Kanatsız kuşlar
Türkiye genç nüfusuyla övünürken, "Ben bu gençlere ne veriyorum? Bu genç nüfusla nereye ulaşmak istiyorum?" diye hiç düşünmedi. İki gün sonra kuruluşunu kutlayacağımız sevgili Cumhuriyet bütün bu sorulara ve daha nicesine hazırlıklıydı. Atatürk ülke gençliğinin sağlam karakter, yüksek ahlak, sorumluluk duygusu sağlam bir ruh ve fizik yapısına sahip olmasını amaç edinmişti. Cumhuriyet, Laikliği temel prensip olarak kabul etti. Eğitimde birlik sağlandı. Liseye kadar olan öğrenciler için yazları izci kampları kuruluyor, gençler ormanlık alanlarda spor yaparak eğitiliyor, askeri eğitimden az da olsa nasip alıyorlardı. Üniversiteliler için ayrı tedbirler, ayrı kurumlar düşünülmüştü. Sakarya Savaşı'nın en çetin günlerinde Ankara'da I. Maarif Şurası toplanmış, Gazi Paşa: "Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" beyanıyla gençliği öğretmenlere teslim etmişti.
İster öğren ister öğrenme
her şartta sınıf geçiyorsun
Cumhuriyet Öğretmen Okulları'na büyük önem verdi. Çok değerli kadrolara teslim edilen Öğretmen Okulları'yla her dersin gelecekteki hocaları mükemmel yetiştiriliyordu. Günümüzde her türlü kötülük, seviyesizlik, ahlaksızlık, karaktersizlik ve dönekliğin, çıkarcılığın teslim aldığı siyaset, topluma hangi yüksek değerleri ilham ediyor? Adam yetiştirme sancısı var mı? Okullarda başarısız olunan dersten sınıfta kalma yok. Matematik ders notun yüz üzerinden 30 geçiyorsun, edebiyat notun 40 geçiyorsun, fizik, biyoloji, felsefe... Tüm bu derslerden yüz üzerinden kaç alırsan al bir üst sınıfa geçiyorsun. Bir başka ifadeyle ister öğren, ister öğrenme. Her şartta sınıfı geçiyorsun. Çocukları hiç bir şey öğretmeden mezun etmek hangi akla hizmettir? İktidar mensuplarının 15 yılda Türkiye'yi uçurduk övünmeleriyle yetiştirilen kanatsız kuşlar nereye gidecek? Bu ülkeyi yönetenler böyle bir kötülüğü bu millete nasıl lâyık görürler? Başarısız olunan dersten kalmayı kaldırıyorsunuz. Yerine bu görevi ifa edecek farklı bir sistem de kurmuyorsunuz. Böyle yaparak nereye varmak istiyorsunuz? Çocuklarımız matematik, fizik, kimya, biyoloji, edebiyat, felsefe hatta Türkçe öğrenmeden okullardan mezun oluyor. Bu dallarda eğitim almamış bir çocuk hayatta nereye varabilir? Bu çocukların gelecekte söz sahibi olacağı bir ülke bu dünyada nasıl var olacak?
Türkçe cümle kuramayan
bir nesil yetişiyor
Gelin öğretmeden mezun ettiğiniz çocukların üniversite sınav sonuçlarına bakalım: Geçen yıl mezun olan 912 bin öğrenci, üniversite sınavında resmen döküldü. Türkçede 40 sorudan ancak 19,31'ine, Fen Bilimlerinde 40 sorudan ancak 3'üne, Matematikte ise 40 sorudan sadece 7,9 soruya doğru cevap verilmiştir. Netice tam bir felakettir. Üniversitelerdeki hocalarla konuştuğum zaman onların derin bir umutsuzluk içinde olduklarını görüyorum. Beyanları şöyle; "Öğrenci kalitesi o kadar düştü ki ders anlatamıyoruz, çünkü anlamıyorlar. Bırakın her hangi bir bilgiyi Türkçe cümle kuramıyorlar." Her halde şu soruyu sormak hakkımızdır: Hakikaten eğitimi bütünüyle yok ederek varmak istediğiniz hedef nedir?
"Dindar nesil yetiştireceğiz" sloganıyla 15 yıldır eğitim hayatımız bombalanıyor. Bizi kahreden bilançoyu bu beyler neden görmüyor? Fizik, matematik, kimya, edebiyat, yabancı dil öğreniminde dünya sıralamalarında en gerilerdeyiz. Kendi dilinde okuduğunu anlamada bile 65 ülke arasında 41'inci sıradayız. Bu ülkede eğitim yok denecek duruma gelmiş. Dünyada en iyi ilk 500 üniversite arasında tek bir üniversitemiz yok. Müslüman ülkelerin de tek bir üniversitesi yok. Bu eğitim sistemiyle gelişen dünya şartlarına ayak uydurabilecek, topluma, ülkeye, dünyaya değer katacak nesiller yetiştirmek imkansız... Günümüz dünyasında dindarlıkla bilimde, sanatta, edebiyatta, teknolojide mesafe almış, değer üretmiş insanların hayat şartlarını kolaylaştırmış tek bir ülke var mı? Söyleyin! Yoksa niye bu saçma sapan takıntı yüzünden ülkeyi sefil bir geleceğe mahkûm ediyorsunuz? Bütün bu saçmalıklar dizisine şimdi de camilerde gençlik örgütlenmesini icat ettiniz.
Son yayınlanan OECD istatistikleri eğitim karnemizdeki zayıfların Türkiye'nin kalkınmasının önündeki en büyük engel olduğunu gösteriyor. Bunlarda yer alan PISA verilerinde hiç bir alanda ilk 40 ülke arasında Türkiye yok. Yaratıcılık ve problem çözme becerisinde, ileri seviyede yaratıcılığa sahip gençlerimizin oranı sadece %2,2 iken OECD ortalaması %11,4. Güney Kore'de bu oran %28'tir.
Yeni kuşaklara eğitim sistemimizi çağdaş çizgiye çekerek 21'inci yüzyıl becerileri kazandırıp, fikri olanlara teşvik sunacak bir ekonomi sistemi kurmak zorundayız. Bu üç şartı yerine getiremezsek 2025'te bırakın ilk 10'a girmeyi, ilk 20 arasında kalmak bile mümkün olmayacak. Türkiye eğitim sistemini yeniden kurmak, bu bataktan kurtulmak zorundadır.