Kapatılmama sarhoşluğu ve orman yangınları!
AKP, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararın sarhoşluğunu yaşıyor. AKP medyası yargının verdiği kararı, yargıyı mahkûm etmekte kullanıyor. Televizyonlar sabahtan akşama kadar mahkemenin verdiği kararla AKP’nin marifetlerini ve demokrasinin nasıl kurtarıldığını anlatıp duruyor. Yandaş medyanın uyarlanmış yorumcuları, televizyonlara çıkmakta, “körler sağırlar birbirini ağırlar” misali iktidarı kutsayan saçmasapan konuşmalarla halkın kafasını bulandırmaktadır. Onlar Anayasa Mahkemesi’nin yargıçlarından daha fazla hukuki içtihatlarda bulunuyorlar. Hukukun, demokrasinin ne olduğunu ve ne olması lazım geldiğini köşelerinde anlatıyorlar.
Bir süre önce bu yandaş medya, ABD’nin İran’a müdahale edebilmek için bu müdahaleye karşı olan AKP’yi iktidardan düşürmek istediğini ve bu yüzden AKP’ye kapatma davası açıldığını savunuyordu. Şimdilerde ise yandaş kalemler, ABD’nin AKP’nin kapatılmamasından duyduğu olağanüstü memnuniyeti açıklamakta zorluk çekiyorlar. Herhalde ABD’nin Türkiye’deki demokrasi kurtulduğu için bu sevinci duyduğunu sanmıyorlardır.
İktidar zafer sarhoşu:
Türkiye yanıyor!
Bir tarafta “odak ama, kapatılacak kadar değil” sevincine kendini kaptırmış iktidar, diğer tarafta sorunları her geçen gün biraz daha karmaşık ve içinden çıkılmaz hale gelen Türkiye var. Cari açık, dış borç, altı ayda yüz milyar doları geçen ithalattan bahsetmiyoruz. Ülkenin yaşanır olmaktan çıkmasından söz ediyoruz.
Türkiye sıcaktan kavruluyor. Küresel ısınmanın sonucu olarak da ayrıca ülke susuzluktan kavruluyor. Halk zamlardan illallah denilecek noktaya gelmiş durumdadır. Bu arada doğal gaza gelen son yüzde 17’lik zammın sonucu olarak insanlar kışı nasıl geçireceğinin hesabını yapıyor. Şehit cenazeleri, bölücü tahrik, bombalı saldırılar da alabildiğine milletin canını almaya devam ediyor.
Bu bağlamda Türkiye’nin hemen her yerinde inanılmaz yangınlar oluyor. Son bir ay içinde İzmir, Çanakkale ve Bodrum’da onlarca orman kül oldu. Sonra Antalya ve Adana’daki ormanlarda tarihe geçecek boyutta yangınlar ortaya çıktı.
Yurt yıkılıyor/insan
ticareti zirveye vuruyor!
Konya’nın Taşkent ilçesinde öğrencilerin kaldığı üç katlı bir yurt patlayıp yıkıldı. Enkazın altından 18’i ölü çocuk, onlarcası da yaralı insan çıktı.
İktidar yetkilileri ortada bir “kaza” olduğunu, ihmal (varsa diyerek) ilgisinin bulunmadığından üstü kapalı dile getirdiler. Bu tür olaylarda, bir-iki günah keçisi bulmanın dışında ortaya herhangi bir failin çıkmadığını daha önce çöken Hicret ve Zümrüt gibi apartman facialarından kamuoyu çok iyi biliyor. Türkiye’de bu facia da diğerleri gibi kader ve kaza konusu olarak tarihteki yerini alacaktır.
Bu arada Türkiye’de insan ticareti de hız kesmiyor. Türkiye’nin sınırları yok, yol geçen hanları var. Sınırlar kevgire çevrilmiş durumdadır. Ülkesindeki yaşamından memnun olmayan ne kadar sorunlu ülke vatandaşı -kaçak, göçmen, mülteci- varsa yasadışı yollarla Avrupa’ya gitmek için Türkiye’ye geliyor. Türk halkının ise ülkeyi yasadışı yollardan geçenler değil ama yakalanan, denizde boğulan, yollarda ölenlerden haberi olabiliyor. Son olarak şu sıralarda Van’dan İstanbul’a gelen bir TIR’dan açlık, bitkinlik ve ölüm çıkmıştır. TIR sürücüsünün, havasızlıktan ölen 13 kişiyle birlikte TIR’da bulunan tüm kaçakları Küçükçekmece’ye bıraktığı haberleri gündeme düşmüştür.
Ortada ciddi bir iktidar da yoktur. Yetkililerin kâh İstanbul’da, kâh Konya’da tabut omuzlamaktan başka etkili bir icraat yaptıklarını gösteren ciddi bir işaret yoktur. Şu sıralarda AKP iktidarı partilerini kapatmadan kurtarmanın sarhoşluğunu yaşıyor. Türkiye’de olan biten hakkında henüz AB’nin komiserleri, iktidara “Etkili tedbir düşününüz” demiş değiller. Belki de bu yüzden onca ihmalden tarihin en büyük orman yangınları çıkıyor ve onlarca insan kamyon kasalarında, göletlerde ölmeye devam ediyor. Bu kadar anlamsız yangın, yıkım ve ölüm devletin ve düzenin olduğu yerde olmaz. Bu yüzden eskiler “ya devlet başa, ya kuzgun leşe” demişlerdir.