Kanal İstanbul ile Türkiye'nin boğazını sıkmak
Yıl 2005, aylardan sanırım Ocak ayı idi. Yüksek düzeyli bir ABD heyeti, Genelkurmay'a geldi. Heyet başkanı ABD Avrupa Kuvvetleri (USEUCOM) Komutan Yardımcısı Orgeneral Wald idi. Görüşmede, ABD tarafının sunumunu teamüllerin dışında Org. Wald yaptı. Ekrana bir dünya haritası yansıttı. Dünyada değişen jeopolitik durumu ve ABD'nin pozisyonunu anlattı ve haritada Karadeniz'i göstererek şunları söyledi: ABD bütün dünya denizlerinde askeri olarak var ama sadece Karadeniz'de yok. Bu jeopolitik gerçeklere ve olayların olağana akışına uygun değil. ABD Karadeniz'de olmalı, olacak.
Peki ABD'nin Karadeniz'de sürekli ve istediği büyüklükte askeri varlık göstermesine engel olan şey neydi? Kuşkusuz bunun tek cevabı var: Montrö Boğazlar Sözleşmesi.
Montrö'nün ortadan kalkması ya da değişmesi gerekiyor ki, Org. Wald'ın dediği gibi ABD Karadeniz'de artık sürekli var olabilsin.
Peki bu değişiklik nasıl olacak? Ya sözleşmesinin ilgili maddesi uyarınca ya da sözleşmenin kapsadığı coğrafi alanlardaki coğrafi değişiklikle. Sözleşeme hükümleri Türkiye'nin evet demediği hiçbir değişikliğin olmayacağına hükmediyor.
Sözleşmenin kapsadığı coğrafyadaki değişikliklerden kastım ise Kanal İstanbul.
Bu haliyle gerçekten de Kanal İstanbul çılgın bir proje. Çılgınlığı şudur ki her şeyiyle Türkiye'nin kontrolüne bırakılmış Montrö'nün değişmesine ya da ortadan kalkmasına neden olabilecek.
Tarihteki çılgın projelerden biri Hazar Denizi ile Karadeniz'i bir kanalla birleştirmektir. Farz edin ki bu kanal yapıldı ve Hazar'a kıyıdaş ülkelerin savaş gemileri Karadeniz'e girdi. Veya Tuna nehrinde iyileştirmeler yapıldı nehrin geçtiği ülkelerin savaş gemileri Karadeniz'e girdi. Montrö'ye göre denetlenebilecek bir durum değil. Sizce ne olur?
İşte Kanal İstanbul'dan Karadeniz'e çıkacak gemilerin durumu da bundan farklı olmayacak. Montrö hemen ortadan kalkmayacak olsa da tartışma başlayacak. Başlayacak tartışma ABD gibi Karadeniz'de sürekli varlık göstermek isteyen ülkelerden başkasına yaramayacak.
ABD Kırım'ın Rusya tarafından ilhakını bahane ederek NATO üzerinden bölgedeki askeri varlığını artırıyor. Gürcistan ve Ukrayna'nın NATO üyeliği ile NATO'nun Karadeniz'deki varlığını artırma planları sürüyor.
ABD Ortadoğu için kullandıkları terimi Karadeniz için de kullanıyor. Genişletilmiş Karadeniz (Greater Black Sea) kavramıyla Rusya hariç kıyıdaş ülkelerde halihazırda ABD ve NATO üsleri tesis edilmiş askeri konuşlanmalar yapılıyor.
Rusya da buna karşılık veriyor. Karadeniz hızla çatışma alanı olmaya gidiyor. Kanal İstanbul bu çatışma riskini daha da artıracak.
Bu projenin askeri-politik yönü. Ama projeye hayat veren ise devasa ekonomik boyutu.
Peki böyle bir proje nasıl iktidarın gündemine girmiş olabilir? Bunun için de Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları adlı kitaba bakmak lazım.
Baktığınızda gereksiz, abartılmış, ihtiyaç dışı büyük çılgın projeleri yaratılan rantlarla nasıl o ülkenin gündemine soktuklarını, o devletlerin kaynaklarını heba edip elini kolunu siyasi-ekonomik olarak nasıl bağladıklarını ve tavizler koparmak için dayatmalarda tehditlerde şantajlarda bulunduklarını görürsünüz.
Trump'ın ekonominizi mahvederiz twitini unutmayın!
Çünkü kitapta da ifade edildiği gibi, sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler o ülkeleri yönetenlere gider der ki; "Bize büyük borcunuz var. Ödeyemiyorsunuz. O zaman doğal kaynakları, madenleri, fabrikaları verin, askeri üsler konuşlanmasına izin verin!
Bu tür gereksiz ama sükse yapan büyük projeler o ülkelerdeki iktidarların iç kamuoyunda kullanacağı bir manivelya döndürüldüğünde iktidarlarca savunulur hale gelir ve uygulamaya geçirilir.
Kanal İstanbul'a bu açıdan da bakmakta fayda var. Kanal İstanbul'un çevreye yaratacağı geri dönüşü olamayan felaket sonuçları uzmanlarca günlerdir yazılıp çiziliyor. Ayrıca uzun süredir ekonomik sıkıntılarla boğuşan Türkiye'nin çözmesi gereken çok acil sorunlarının yanında üretime fabrikalara eğitime adalete sağlığa ayırması gereken paraların kat be kat fazlası olan, kamuoyuna yansıdığı şekliyle, 75 milyar doları bu projeye ayırması hiç de mümkün değildir.
Kanal İstanbul projesinin bütün bu veriler ışığında UTK (Uygunluk, Tatbik Edilebilirlik, Kabul edilebilirlik) testini geçip karar dönüşmesi de mümkün değil.
Kanal İstanbul konuşulurken gözardı edilen aktör ise Rusya. Rusya Montrö'nün değişmesine izin verir mi? Sözleşmenin hükümleri belki de en çok Rusya lehine bir ortam oluşturuyor ve değiştirilmesini istemeyecektir. Peki Kanal İstanbul gibi Montrö'de oldu bittiler yaratabilecek projelere ne diyecek?
Rusya muhtemelen gelişmeleri sessizce izliyor. 1936 tarihli Montrö 2. Dünya Savaşı sonrası dünya düzeninde bölgesel dengenin korunmasında kritik bir rol oynadı halen de oynuyor.
Montrö'nün değişmesi veya ortadan kalkması Karadeniz'deki dengeleri Rusya aleyhine değiştirecektir. Rusya'nın bunu engellemek adına 1945'lerde Türkiye'den isteklerini (Boğazlar'da üs verilmesi ve ortak savunulması, Montrö'nün tadili) yinelemesi hiç de şaşırtıcı olmaz.
Bu haliyle Kanal İstanbul bir çılgın projeye dönüşmemeli ve hatta hayalinden bile vazgeçilmeli. Aksi halde Türkiye Türk Boğazlarında boğazı sıkılan bir konuma düşebilir.