana konumlandırmış ve PKK’nın yaptığına “terörizm” dememek suretiyle onu meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Terörü ve terörizmi siyasi rant aracı olarak kullananlara karşı ciddi tedbirleri yürürlüğe koymak gerekir. İktidar terörü önce ezecek iradeyi ortaya koymalı, sonra bunu ABD ile konuşmalıdır. Türkiye’deki terör ne zaman hem AB’nin hem de ABD’nin çıkarlarını zedelerse onlar o zaman bu konuyu ciddiye alırlar. PKK terörü şu anda, bir takım emperyal amaçlı ülkelerin çıkarlarının hizmet aracı olarak kullanılmaktadır. Kısacası PKK terörü, Türkiye’nin sorunudur. Türkiye iktidarı, muhalefeti ve diğer bütün kurumlarıyla terörün üzerine yoğunlaşmalıdır. Teröre karşı TSK “tek başına mücadele etmekten” kurtarılmalıdır.