Kanuni'nin fethettiği adalara ne oldu?..

Koyun(1556), Hurşit, Fornoz, Eşek, Nergizçik, Bulamaç, Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba, Adacık(1556); Ege’deki bu adalarımızı Kanuni Sultan Süleyman fethetti. O günden sonra Türk toprağı olan adalar AKP iktidarı döneminde Yunanistan işgaline uğradı.
Gavdos, Dhia, Dionisades, Gaidjouronisi, Kaufonisi; Akdeniz’deki bu adalar 1669’da Sultan IV. Mehmet tarafından Türk topraklarına katıldı. Onlar da AKP iktidarı tarafından Yunanistan’ın işgaline teslim edildi.
“Muhteşem Yüzyıl” dizisine çakarak ecdadın mirasına sahip çıkar pozlarına bürünen Tayyip Erdoğan’a Yunanistan tarafından işgal edilen adalar gerçeğini gün ışığına çıkaran Demokrat Parti Yüksek Danışma Kurulu üyesi Ümit Yalım anlamlı bir gönderme yaptı;
“Erdoğan, milletimizle dalga geçiyor. Kanuni döneminde, Ege Denizi’nde fethedilen 11 ada ve IV. Mehmet döneminde Akdeniz’de fethedilen 5 ada, Yunanlılar tarafından, 2004 yılından itibaren fiilen işgal edilirken, Tayyip Erdoğan neredeydi?..
Yunanistan karşısında sus pus olan ve hesap soramayan Tayyip Erdoğan’ın gücü sadece televizyon dizisine yetiyor ve Muhteşem Yüzyıl dizisine emeği geçenlerden hesap soruyor.
Balkan Savaşı döneminde, 9 Kasım 1912 tarihinde, Yunanlılar hiçbir direnişle karşılaşmadan, bir tek kurşun bile atmadan, ellerini kollarını sallayarak Selanik şehrini işgal ettiler. 92 yıl sonra tarih yine tekerrür etti ve Yunanlılar 2004 yılından itibaren, tek kurşun atmadan, karşı mukavemetle karşılaşmadan, ellerini kollarını sallayarak Türkiye Cumhuriyeti’ne ait 16 adayı fiilen işgal ettiler. Artık topraklarımızda Yunan bayrağı dalgalanıyor. İzmir ilinin sınırları içinde olan Koyun Adası, Aydın ilinin sınırları içinde olan Hurşit, Fornoz, Eşek, Nergizçik ve Bulamaç Adası, Muğla ilinin sınırları içinde olan Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba ve Ardacık Adası Yunan işgali altında ve bu illerin Valileri kendi adalarına gidemiyor. Girit Adası’nın etrafında Türkiye Cumhuriyeti’ne ait Gavdos, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi ve Koufonisi Adası da Yunan işgali altında.
TCK 302’deki fiil oluşmuş ve T.C. Devleti’nin topraklarının bir kısmı Yunanistan’ın egemenliğine girmiştir. Bu arada bir hatırlatmada bulunalım. Teröristbaşı, eski TCK 125’ten yargılandı. Devletin topraklarından bir kısmını başka bir ülkenin egemenliği altına koymaya teşebbüs etmekten idam cezasına çarptırıldı. Cezası daha sonra ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi. O davada teşebbüs var fakat toprak kaybı yok. AKP Hükümetleri döneminde ise toprak kaybı var. En üst düzey komutanlar ve asker kişiler görevli ve yetkili olmayan sivil mahkemelerde yargılanıyor, sosyal paylaşım sitesine gelen yazıyı paylaşan sanatçı, jet hızıyla hakim önüne çıkartılıyor. Peki yargı 18 aydır vatanın bölünmesine ve ihanete neden sessiz kalıyor, tepki vermiyor? Yargının görevi sadece, siyasi partiler ve Patrikhane ile ilgili görsel ve yazılı basında çıkan haberleri toplayıp dosyaya koymakla mı sınırlı?”
Gerçekten birileri bizle çok fena kafa buluyor...

Çuval, “pratik uygulama”ymış...
Kasaptaki ete soğan doğramamakla usta olan eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Türk askerinin başına çuval geçirilmesi olayına da kendince muhteşem(!) bir yorum getirmiş. Necdet Pekmezci’nin yazdığı “Kanlı Kumpas-Türkiye’nin CIA’sal Darbeler Tarihi” adlı kitabında Hilmi Özkök’ün TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonuna verdiği ibretlik savunma şöyle geçiyor:
“Çuval meselesine gelince: Çuval meselesi bizi bir cezalandırma olabilir mi, olamaz mı? Çünkü o zaman... Bakın efendim, kriz idaresinin üzerine biz çok çalışırız. Bir kriz doğarken o krizi biz o krizin idaresini yaparız. Bu kriz belli bir süre sonra kendi istediği sona değil, şeye doğru gitmelidir, yani ülkenin menfaatleri yönüne gitmelidir, bunun için yapıyoruz. Şimdi, orada böyle bahtsız bir olay oldu. Bundan çok büyük sıkıntı duyduk. Çok spontane bir şeydir, orada aniden böyle olmuştur. Amerikalılar bizim orada olduğumuzu biliyorlar, yerimizi biliyorlar, birden gelmişlerdir, bizim askerlerimiz onları dost olarak biliyorlardı, her zaman geldikleri yer ama kimden emir aldılarsa böyle bir şey yapmışlardır. Çuval geçirmeyi, işte, o zaman, durumu biraz da yatıştırmak için söyledim. Yani İngilizcede başa çuval geçirmek Türkçedeki gibi bir hakaret midir? Onlar hepsine geçiriyorlar. Biliyorsunuz, bunu pratik bir yöntem olarak alıyorlar.”
Necdet Pekmezci’nin kaleme aldığı ve Tanyeri yayınlarından çıkan “Kanlı Kumpas-Türkiye’nin CIA’sal darbeler Tarihi” adlı kitapta NATO’nun derin ve kirli ordusu Gladyo’nun gerek 12 Eylül öncesinde ve gerekse de terör örgütü PKK’nın palazlandırılmasındaki kanlı rolü anlatıldı. Okumanızı tavsiye ederim.

Yazarın Diğer Yazıları